Çok değerli arkadaşımız, Avustralya’dan araştırmacı-yazar, grafik sanatçısı ve akademisyen Konstantinos Emmanuelle, Baf-Kasaba’dan Lella Nikolaidu Nearhu’nun Baf’tan Melburn’a uzanan ilginç hikayesini kaleme aldı. Biz de bu gerçek yaşam öyküsünü, okurlarımız için derleyip özetle Türkçeleştirdik. Konstantinos Emmanuelle, “TALES OF CYPRUS” yani “Kıbrıs’tan Hikayeler” başlıklı internet sayfasında paylaştığı bu yazısında devamla, şöyle yazıyor özetle:
*** Neofitos, Kıbrıs Gönüllüler Birliği’ne Kasım 1944’te katılmıştı, Kıbrıs’ta Britanya Ordusu’nda eğitimini bitirene kadar savaş da bitmişti. Temmuz 1945 ile Mart 1946 tarihleri arasında, Neofitos bir yıllığına Filistin ve Mısır’da hizmet vermeye gönderilmişti. Yeroşibu’dan 54 Kıbrıslı, Kıbrıs gönüllüler Birliği’ne katılmıştı. Neofitos, Temmuz 1946’da askerden ayrılmıştı.
*** Lella ve Neofitos Nearhu, 20 Haziran 1950’de Hloraka köyünde Aynikola Kilisesi’nde evlendiler. Küçük bir düğün töreniydi bu, yalnızca ikisinin ailesinden en yakınları katılmıştı... Evlendikten bir ay sonra Neofitos Kıbrıs’tan ayrılarak Avustralya’ya gitti. “Evlenmeden önce anlaşmıştık, Kıbrıs’tan ayrılıp Avustralya’ya yerleşecektik” diye anlatıyor Lella. “Eşim Neofitos başlangıçta isteksizdi ancak ben gitmemiz gerektiği konusunda ısrarcıydım... Avustralya’da hayatın çok daha iyi olduğunu duymuştum, gidip bizzat görmek istiyordum bunu... Ayrıca savaştan sonra Kıbrıs’ta çok büyük bir işsizlik vardı. İş yoktu. Neofitos’un otelde işi vardı ancak haftada 12 lira kazanıyordu. Kıbrıs’tan ayrılıp Avustralya’ya iş ve bir ev bulmaya gitti, sonra da ben gidecektim. O günlerde işler böyle yürüyordu...”
*** “Cyrenia” yani “Girne” adlı göçmen gemisiyle gitmişti Avustralya’ya Neofitios... “Neofitos gittikten sonra ben annemle babamın evinde kaldım. Beni orada bulmuştu, ben de orada kalacaktım” diyor Lella. Aralık 1951’de Lella da Kıbrıs’tan “Korsika” göçmen gemisiyle ayrılacaktı, yanında kardeşi Sokratis Nikolaidis de vardı. 21 yaşındaydı Lella. Aralık ayı başlarında Leymosun limanına gittiğini hatırlıyor, öteki yolcularla birlikte küçük teknelerle açıkta demirlemiş Korsika gemisine taşınmışlardı... O günlerde gemiler kıyıya yanaşamıyordu çünkü sular sığdı. Lella ve kardeşi, kişi başına 125 lira ödemişlerdi gemi bileti için. Diğer yolcular da seyahat edecekleri sınıfa göre daha düşük ya da daha yüksek fiyatlar ödemişlerdi.
*** Bilinmeyen nedenlerle Korsika gemisi bir hafta boyunca Leymosun limanı açıklarında demirlemiş vaziyette kalmıştı. Gemideki yolcular huzursuzlanıyordu çünkü neden bu kadar büyük gecikme olduğuna dair bir izahat da verilmemişti kendilerine. Görünen oydu ki Avustralya’ya taşınacak özel bir patates ihracatının gelmesi ve gemiye yüklenmesi için beklemeden kaynaklanıyordu gecikme.
