Bir okurumuz dün Kayıplar Komitesi’ne ve bize yeni bir olası gömü yeri gösterdi. Daha önce aynı okurumuz, Lefkoşa’da Yenişehir bölgesinde bir incir ağacının altında babasının bazı insan kalıntıları bulduğunu ve bunların üzerini toprakla örttüğünü anlatmış ve bu olası gömü yerini Kayıplar Komitesi’ne ve bize göstermişti. Burada yürütülen ve geçtiğimiz günlerde tamamlanan kazıda herhangi bir bulguya rastlanmadığını öğrenen okurumuz, bu kez yakınlarıyla temasa geçerek bu olası gömü yerinin neden bulunmadığını araştırdı ve edindiği yeni bilgiler çerçevesinde dün bizi ve Kayıplar Komitesi’ni bilgilendirdi.
Okurumuzun yakınlarına göre sözkonusu incir ağacı, altında kazı yapılan incir ağacından dört-beş metre kadar uzaklıkta bir diğer incir ağacı varmış fakat bu ağaç sökülmüş olduğu için, bu yanıltıcı olmuş.
Yerinden sökülmüş olan incir ağacının yerini öğrenerek bize ve Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Sıla Murat’a gösteren okurumuzla buluşmaya gittiğimiz zaman, bu incir ağacının hizasında, bir de beton mevzi bulunduğunu gördük ve bunu da Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Sıla Murat’a gösterdik. Kazı yapılan alandan dört beş metre uzaklıktaki bu eski beton mevzi, büyük olasılıkla 1974’te Kıbrıslırumlar’a ait bir mevzi idi ve mevzinin ağzı da yarım daire şeklinde ve çok belirgin biçimde görülebiliyor… Bu yarım daire şeklindeki giriş, herhalde bu eski mevzinin girişi idi…
Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Sıla Murat’a “Hatırlar mın? Kallis olası gömü yeri göstermeye gittiğimizde bütün çevreyi çok geniş biçimde tarardı, hatta ona “Geri dön, göstermek istediğimiz yer buradadır” derdik ama bizi dinlemez, gene çevreyi, her tarafı araştırırdı… Demek ki bölgeyi iyice araştırmamız gerekiyormuş” diyorum… Sıla Murat da, “Yaa, araştırmalıymışız” diye konuşuyor, “belki de otlar vardı da ondan görmedik” diyor… Aslında biz incir ağacı aradığımız ve inciri burasının tam karşısında görmüş olduğumuz için buraya çok dikkatli bakmadığımızı sanıyorum… Demek ki Kallis’in olası gömü yerlerinde çok geniş bir alanı taraması, yapılması gereken en doğru şeymiş: Ondan bu alanda gerçekten çok dikkatli bir insan olarak öğrenecek, ders çıkaracak şeylerimiz varmış – bunu bir kez daha anlıyorum, tam da bu noktada…
Bu mevziyi daha önce biz fark etmemiştik, Kayıplar Komitesi araştırma görevlileri de fark etmemişti – şimdi bu mevziyi keşfetmemizle birlikte, burada okurumuzun görmüş olduğu insan kalıntıları daha bir anlam kazanıyor – çünkü belki de bu mevzide bulunan bazı Kıbrıslırum “kayıplar”ın gömü yeriydi okurumuzun babasının görmüş olduğu ve defnettiği… Aşırı yağışlar nedeniyle bu insan kemikleri açığa çıkmıştı ve okurumuzun babası da onları bulundukları yere üzerine toprak taşıyarak gömmüştü…
Yolun hemen kenarında, çok belirgin biçimde görülen üzerinde 10-12 santim civarı beton dökülmüş olan eski mevzi yeşil brandayla çevrelenmiş bir alan içerisinde bulunuyor – burada askeri lojmanlar var. Mevzinin yanında bir de trafo bulunuyor… Bu trafoya Elektrik Kurumu elemanları zaman zaman bakım hizmeti veriyorlarmış, bunu da gazeteye dönünce yaptığımız araştırmadan öğreniyoruz…
Okurumuz, bize son derece ilginç ek bilgiler de verdi ve böylece bu konudaki araştırmamızı derinleştirmiş olduk…
Okurumuz özetle şu bilgileri bizimle ve Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Sıla Murat’la paylaştı:
*** Gerek annem, gerekse amcam, olası gömü yerinin, köşedeki çöp sepeti ile elektrik direği arasında ortalarda bir yerde, incirin altında olduğunu söyledi… İncir ağacı sökülmüş olduğu için, dört-beş metre ileride bulunan incir bizi yanıltmış oldu…
*** Bu olası gömü yerine paralel olarak duran bu direkler ve bu teller ile branda, daha önce biraz daha yola doğruydu, geriye çekilmiştir bir miktar… Zaten burada kesilmiş olan demir direklerin izi de vardır…
*** Annem ve amcamın ifadeleri doğrultusunda, incir ağacının yeri, şimdi görmüş olduğumuz mevzinin hizasında idi… Burada daha önce ağaçlar vardı… Burası ağaçlık bir alandı… Şimdi bu ağaçlar yoktur…
*** 2006 yılında Cumhurbaşkanlığı’ndan Kayıplar Komitesi’nden bir görevli yakın bir akrabamıza gelerek bu bölgede gömü yeri olduğu hakkında bilgileri olduğunu, bu konuda yardım