Baf ve Poli’de “kayıplar”ın izinde…2

Sevgül Uludağ

  Bazı Kıbrıslırum okurlarımızla birlikte, Kayıplar Komitesi araştırma görevlilerine Baf ve Poli yöresinde bazı olası gömü yerlerini gösterdik…

 

Baf’tan Poli’ye doğru giderken Yiolu ile Simu arasında bir yerde duruyoruz… Buralarda bir yerde Lukrunu köyü de var…
“Köprü bu mudur?” diye soruyorum okuruma…
“Evet…” diyor.
Duruyoruz ve köprüyü, köprünün çevresini ve altında ne olduğunu inceliyoruz…
Ahmet Ethem İbrahim 21 Ağustos 1964’te öldürülmüştü, yazın kaynar günlerinden birinde… Demek ki bu derede ya hiç su yoktu, ya da çok az su vardı…
Okurumun topladığı bilgiye göre bu köprünün altına çukur kazıp gömmüştü şirocu “kayıp” Ahmet Ethem İbrahim’i…
Köprü de değişmiş, yol genişletilmiş, eski köprünün izlerini görüyoruz… Durup fotoğraf çekiyoruz, koordinat alıyoruz…

Ahmet Ethem İbrahim’in öldürüldüğü aynı gün Aliye ve Suphi Hüdaverdi de öldürülmüştü Evretu’da… Onları öldüren Baf’ın Polemi (Polem) köyünden beş Kıbrıslırum’du… Bunun “gerekçesi”nin Türk savaş uçaklarının Erenköy (Goççina) bombardımanının bir tür “intikamı” olduğu anlatılıyor yaygın biçimde Baf’ta… Aliye Hanım ve üvey oğlucuğu Suphi’nin öldürülmesine uzaktan tanık olan, bu olayla hiç ilgisi olmayan Yiolu köyünden Kiriakos Vrahnu – ki Kiriakos Savvas Cirga olarak da bilinmekteydi -  dehşet içinde kalmıştı… 13 yaşındaki çocuğun peşine düşüp onu öldürmelerine tanık olmak onu mahvetmiş, gerisin geri köyüne, Yiolu’ya dönmüştü… Katiller onu görmemişlerdi…

Yolda Strumbi’den bir arkadaşı aracını durdurup onu almıştı – Kiriakos Vrahnu yaya olarak dönüyordu köyü Yiolu’ya…

Arkadaşı “Hayırdır, neden böyle solgunsun?” diye sorduğunda, az önce tanık olduğu cinayetleri dehşet içinde anlatmaya başlamıştı… Bilmediği şey, Strumbili arkadaşının, Polemi’den bu katil çetesiyle ahbap olduğuydu… Strumbili Y..P., yememiş, içmemiş, koştura koştura bu bu katil çetesini, işlemiş oldukları cinayetlerin bir görgü tanığı olduğu konusunda uyarmaya gitmişti! Aradan bir ay geçmiş ve aynı katiller, bu cinayetlerin görgü tanığı olan Kirakos Vrahnu’yu da öldürmüşlerdi… Kasaplık yapan ve bir Kıbrıslıtürk’le ortak bir kasap dükkanı işleten Kiriakos Vrahnu’ya bir tuzak kurmuşlar, onu “keçi almak üzere Kato Strumbi’ye götürmeye” gitmişlerdi… Ve onu öldürmüşlerdi…

Yıllar önce Kiriakos Vrahnu’nun oğlu Hristakis Vrahnu’yla yaptığımız röportajda bize babasının Kıbrıslıtürkler’in öldürülmesine görgü tanığı olduğu için nasıl ve kimler tarafından öldürülmüş olduğunu anlatmıştı… Hristakis Vrahnu şöyle demişti:

“O gün bostana gitmiştim, domates toplayacaktık... Ben altı yaşındaydım ve annemle birlikte bostana domates toplamaya gitmiştik. Dört kutu doldurmuştuk – bu kutular belleğimde kaldı ve bu kutuları sakladım da – o gün domates topluyorduk çünkü Cumartesi günü yani ertesi günü babam Baf’a giderek bu domatesleri satacaktı... Aynı gün kasap dükkanına da gidecekti, hani bir Kıbrıslıtürk’le ortak olduğu kasap dükkanına gidecekti – Strumbi’den Neofitos adlı kişiyi bulacaktı ve Strumbi köyüne de satmak üzere domates gönderecekti.

Strumbi’ye gitmişti ve biraz domates götürmüştü çünkü domateslerin çoğunu Baf’ta satmıştı. Strumbi’de çarşı olmadığı için et ve domates, kahvehanede satılırdı – bu yüzden babam kahvehanede oturmuştu... Kahvehanede P. köyü muhtarı Y., Strumbi köyünden de N. ve L. ile oturuyordu. Bu kahvehane L.’a aitti... Kahvehanede oturup yemek yemiş ve birşeyler içmişti – babam bu kahvehanede uzun saatler boyu kalmıştı, belki de 4-5 saat kalmıştılar ve gece saat dokuza gelmişti... Sonra da Kato Strumbi’ye keçi satın almaya gitmeyi kararlaştırmışlardı.

Aslında bu babama kurulan bir tuzaktı. Ancak babam masumdu ve böyle bir tuzaktan habersizdi... Pano Strumbi ile Kato Strumbi arasında (Yukarı Strumbi ile Aşağı Strumbi) bir yol vardır, Kannaviyu köyü yakınındaki Ayya köyüne gider bu yol... Yukarı Strumbi ile Aşağı Strumbi arasından geçen bir yol vardır, bu yol Polemi’ye, Psati, Ayios Dimitrianos, Kannaviyu ve ormana gider... Onu orada öldürmüşlerdi...