*** Lella, kaldığı kamarayı Dipkarpaz’dan genç kızlarla paylaşıyordu. Dipkarpaz’dan da, Baf’tan da pek çok yolcu vardı Korsika gemisinde... “Gemi Port Said’de durunca güverteye Slav kökenli Yunanlılar ve Yahudiler de gelmişti. Evagoras Papadakis adlı bir adam vardı, o da fotoğraf makinesiyle bizlerin fotoğraflarını çekmişti güvertede...” Gemi ne zaman bir limana yanaşsa, herkes o tarafa doğru koşuyordu. “O zaman gemi personeli panik oluyor ve bizlere dağılmamız ve geri çekilmemiz için bağırıyorlardı, aksi halde gemi devrilebilirdi! Çok şükür hava iyiydi ve gerçekten de sert dalgalarla karşılaşmadık. Ancak gemideki yiyecek iyi değildi. Yalnızca verdikleri yiyeceğin kokusu bile bizi hasta ediyordu. İtalyan yemekleriydi ancak bunları kimse yiyemiyordu. Belki de buzlukları bozulmuştu. İşte bu nedenle gemi ne zaman bir limana yanaşsa, kimin parası varsa gemiden çıkıp yerli pazarlara gidip taze sebze, meyve, zeytin, ekmek gibi yiyecekleri alıp stok yapmaya çalışıyordu...”
*** Lella’nın kamarasında yedi ya da sekiz kadın vardı. Tümü de ranzalarda yatıyordu... Lella, dans holündeki kutlamalara katılmak yerine geceleri kamarasında kalmayı tercih ediyordu. Gündüzleri ise güvertede yeni edindiği arkadaşlarla sohbet ediyor ve birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı. “Çoğunlukla gemiye eşlik eden yunus balıklarını görüyorduk... Çok yunus balığı vardı...”
*** Lella’ya göre gemideki herkes, özellikle de erkekler, doğru düzgün davranmaktaydı. “Kimse gemideki kızlara incitmiyordu” diye anlatıyor Lella. “Erkekler efendi gibi davranıyordu, iyi kalpliydiler, Allah korkusu vardı içlerinde ve mesafelerini koruyorlardı... O günlerde erkeklerin davranışları iyiydi. Etiopya’nın Cibuti kentine vardığımızda tarih 6 Ocak’tı ve bir Yunan Ortodoks papazı, Theofania ya da Fota isim günü nedeniyle bir ayin düzenlemişti. Bu da çok duygusal olmuştu...”
*** Lella ve kardeşi Sokratis, 4 Şubat 1952’de Avustralya’ya vardılar. Eşi Neofitos kendilerini bekliyordu... Sokratis bazı arkadaşlarıyla kalmaya gitti, Lella da eşiyle birlikte Collingwood’ta bir evde kiralık bir odaya gitti. Neofitos, General Motors tesislerinde çalışıyordu. Lella ve Neofitos, Melburn’daki diğer göçmen çiftlerle takılıyordu sık sık... “Birlike pikniklere gidiyorduk, Mornington ve Angelsea gibi uzak yerlere de gidiyorduk. O ilk yıllarda Melburn ve Viktorya’nın pek çok yerini gezdik. 1953’te ilk çocuğumuz Andrew dünyaya geldi, 18 ay sonra bir çocuğumuz daha oldu...” Lella ve Neofitos’un altı çocuğu olacaktı: Andrew (1953), Talya (1954), Leah (1956), George (1957), Mario (1961) ve Hristina (1966).
*** Nearhu ailesi yıllar içerisinde genişleyince, Collingwood’ta Easey Street’teki kiralık evleri onları sığmamaya başlamıştı... “O evde iki aile daha oda kiralıyordu, yani ne kadar sıkışık yaşıyorduk, düşleyebilirsiniz. Tek bir mutfak vardı ve üç aile bunu paylaşıyordu. Çok zordu. Ev Komisyonu’na başvurduk, yaşayacak bir ev bulsunlar bize diye. 1958’de Glenroy varoşlarında bize bir ev buldular. Komşularımız Avustralyalı’ydı fakat bize karşı çok kibardılar. Yakınlarda yaşayan Kıbrıslı bir kadın vardı. Adı Fotini Friksu idi ve benim gibi onun da altı çocuğu vardı. Tüm diğer komşularımız Avustralyalı’ydı fakat çok iyi insanlardılar...”
*** Lella, kızı Hristina’nın Glenroy’daki evde nasıl dünyaya geldiğini hatırlayınca gülüyor... “O gün hastaneye yetişemedim ve aslında bebeğimin doğumuna Avustralyalı komşularım yardım edecekti. Hatta bunun haberi Herald gazetesinde bile çıktı... O sabah Neofitos’a kahvaltı hazırladım. İşe gitti eşim, hemen ardından doğum sancılarım başladı. Bir saat sonra da Hristina dünyaya gelmişti... Daha büyük çocuklarım koşuşturup bağırıyordu, “Bebek geliyor, bebek geliyor” diye. Onları, komşularımızı çağırmaya gönderdim...”