etmesini istediydi. Ancak esas kemikleri gören ve gömen şahıs olarak babam onlara güvenmediydi, “Kemikleri alıp bir yere atacaklar, onlar gömüldükleri yerde kalsınlar daha iyi” deyip bu “kayıplar”ın buradan kaldırılmasını istemediydi. Çünkü Kayıplar Komitesi belki yeni yeni işe başladığı için babam onlara güvenmemiş, bu yeri gösterirse, bu “kayıp” kemiklerinin alınıp bir yere atılacağını düşünmüş ve onlara izin vermemişti…
*** Babam 2008 yılında vefat ettikten sonra bir kez daha Cumhurbaşkanlığı’ndan Kayıplar Komitesi’nin bir görevlisi bu kez anneme giderek aynı şeyi sordu, yani demek ki buralarda bir gömü yerinin varlığı hakkında bazı bilgileri vardı. Fakat annem yine güven duymadığından olacak, “Ben bir şey bilmem” diyerek bu görevliyi yollattıydı…
*** Bildiğim kadarıyla bu olası gömü yeri boşaltılmış değildir – biz bu bölgede olduğumuz için eğer bir boşaltma işlemi yapılmış olsaydı, görür ya da duyardık… En azından babamın sağ olduğu 2008 yılına kadar bu size göstermiş olduğum alanda herhangi bir boşaltma işlemi yapılmamış olduğuna inanıyorum…
Okurumuza bu yeni bilgileri bizimle paylaşmış olduğu için çok teşekkür ederiz…
Bu arada bu bölgede sekiz Kıbrıslırum askerin savaştan sonra saklanırken bulunarak öldürüldükleri yönünde bir başka okurumuzun bizimle ve Kayıplar Komitesi yetkilileriyle 2016 yılında paylaşmış olduğu bilgiler var. Dün de bu sayfalarda şöyle yazmıştık:
“2016 yılında bu bölgeye götürmüş olduğumuz bir başka şahit bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine, bu yere yakın olan Polis Genel Müdürlüğü’nün arkasında bir zamanlar bir armut bahçesi bulunduğunu, armut ağaçlarının bulunduğu alanda 1974’te savaş esnasında sekiz Kıbrıslırum’un saklandığını, onların öldürülerek bu bölgeye gömülmüş olduğunu anlatmıştı. Armut bahçesinin bu alana ne kadar yakın olduğunu, incir ağacından söz eden okurumuzun bahsettiği olası gömü yerindeki şahısların, sözkonusu sekiz “kayıp” Kıbrıslırum olup olmadığını bilmiyoruz. Bu konuda Kayıplar Komitesi yetkililerinin daha derin araştırma yapmaları gerekiyor – belki eski hava fotoğraflarına bakarak, polis genel müdürlüğü binası arkasındaki armut bahçesinin 1974’teki yerini bulabilirler ve bu bölgede 1974’te hangi Kıbrıslıtürkler’in görev yapmış olduğunu, hangilerinin hayatta olduğunu, bunların görgü tanığı olarak neler yaşamış olduklarını araştırabilirler ve araştırmayı derinleştirebilirler.”
Bize dün olası gömü yerini gösteren okurumuz, sözkonusu armut bahçesinin az ileride eski eldiven fabrikası arkasında olabileceğini, daha önce ziraat bahçesinin bu alanda bulunduğunu, daha sonra ziraat bahçesinin şimdiki Cumhurbaşkanlığı binası altındaki yere taşınmış olduğunu sandığını anlattı. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi olan okurlarımızı, bildiklerini bizimle paylaşmaya çağırıyorum. Beni isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefonumdan arayabilirsiniz… Kayıplar Komitesi’ni de 181 ihbar hattından arayabilirsiniz…
Dün bize olası bir gömü yeri gösteren ve bu konuda araştırmasını derinleştirerek bildiklerini bizimle paylaşan çok değerli okurumuza yürekten teşekkür ediyorum. Yoğun çalışma temposu içerisinde bize zaman ayırarak bu olası gömü yerini görmeye gelen Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Sıla Murat’a ve onun bu alana gelerek bizimle buluşmasını sağlayan Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Yardımcısı ve Araştırma Koordinatörü Mine Balman’a da çok teşekkür ederiz…
Bizim görevimiz, Kayıplar Komitesi’ne gönüllü olarak yardımcı olmaktır…
Okurlarımızın yaptığı da bu insani ve gönüllü yardımlarını Kayıplar Komitesi’ne sunmaktır… Okurlarımızın bu sürece katkısı nedeniyle onlara gerçekten müteşekkiriz…
Ancak elbirliğiyle “kayıplar”ı bulabileceğiz, onların öykülerini kaleme alabileceğiz, olası gömü yerleri hakkında bildiklerimizi paylaştıkça geride kalıp sevdiklerinden bir haber bekleyen “kayıp” yakınlarının acılarına bir nebzecik de olsa merhem olabileceğiz…
DÜZELTME VE ÖZÜR
Dün bu sayfalarda Besim Baysal’ın kaleme aldığı yazının girişinde “Birlikte” belgesel filminin Mine Yücel ve Besim Baysal tarafından birlikte çekildiğini yazdık yanlışlıkla. Doğrusu filmi çekenler Mine Balman ve Besim Baysal idi… Düzeltir, özür dileriz.