Ecevit ve Toker Destekli “Kim” ve “Akis” Dergileri Baf Hakkında Ne Yazıyordu?
Ulus Irkad
Sanırım çoğu Baflı “Şimdi da bu arkadaş nereden garışdırıyor yahu, Baf’la ‘Kim’ ve ‘Akis’ dergileriyla bizim ne ilişkimiz var?” diye soracak. Ama var. Evet var... Bülent Ecevit ve İnönü’nün damadı Metin Toker, o dönemde, Baf ve Kıbrıs hakkında bayağı detaylı yazıyorlar ve Baf’taki destekçileriyle dayanışmada bulunuyorlardı. 1950’li yıllardan itibaren bu dergilerin Baf’la çok büyük ilişkileri var. Bu dergileri çıkaran İnönü’nün damadı Metin Toker ve Bülent Ecevit, Baf liderlerinden Doktor İhsan Ali’den gelen makaleleri veya haberleri bu dergilerde yayımlamışlar ve Kıbrıs’ta şiddetlenen o dönemdeki siyasal tartışmalarda Doktor İhsan Ali’nin yanında olmuşlardır. Mehmet Hasgüler, “Kimin Adası? Kıbrıs’ın AKİS’İ” adlı kitabında Doktor’un bu yazılarına veya onu destekleyen yazılara da iktibas ederek adeta bizlere 1950’li yıllarla 1960’lı yıllarda yaşanan siyasal çatışmanın birer tarihsel belgesini sunmaktadır.
Değerli Baflılar, işte size Baf ve Baf hakkındaki siyasal yazılar… Çoğunuz daha çocukken veya kim bilir Doktor için büyüklerden duyduğunuz “hain” lafını söylerken, Doktor, Baf’ta aşağıdaki alıntılarda da görüldüğü gibi büyük bir kavga vermekteydi. Bu kavga 1974 sonrasında sizin Baf’ı terk etmenizle oldukça alakalıydı, kim ne isterse söylesin; Doktor ve onun destekçileri yenilince, sizler de şimdilerde “Ah Baf’ım” demeye başladınız. Oysa Doktor’un kavgası bu lafın şimdilerde ağzımızdan çıkmaması içindi. O yenildi veya yendirildi ama sonuçta Kıbrıs Türk’ü de yenildi. Şu anda var olma kavgası vermek mecburiyetindeyiz. Pek tabii ki “ENOSİS” kavgası da bizi bu durumlara düşürdü. O ülkünün de mahvolmamızda yeri ve etkisi vardır muhakkak… Kıbrıs’ta 1959 yılında doruğa çıkan siyasal tartışmalar ve liderler arasındaki görüş farklılıkları 1959 yılında Türkiye’de yayımlanan “KİM” dergisine şu şekilde yansımaktaydı: (Hasgüler,2005)
“Küçük’ün taraftarları, Baf’ta yapılacak olan Kooperatif Bankası idare heyeti seçimleri için nüfuzu yüksek olan Dr. İhsan Ali’yi saf dışı bırakmak ya da en azından tarafsız kılmak istiyorlardı. Bu amaçla Küçük’ten daha sempatik gözüken Denktaş’ı, Dr. İhsan Ali’yle görüşmeye yollamışlardır. Görüşme esnasında Denktaş halk önünde İhsan Ali’yle münakaşa etmek zorunda kalmıştır. Baf, Kıbrıs’taki mühim merkezlerden biriydi ve coğrafi durumu itibarıyla Lefkoşa’dan bir hayli de uzaktaydı. Ve asıl mühim tarafı Dr. Küçük’ün nüfuz sahasının dışındaydı. Baf’a hakim olan zat, Dr. İhsan Ali idi. İhsan Ali, 1953’ten beri Kooperatif Bankası’nın başkanıydı. Baf’ta Türkler kadar Rumlar tarafından da sevilir ve sayılırdı. Kıbrıs ihtilafının en had günlerinde evine Türk bayrağı astığı halde, hastalarının büyük kısmı Rumlardandı. Dr. İhsan Ali, Türk milliyetçisiydi ama Kıbrıs Türktür Partisi’nin takip etmekte olduğu hareket tarzını doğru ve yerinde bulmuyordu.” (s.175)
“Denktaş, Kıbrıs Türklerinin birlik ve beraberlik zaruretinden bahsediyordu. Rumlar, EOKA yerine EDMA adında yeni bir birlik kurmuşlar, Beşparmak Dağları’ndaki köylerde silah talimi yapıyorlardı. Bu durum karşısında Baf’tan da ayrı sesler yükselmemeliydi. Türk cemaatinin toplu olarak alacağı kararlara ayak uydurmak lazımdı. Baflı doktor, ikiliğin kendisinin Kooperatif Bankası’nın başından uzaklaşmasını temin için yaratıldığı kanaatindeydi. Liderler ‘taksim taksim!’ diye bağırmışlar ve Kıbrıslılara aynı şeyi söylemişlerdi de ellerine ne geçmişti? Ne Türkiye’dekiler ne de Kıbrıs’taki liderler uzağı gören politikacılardı. Rumlar Türklerle iyi geçinmek siyaseti taraftarıydılar. Fakat iki cemaatin arasını açmak isteyen İngilizler tahriklerinde muvaffak olmuşlardı. Rum tedhişinden şikayet eden Türk liderler, tedhişi bizzat yaratıyorlardı. Ama bugün vaziyet değişmişti. İyi kötü bir neticeye ulaşılmıştı. Bundan sonra yapılacak iş, bu netice içinde iyiye doğru gidebilmekti. Dr. İhsan Ali bu yolda Baflı diğer liderler, Belediye Başkanı Halit Kazım ve Aziz Altay’la işbirliği yapacaktı. Dr. İhsan Ali’yi kazanmak Kıbrıs Türkleri için büyük bir kuvvet kaynağı olacaktı.” (sf.175-176)
…
“Mesela, Rum çarşısında 2 şilin olan domates Türk çarşısında 4 şiline satılıyordu. Aslında iki çarşı arasındaki fark bu kadar büyük değildi. Ama oteli tamamlamak için başka türlü para toplanamıyordu. Bütün şiddetiyle devam ettirilmek istenen iktisadi boykot, Rum gazetelerinin başlıca konusu halindeydi. Eleftheria, Rumlardan mal almaktansa Türklerin mahrumiyet içinde yaşamalarını tercih eden politikanın ve propagandaların günün birinde iflas edeceği mütalaasını ileri sürüyordu. O günlerde Baf’ta önemli bir sima olan Dr. İhsan Ali, Türkiye’de özellikle İnönü ve CHP ileri gelenleriyle (Örneğin Ecevit) olan yakın ilişkisi de Kıbrıs Türk siyasal hayatına etkisi bakımından ilginç bir örnek oluşturmaktadır.”