*** Lella’nın çocukları okula gidecek yaşa gelince, Rowntree çikolata fabrikasında iş bulmuştu – fabrika Campbellfield’de Sydney Caddesi’ndeydi... Sonraları bir kumaş fabrikasında iş bulacaktı... Eşi Neofitos ise Melburn’da Viktorya demiryollarında çalışıyordu, 1984’te emekli oluncaya kadar burada çalışacaktı.
*** Lella 1972’de Kıbrıs’a, ailesini ve kardeşçiklerini görmeye gitti ve üç ay kaldı. İki sene sonra 1974’te annesi 74 yaşındayken vefat edecekti... Kıbrıs’tan ayrılmaktan hiç pişman olup olmadığını sordum Lella’ya, bana güven içinde şöyle dedi: “Elbette annemle babamı özliyordum. Tüm göçmenler geride kalan ailelerini özliyordu. Başlangıçta hiç kolay değildi. Göçmenler hayatlarını kazanmak için mücadele veriyordu. Başlangıçta hepsimiz de acı çektik. Bazan ‘Bu kadar uzak bir ülkeye gelmekle iyi mi yaptım acaba?’ diye düşünüyorum ancak Kıbrıs’ta olup bitenlere bakınca, kendimi şanslı hissediyorum. 1953’teki o korkunç depremden hemen önce adadan ayrılmıştık. Kasaba’daki pek çok aile evlerini kaybetmiş ve iki sene boyunca çadırlarda yaşamak zorunda kalmıştı. EOKA’dan ve sivil isyandan önce ayrılmıştık adadan. 1974’teki çatışmalardan önce ayrılmıştık. Kim bilir belki de Kıbrıs’ta kalsaydık, eşim ve oğlularımın başına neler gelirdi... Gerçeği söylemek gerekirse, tek pişmanlığım, İngilizce okuyup yazmayı öğrenmemiş olmamdır. Ne düşünüyordum ki? Yabancı bir ülkeye dillerini bilmeden gelmiştim. Dillerini öğrenmek için çaba göstermiş olsaydım keşke...”
*** Neofitos Nearhu, 2004 yılında vefat etti. Kendisiyle röportaj yaptığım 2019 yılında 89 yaşında olan Lella Nearhu, Glenroh’da ailesine ait evde yaşıyordu hala... Evlatları sırayla gelip ona bakıyordu... Yürümekte zorlansa da, belleği pırıl pırıl hala...
*** Beni annesiyle tanıştıran ve hayat hikayesini belgeleyip çok değerli aile fotoğraflarını taramama yardım eden Hristina Nearhu’ya çok teşekkür ediyorum. Lella ve ailesine, olağanüstü aile fotoğrafları kolleksiyonundaki insanların kim olduğunu öğrenmemize yardım ettikleri için de özel teşekkürler... Tümüne de sağlık ve mutluluk dolu günler dilerim...
*** DİPNOT: Bazan hiç beklenmedik biçimde bir röportaj esnasında, röportaj yaptığım kişiyle kendi ailem arasında bir bağ keşfederim. Lella Nearhu’yla röportajımda da böyle oldu. Lella ve eşi, 1950’li yıllarda annemle babamı tanıyorlardı. Hatta Collingwood’ta aynı sokakta yaşamışlardı. Annem Kıbrıs’tan henüz gelmişti ve babamla birlikte Easey Sokağı’na yerleşmişti. Lella’nın öylesine bir sevecenlikle annemle babamdan bahsetmesi çok güzeldi... Onun belleğindeki canlı hatıralar beni farklı bir zamana, farklı bir yere götürdü ve annemin Avustralya gibi yeni ve tuhaf bir dünyaya bakışına dair ender bir gözlem sundu... Lella aracılığıyla annemi daha iyi anlayacak ve yeni gelen bir göçmen ve bir eş olarak yaşadıklarını daha büyük bir takdirle anacaktım...
Lella, düğün gününde Hloraka'daki kilisenin avlusunda ailesi ve papazla birlikte...
(TALES OF CYPRUS’ta Konstantinos Emmanuelle’in yazısını özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).
(Sayfadaki tüm fotoğraflar, TALES OF CYPRUS’tan alınmıştır...)