‘BABA’NIN ADALETİ

Sami Özuslu

Baba dedi ki:

  • Neden bunu yaptınız?

Karşısında tedirgin duran, korkan çocuklar bir şey diyemediler.

‘Suç’ işlemişlerdi.

‘Baba’nın söylediğini yerine getirmemişlerdi.

‘Baba’ söylediyse, yapılmalıydı.

Bunun ‘sonuçları’ olacağını biliyorlardı.

Nitekim ‘baba’ dışarıya çıktı. Bunun anlamı şuydu: Dayak değnekli olacaktı!

Birkaç dakika sonra ‘baba’, elindeki ‘şinya çirpisi’yle geri döndü.

‘Mahkum’ların üçü de titremeye başladı. Yaşları birbirine çok yakındı. En küçükleri ağlamaya başladı.

‘Baba’ ortancayı çağırdı.

Ayakkabılarını çıkarttırdı.

Yere yatırdı.

Çirpiyi ayak tabanlarına indirip kaldırdıkça, ortanca çocuğun bağırtıları, inlemeleri yeri göğü kapladı.

İyice dövdüğü ortancayı odadan kovdu.

Sonra ağlamaya devam eden en küçüğü çağırdı.

Ona iki-üç tokat attı, yollattı.

Sıra en büyükteydi.

‘Baba’ elindeki çirpiyi kırdı. Elini çocuğun kafasına getirdi.

Korkudan gözlerini yuman çocuk şaşkındı. Çünkü ‘baba’ ona vurmak şöyle dursun, saçlarını okşuyordu.

Az önce ayaklarından kan akana kadar çirpilenen kardeşi ile olayı birkaç tokatla atlatan ufaklık bu manzarayı izliyorlardı.

‘Baba’nın kuralını birlikte bozmuşlar, ‘kabahat’i hep beraber işlemişlerdi.

Ortanca su toplamaya başlayan ayaklarının, ufaklık ise yüzünde parmak izi bırakan tokatların acısını o an unuttular.

Yüreklerinin ağrısı ağır bastı çünkü…

Üzüldüler, kırıldılar, öfke biriktirdiler.

***

‘Baba’ eğer çocuklarına ‘eşit’ davranmazsa, sonuç böyle olur.

‘Adalet’ duygusu bir defa su aldı mıydı, artık ona güven duymak zordur.

Çocuk ‘baba’sına bile eski sevgiyi, eski saygıyı duymaz. Duyamaz.

***

Yukarıda anlatılan hikayede ‘baba’ rolüne devleti, ‘çocuklar’ yerine de yurttaşları koyalım.

Sonuç aynıdır.

Devlet ‘baba’ ise, yurttaşlarına yani ‘çocuklarına’ karşı eşit mesafede durmak durumundadır.

‘Babalık Anayasası’ yoktur ama ‘Devlet Anayasası’ vardır üstelik!..

***

Yüksek Yönetim Denetçisi Emine Dizdarlı ‘sınırdışılar’ konusunda bir rapor yazdı. Bugünkü gazetelerde detayları var.

Özetle diyor ki Emine Hanım, “Devlet, aynı durumdaki bazı kişilere farklı, diğer bazılarına farklı davrandı.”

“Olmaz” diyor Dizdarlı. “Sen devlet isen, Anayasa’na ve yasalarına göre herkes eşittir.”

İçişleri Bakanı’na hatırlatıyor bu basit kuralı…

Bakan bunu bilmiyor mu?

Aynı durumdaki bir kişiyi falakaya yatırırken, diğerinin yanağından makas alıyor!

Mesela Barbaros Şansal’ı yaka paça adadan kovarken, bir başka şahsın sınır dışı kararını –keyfiyetine göre- iptal ediyor.

Bakan ‘baba’lığa soyunuyor hikayede…

Ve fakat ‘adil’ olamıyor.

Benzeri durumlar memleketin her yanından fışkırıyor.

‘Baba’ giderek güven kaybediyor…