Ulus Irkad
Dr. İhsan Ali ve Dr. Fazıl Küçük Arasındaki Tartışmalar
Dr. Fazıl Küçük daha sonra sertleşen fikir ve siyaset çatışmasında Dr. İhsan Ali’ye karşı Halkın Sesi gazetesinde aşağıdaki makaleleri kaleme alarak az çok Dr. İhsan Ali’yle devrin liderliği arasındaki farklılığı da ortaya koymaktaydı:
Dr İhsan Ali’nin Beyannamesi Münasebetiyle -1-
“Bundan bir müddet evvel bu sütunlarda Baf ortaokul Komisyonundan elde mevcut paranın ne miktar olduğunu hangi bankalara yatırıldığını her vatandaşa ve her gazeteye verilen sarih bir hak olduğuna inanarak sormuş ve komisyondan aydınlatıcı bir cevap istemiştik. Komisyon başkanı bulunan Dr. İhsan bir kaç satır ile bu işi kapatmak gibi elinde bir fırsat mevcut iken yine küplere binmiş, asabi bir o kadar daha yerinden oynamış, sarsıntılar geçirmiş olacak ki mevzuu bir kenara bırakarak eski bir söylenti olan “şeytan züğürtlediği eski defterleri karıştırır” yoluna sapmış ve bir çuval dolusu altı üstünü tutmayan ve maalesef yalnız bir hezeyan olarak tavsif edilebilen bir müdafaa ile karşımıza çıkmış olduğunu görüyoruz.
Bize öyle geliyor ki amme hizmetine atılan her şahıs tenkide tahammüllü olabilen kimselerdir. Bir cemaat davasını omuzlayan ve yine cemaat menfaatine yürütebileceğine iman getirenler yaptıkları her işlerde temsil ettikleri veya cemaatin arzusu hilafına olsa da o mevkii işgal ettirdiklerinden cemaate karşı sorumlu bir mevkide olduklarını unutmamalıdırlar. Bunun gibi birçok komisyon azaları bize bugün adeta gücenmiş ve küs bir durumdadır. Çünkü yaptıklarına itiraz ediyor, onları tasvip etmiyor muşuz. Hüsniyetle çalışıyor neden kendilerine itimat gösterilmiyor gibi şikayetlerde bulunanlar da var. Her vechi peşin söyleyeyim ki biz, her hangi bir komisyonda bulunursa bulunsun hiçbir Türk’ü ne hıyanet ve ne de bu memlekette fenalık yapabilecek tıynette yaratılmış muzır bir şahıs olarak ne kabul edebilir ve ne de böyle bir düşüncenin zebunuyuz. Yalınız aklımızın ermediği ve göremediğimiz noktaları sormak ve aydınlatmak istediğimiz zaman bu efendilerin dile gelmeleri ve hüsniyetlerini bu suretle göstermeleri üzerlerine aldıkları ağır mesuliyetin bir neticesidir. Bu hak her şahsa verilmiş bulunuyor. Hükümetler tenkit edilir, krallardan sual sorulur. Cumhur reislerinden hesap istenir, meclislerde vekiller buram buram ter dökercesine halk mümessillerine cevap verirken, kanunun bizde bahşettiği haktan istifade, fazla görünerek Baf Ortaokul Komisyonu Başkanı Dr. İhsan Bey’in hiddet ve gazabına bir türlü akıl erdiremedik.
Biz burada ve bu gün için bu efendiye yalınız bir komisyon başkanı olması hasebi ile hitap etmek isteyeceğiz. Her halde kendilerinin de inkar etmeyeceğine inanıyoruz. Tali okullar hükümet boyunduruğuna gireceği günlerde, kanun aleyhine Beliğ Paşa’da büyük bir miting tertip edilmiş ve Dr. Bey de imzaları altında tertip heyetine gönderildiği telgraflarda her ne bahasına olursa olsun tali okulların serbest kalmasına canla başla çalışacağını ilan ediyordu. Hatta Halit Bey’in Evkaf Dairesi’nde hazırladığı bir toplantıya iştirak eden Dr İhsan Ali; “Tek başıma kalsam Baf Ortaokulunu hükümete teslim etmeyeceğine namus ve şerefim üzerine söz veririm” diye haykırmıştı. O zaman cesurane ve bir Türk’e yakışır feryadı gerek efkar-ı umumiye, gerekse gazeteler alkışlamış ve bu uğurda çalışacakların arasında yer alan bu efendi minnet ve şükranla ağızlarda dolaşıyordu.