Ben altı yaşındaydım ancak babamın ölüsünü gördüğümü hatırlıyorum, onu örttükleri örtüyü kaldırmış ve bakmıştım, başında kurşun delikleri vardı...

Onu öldürüp orada bırakmışlardı... Sanırım 13 kurşunla öldürmüşlerdi onu...

Babamın cebinden de yalnızca birkaç şilin çıkmıştı...

P. muhtarı Y., P. adlı kişiyle buluşarak arabayı almıştı... Bu adam devlet görevlisi idi ve Y.’ye aracını vermişti kullansın diye...  Araç devlete aitti... Ancak P., Y.’ye “bir yere gitmek üzere” ödünç vermişti arabayı. Fakat bu arabayla babamı öldürmeye götürmüşlerdi. Ertesi günü sabahtan P.’nin kaynatası arabaya bakmış ve arabada kan görmüştü... “Arabaya ne oldu?” diye sormuştu P.’ye.

Strumbi yolundan çıkıp da size sözünü ettiğim Kannaviya yoluna girdikleri zaman, babam hayvan satın almaya gitmediklerini anlamış ve korkmuş – bağırmaya başlamış... Bu çığlıkları oradan traktörle geçmekte olan birisi duymuş...

Sabahleyin panayırcılar geldiğinde, babamın orada ölü olarak yattığını görmüşler ve polis karakoluna haber vermişler. Polis de babamın ölüsünü almış oradan... Babamın üzerindeki parayı da almış onu öldürenler – çünkü babamın üzerinde 350 Kıbrıs Lirası olduğuna dair şahitlerin tanıklıkları var...

P.’nin muhtarı Y., daha sonra bazılarına yemek ısmarlamış – yemek ısmarladıklarından birisi de oradakilere “Kim bu adam da bana yemek ısmarlıyor?” diye sormuş. Oradakiler de adama, “Bu gördüğün adam, birkaç gün önce Yiolulu birisini öldürdü...” demişler...

Daha sonra babamın ölü bedenini oradan almış polis ve soruşturmaya başlamış bu cinayeti... Onu kimlerin öldürdüğünü bulmaya çalışıyorlarmış. Baf’tan hiçbir avukat bu konuyu açıklığa kavuşturmak istememiş...

Korkuyorlardı, evet... Amcam Teos, bir tek kere Leymosun’dan Baf’a gelmesi için bir avukata 50 Kıbrıs Lirası ödemiş... Tek bir kere gelmiş bu avukat da ve bir daha gelmemiş... O da korkmuş... Çünkü bu insanlar, Yorgacis’in grubundandılar ve koruma altındaydılar... O devrin tarihini biliyor musun bilmem ancak korunuyorlardı... Başkaları da vardı, onlar da korunuyordu...

Böylece bir daha hiçbir avukat babamın davasıyla ilgilenmemiş, korkuyorlarmış çünkü...

Öldürüldüğü zaman babam henüz 38 yaşındaydı, çok gençti... Kızkardeşim dokuz yaşındaydı, ben altı yaşındaydım ve erkek kardeşim de üç yaşındaydı. Ve çok ama çok yoksulduk, çok ama çok zor yıllar geçirdik, sefalet içinde yıllar, para yoktu... Hatırlarım, babam kasap dükkanından, sattığı domateslerden para kazandıydı, cebinde para vardı... Çünkü Baf’tan geliyordu – tüm parasını almışlardı adamın... Annem, babamdan kalan borçları ödüyordu, pek çok Kıbrıslıtürk’e borcunu ödemişti annem çünkü babam onlardan keçi satın almış ve herhalde üzerindeki parayla ödeyecekti borcunu... Böylece babam öldürülünce, borçları ödemek zorunda kalmıştı annem...”

Yani aynı gün üç Kıbrıslıtürk öldürülmüş, ikisinin öldürülmesine tanık olan bir Kıbrıslırum ise onlardan bir ay sonra öldürülerek susturulmuştu…

Baflı okurumun Ahmet Ethem İbrahim’in “kayıp” edilmesinden tam 54 yıl sonra ulaşmış olduğu bu köprüyle ilgili bilgiler bizce çok önemli…

Umarız ki Kayıplar Komitesi bu bilgileri değerlendirecek ve Ahmet Ethem İbrahim’in tam olarak nereye gömülmüş olduğunu bulmak üzere yeni araştırmalara girişecektir.

Herhangi bir olanağa sahip olmayan, sade bir yurttaş olan bir Kıbrıslırum okurum, 54 yıl aradan sonra bu bilgilere ulaşabilmiş ve olası gömü yeri hakkında bildiklerini bizlerle paylaşabilmişse, eminim ki çok daha geniş olanaklara sahip olan Kayıplar Komitesi de okurumun yaptığından çok daha fazlasını yapabilir. Okurumun vermiş olduğu bilgilerin üstüne bir şeyler ekleyebilir ve işlerini kolaylaştırmak üzere kendilerine sunduğumuz tümüyle gönüllü bu yardımı değerlendirerek bu olası gömü yerini araştırabilir…

Ahmet Ethem İbrahim bu köprünün altına mı gömülmüştü yoksa başka bir köprünün mü? Bu konuda Kayıplar Komitesi’nin araştırma yürütmesi gerekiyor…

Okuruma bu insancıl çabası için yürekten teşekkür ediyorum…

Baf’ta bu iki olası gömü yerini gösterebilmemiz için olanak sağlayan Kayıplar Komitesi’ne de sonsuz teşekkürler…