“Geçen cumartesi günü Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum gazetecilerle konuşan Dr. Küçük ve Makarios iki cemaatin hasmane hareketlere girişmeleri için artık hiçbir sebep kalmadığını söylüyorlardı. Hatta bu sözü ilk söyleyen Dr. Küçük’tü. Ama buna rağmen, Türklerin Rum çarşısından alışveriş etmelerini önleyen sergerdeler hâlâ köşe başlarını tutmuşlar. Bu serdergelerdir ki, bu yıl Kıbrıslı Türklere mesela kiraz ve şeftali yedirmemişti. Ama bunları yemek için liderin evine kadar uzanmak gerekiyordu. O günlerde Kıbrıs Türk liderliğinin baskılarını görmek ve çelişkilerini anlamak açısından ilginç bir örnektir” (s. 176).
…
“Bundan bir müddet evvel Baf’ta Doktor İhsan Ali’ye Federasyon Başkan Vekili Burhan Nalbantoğlu bir mektup getirdi. Mektup, ‘Türk Mukavemet Teşkilatı Lideri’ imzasını taşıyordu ve açıkça Doktor İhsan Ali tehdit ediliyordu. Mektubun son kısmı şöyleydi: ‘Türk Mukavemet Teşkilatı’nı ve benim bu müracaatımı ciddiye alınız. Size yukarıda kaydettiğim gibi cemaati parçalayıcı faaliyetlerinizi durdurarak, ya köşenize çekilmenizi ya da liderleri münakaşasız kabul ederek, anavatanın sesi ve emri olan politikasını yürütmenizi tavsiye ederim. Aksi halde size ve taraftarlarınıza yazık olacak.’ Kıbrıs’ta liderler dokunulmazlıklarını böylece temin gayreti içindeydiler. Karşılarında sual soran, münakaşa eden adam istemiyorlardı. Mutlak bir itaat ve mutlak bir hakimiyet tesisi peşindeydiler. Bunu anavatanda cemaatin yüzde yüz lideri olarak tanınan şahsiyetlere karşı muhalefet etmenin insanın başına ne belalar getirebileceğini her fırsatta gösteriyorlardı. Yine böyle muhalif olarak tanınan bir diş doktorunun evine bir müddet evvel iki hasta gelmiş ve içeri girer girmez adamcağızı pestile çevirmişlerdi. Ayrılırken de ‘Sizi Türk Mukavemet Teşkilatı adına dövdük.’ demekten çekinmemişlerdi. Liderler adada Türk haklarının üzerine titremeye başlamışlardı.”(sf.176).
“Baf’ta muhalefet eden Dr. İhsan Ali, hâlâ mevcudiyeti tehlikeli bir adamdı. Türkiye’den muvafık gazeteciler getiriliyor ve İhsan Ali ile mülakatlar yapılıyordu. Bu arada ‘şunu da sor’ tembihleri unutulmuyordu. Maksat, Baflı muhalif lideri güç bir duruma düşürmek ve halk indindeki prestijini bu vesile ile kırmaya çalışmaktı. Bu arada Ankara’da çıkan Hakimiyet gazetesinin sahibi adada 15 gün misafir ediliyor ve onun İhsan Ali ile yaptığı uzun mülakat, ehemmiyetine binaen Baf’tan yükselen çatlak ses başlığı altında, Dr. Küçük’ün gazetesi Halkın Sesi’nde neşrediliyordu. Baflı muhalif liderin çekinmeden ifade ettiği fikirlere anavatandaki büyüklerimizi kötüleyici damgası vurularak, piyasaya arz ediliyordu. Misafir gazetecinin hususi surette hazırlanmış suallerine verdiği cevaplar Dr. İhsan Ali’nin, Anavatan’daki iktidar büyüklerine hoş görünmek endişesinde olmadığını gösteriyordu. Bu ise, Dr. Küçüğü ve Denktaş’ı ziyadesiyle sevindiriyordu. Hiç Anavatan’daki büyüklerimizin gözüne girmeden adada lider mevki muhafaza edilir mi? Halbuki adada cereyan eden birçok şeyden haberi olmayan Anavatan politikacıları namına girişilen hareketler, bugünkü liderleri, ada Türkleri nezdinde adamakıllı sarsıyordu ve Dr. İhsan Ali bunun farkındaydı. Farkında olmayan ötekilerdi…”(s. 184).
Yararlanılan kaynak:
Mehmet Hasgüler, “Kimin Adası Kıbrıs’ın Akis’i 1954-1968”,Nobel Yayın Dağıtım,2005).
-Devam Edecek-