Fakat, ne yazık. Çok kısa bir zaman içinde yanardağ etekleri bir gülistan denizler çöl, çöller denizde kayboldu. Dün feryat eden bir cemaatin büyük ümitler beslediği bu efendi ortada hiç bir fırtına mevcut olmadan elinde tuttuğu dümeni başka bir istikamete sevk ederek esaret ve yokluk içine dalıp gitmiştir. İşte o zamandan beridir ki tenkide tahammülü yoktur. Sorulanlara cevap vermek şöyle dursun her açılan ağza bir kuvvet olsa kilit vurmak en büyük zevkidir. Fakat aldanıyor. Hangi asırda, hangi devlet alt idaresinde yaşadığımızı anlayamayacak kadar gaflet içinde puyan olmuş gibidir. Demokrasi dünyasında münevver değil, bir köylünün bir işçinin yapılanların hesabını istemesi en sarih hakkıdır... Ona cevap vermemek onu tehditle hezeyanla susturmaya kalkışmak on sekizinci asrın cari olan usullerinden başka bir şey değildir. Gazetelerde Kavurtaş’ından Baf’a kadar kendini istikbale gelenleri gazete sütunlarında ilan edenler bilmelidir ki bu cemaat uykuda değildir. Bu gibi nümayişler umumi efkarı kendi taraflarına çevirebileceklerini zannedenlere bizden yalnız acımaktır. Şahısların kıymetini verecek halktır. Halkın sevgisini kazanmak ise kendi kendine propaganda yapmak değil ancak o sevgiyi cemaatin kalbine gömmekle olabilir. Cemaatin sevgisini kazanan herkes cemaate karşı sorumlu değil midir? Bunu içten hisseden bir kimse nasıl olurda”... berveçhi peşin şunu söyleyelim ki bu hususta hesap istemek kimseye düşmeyeceği gibi Halkın Sesi’ne de düşmez” diyebilir. Egoistliğin bundan daha katmerlisine bize öyle geliyor ki hiç bir memleket hiç bir idarecide tesadüf edilemez. İnsanların layuhti olduğu devirler çoktan maziye karıştığını bilmeyen bu efendiye ne diyebiliriz. Hangi devirde yaşadığının farıki bile olmayan Baf Tali Okullar Komisyonu Başkanını Allah, Dr. Sleight’a bağışlasın. Vaktiyle feryatlarımızın ne kadar yerinde olduğunu bize öyle geliyor ki artık Sayın Maarif Müdürü takdir edebilecektir. Cemaatten sorumsuz, icraatından kimseye hesap vermek mecburiyetini hissetmeyen tayin ettiği adamlarından acaba memnun mudur? Ve o da bu sarf edilen iddiaları tasvip ediyor mu? Bunun cevabı iyi bir niyetle hareket ettiğine inandığımız sayın Dr. Sleight’a düşüyor.
Dr. İhsan kendine sorulanlara cevap vereceği yerde kendi aklınca işin içinden sıyrılabilmek açıkgözlülüğü ile bize hiç de yeni olmayan ve şahsımızı alakadar etmeyen saçmalarla bu en nazik meseleyi ört bas edip işin içinden sıyrılmak istiyor. Nereye gidiyoruz Dr. Bey. Çocukların köşe başında oynadıkları oyunları tekrarlamadığımızı bilmelisiniz. Sen cevaptan kaçındın sorularımı bana soruyorsun hiç bir mecburiyetin, hiç bir zaman sorduklarınla beni alakadar eden noktalar olmamasına rağmen yine cevap vereceğiz. Yalınız yine karanlık köşelere sığınmaya yeltenmeyiniz. Bize Beyrut’a ameliyata gitmeden evvel mektep paraları bahusus koğuş hesaplarını açıkça ilan etmelisin. Belki Hür Söz Gazetesi iddia ettiğiniz gibi yazılarını neşretmekten imtina edecektir. Sütunlarım emrinize açıktır. Hangi sahife hangi sütunda arzu ederseniz emrediniz. Yayımlamaktan çekinecek değilim” (Halkın Sesi, 31 Aralık 1954, No. 3589, s. 1-2).
Dr.İhsan Ali’nin Beyannamesi Münasebetiyle -2-
“Diyorsunuz ki, bu cemaatin verdiği KATAK paraların elde ne kadar mevcuttur ve hangi bankadadır? Zavallılığın ve biçareliğin bu derekesine düşeceğinizi hiç de tahmin etmiyordum. Dr. Bey, KATAK ve Milli Parti birleştiği günden Halkın Sesi ve Hür Söz’de yeni teşekkül eden Kıbrıs Milli Türk Birliği’ne kaç para geçtiğini ve hangi bankaya yatırıldığını neşretmiş ve her sene de gazetelerde bu hesaplar yayınlanmaktadır.. Fakat sizin, birçok arkadaşınıza dediğiniz gibi: “Ben Halkın Sesi’ni okumam ve okuyanlardan hiç hoşlanmam” nazariyenize göre hiç şüphe yoktur ki bu hesapları görmenize imkan yoktur. Ve zatı aliniz için hususi formalar tab ederek göndermek bizim için en büyük küçüklük olacağını takdirinize bırakıyorum.
İnkar edemezsiniz ki KATAK kurulduğu günden zatı aliniz bu kurumun Baf Başkanı bulunuyordunuz. Ve uzun zamanlar bu vazifeyi deruhte eden bir kimsesiniz. Şurası muhakkaktır ki tamamen KATAK’a bağlanmış ve bizim o zamanlar Milli Parti’yi kurduğumuzdan, yine bizleri cemaat arasına nifak sokan, bozguncu, müşfik diye birçok yerlerde ilan etmekten çekinmediniz. Değil mi? Şimdi nasıl oluyor da KATAK ile hiç bir alakası olmayan bir kimseden hesap soruyorsunuz.
Sayın okurlarım mantığın ve izanın Dr. İhsan’ın yazılarında ne derece yer bulduğunu sizlerin takdirine bırakıyorum. Ben kendisine hesap soruyorum o yine bana kendisinin de uzun seneler içinde bulunduğu KATAK’ın hesaplarından beni ihmalkar tutmaya çalışıyor. Şahsıma karşı beslediği kin ve nefretin ölçüsünün hangi metre ile ölçülebileceğini yine kendinin izahına bırakıyorum. Eğer KATAK hesapları neşre edilmemiş hangi bankaya yatırıldığı ilan edilmemiş ise bunun mesulü ancak kendisi ve arkadaşlarıdır. Neden bu güne kadar KATAK’ın hesaplarını arkadaşlarından sormak cesaretini kendinde bulamadı. Benim yalnız bilmediğim bana devredilen paralardır ki bunlarda Lefkoşa Türk Bankası da yatmakta ve oradan çekilecek tek bir kuruş idare heyetinin vereceği karar ve üç kişinin imzası ile mümkündür. Demek oluyor ki eski KATAK hesaplarının temizlemek ve umumi efkarı aydınlatmak kendisine ve arkadaşlarına düşen bir vazifedir. Bana değil.
Dediğim gibi mesul olduğum, elime aldığım paranın kuruşundan değil, hatta olduğundandır. Bunun hesabını yalnız Dr. İhsan’a değil cemaatin her ferdine, her şahsına vermekle mükellef olduğumu takdir ediyorum. Bana kimse hesap soramaz diye, elime tevdi edilen cemaatin alın teri dökerek, yine bu cemaat yararına sarf etmek için bana salahiyet verilen paraları ne keyfim ve ne de başka hiçbir maksat için sarf etmediğimi her zaman ve her sorulduğunda ilan etmeye hazır bir vaziyetteyim. Paranın ne olduğunu biliyorum. Para saklamanın mesuliyetini çoktan takdir etmiş bir kimseyim. Liraların, değil bir onluğun sarfında idareciler üzerine çok ağır mesuliyetler yüklenmektedir. Anlayabildin mi? Dr. İhsan Bey. Milli Parti’ye KATAK’tan geçen para Lefkoşa Türk Bankası’ndadır ve kaç para olduğu da her sene gazetelerde ilan edildiğinden Halkın Sesi koleksiyonlarına müracaat etmenizi, aydınlanmanız için tavsiye ederim.
Gelelim diğer sorunuza: “Türkiye’nin Kıbrıs Türk Maarifi için gönderdiği paralar hakkında bu cemaate hesap vermek lazım değil mi?”
Koskoca Tali Okul Komisyonu Başkanı bulunan ve mesleği de doktor olan münevverden bu kadar çocukça bir sual beklemek kadar acı bir şey olamaz. Türkiye’nin gönderdiği paralardan kimin mesul olduğunu bilemeyen Dr. Bey acaba Baf Ortaokulu esarete vermezden evvel, idaresindeki mektebe para hangi kanallardan geliyordu? Bir defa anlamalıdır ki Türk cemaatinin o para ile hiç bir ilgisi yoktur. Paranın sarfı ancak bankaya Türkiye’den gelecek bir emirle mümkün olduğu her halde bizden daha iyi bildiğine kani bulunuyoruz. Hatta yine kendisinin bir yerde söylediği gibi:“Bana beş yüz lira lazımdı. Kültür Derneğine yazdım. Benden hesap istediler. Bende cevaben madem ki itimat etmiyorsunuz mektepleri teslim ediyorum” sözlerini inkar edebilir misiniz? Görülüyor ki, Dr. İhsan Bey hiçbir kimseye hesap sormak hakkını tanımak istemiyor. Beşerin tabi bir hakkını bu suretle elinden almak istiyordu. Halbuki parti olsun, federasyon olsun, teşekküller olsun cemaate karşı daima sorumlu bir durumdadır. Biz bunu tanıyor ve buna hürmet ediyoruz. Doktorun da işgal ettiği mesuliyeti mevkii takdir ederek soruları açıklaması en büyük vazifedir. Türkiye’den zelzele felaketzedelerine gelen paranın hesabını ise yine bizden değil Türkiye Cumhuriyeti Mümessili Kıbrıs Konsolosluğundan öğrenebileceğini kendisine hatırlatır ve bundan böyle daha soğukkanlı daha temkinli hareket etmesini ve müdafaasını yaparken hissiyatından fazla ilme dayanmasını halisane tavsiye edeceğiz” (Halkın Sesi, 1 Ocak 1955, No. 3589, s. 1-2).
Devam edecek…