- Temmuz mu geldi?
- Ne zaman!..
- Yeni yılı daha yeni kutlamıştık!..
Hani sosyal medyada bir hatırlatma var: “Bir yıl önce ne yaptınız.”
- Bir yıl mı geçti? Nasıl yani?
Şaşırıyor insan daha dünmüş gibi görünen fotoğraflara, yazışmalara...
...
Şimdi bu satırların ‘ergen’ okurları, biliyorum, “offf” diyorsunuz, “şu okul ne zaman bitecek...”
“Bitse de kurtulsak” diyorsunuz!..
- “Nasıl da geçmek de bilmiyor zaman...”
Öyle sanınız!..
Öyle diyorduk, biz de...
Şimdi keşke ‘zil’ çalsa yine ve koşabilsek okulun bahçesine...
...
Yıllar giderek daha da hızlanıyor.
Oysa hep aynı değil mi, dünyanın güneş etrafında attığı bir tur...
İlla ki 365 gün.
Dün de öyleydi, bugün de!..
İyi de niye bu kadar ‘hızlı’ geliyor bize şimdi...
...
Mitolojide zamanın tanrısı Kronos’tur...
Tüm zamanlarda seyahat eder!
Kronos gibi bir güç olsa keşke elimizde, hani o Tatlı Cadı’nın süpürgesi üzerinde yol alabilsek, nice çocukluğa…
İnsan önce ‘kendi zamanlarına’ dönerdi değil mi?
Hani ‘yaşayamadıklarına’...
Hani yeniden yaşasaydı değiştirmek istediklerine...
Hani ‘keşke’ dediklerine...
...
Can Yücel’in sözleri misali, “yarışıyoruz” aslında...
Çıplak sırtımızda ıslak bir nefesle...
“Önce kim öldürecek ölümü?”
...
Aret Varyantan’da okumuştum geçenlerde, ne yapmamız gerektiğini...
“Hamamböcüleri gibi yiyeceğiz, içeceğiz, sevişeceğiz ve öleceğiz. Kendini sürekli şekle şemale sokmaya çalışırsan yanarsın. Yaşa!..”
---
Bak, bugün de bitiyor işte...
Kaçmadan yakala!
--------------------------------------
Rüstem Batmun’un paylaşımı, ‘savaş’ı öyle güzel anlatıyor ki!
----------------------------------------------
dize
....
Sonunda kendime bir top yangın edindim,
Soluğumla besledim dudağımın ucunda.
Ömrümün külüydü savrulan hep ardımda,
Örterek yavaş yavaş bıraktığım izleri
Yanmış bir günün sürüklenen kanatlarıyla.
Koştum, durmadan koştum
O küçük yangınımla,
Adımın çaresiz kıyılarında
Kendi göğümü bulmaya.
Metin Altıok
(Sivas Katliamı’ndan geriye sözcükler kaldı.)
---------------------------------
izledim
Selamlar olsun!..
Oyuna yol alırken doğrusu çok bir beklentim yoktu.
“Karpaz'dan Lefkoşa'ya geliyorlar, izlemek, destek olmak, moral vermek gerek” demiştim içimden...
Gittiğimde bir baktım ki YDÜ Kütüphane Salon 4 neredeyse dolu!..
Pınar öğretmen sahneye çıktığında "Heyecanlıyım" dedi ve gerçekten heyecanlıydı.
“Karpaz'da biraz daha zor bu işler ama hiçbir şikayetimiz yok, tam aksine çok mutluyuz” sözcükleri titrek bir mum alevi gibi döküldü dudaklarından.
Işıklar kapandı sonra...
Müzik geldi, fıkır fıkır...
Işıklar açıldı...
Liseli gençler sahnedeydi ve heyecanlarını gizleyemiyorlardı, iyi ki...
Karpaz Meslek Lisesi Tiyatro Grubu öylesine samimi, içten oynuyordu ki, herkes gülüyor, alkışlıyor, sanki bir evin kocaman salonunda büyük bir aile buluşmuş, hesapsız kitapsız eğleniyordu.
Biraz "Çok Güzel Hareketler Bunlar" tadında, kabare kıvamında, küçük skeçlerle bütünleşmiş bir öykü çıkardılar ortaya...
Kimi anlarda popüler kültüre göndermeler yaparak, Kıbrıs ağzıyla ancak şiveyi aptallaştırmadan ve tek başına mizah unsuru yapmadan, ne güzel oynadılar...
Çok keyif aldım...
Dahası Karpazlı gençlerin yeteneklerine hayranlık duydum.
Ne mutlu üreten, emek veren ve hayatın içerisinde yarattığı değerlerle fark yaratan öğretmenlerine, öğrencilerine...
(İzel Seylani, Pınar Hançerlioğlu ve Murat Vaiz'in yazdığı, Pınar Hançerlioğlu ve Murat Vaiz'in yönettiği 'ÜÇ' isimli tek perdelik oyunu, sizler de kendi mecranıza davet ediniz, onlara imkan yaratınız, hak ediyorlar. Bu mesajım tüm belediye başkanlarımıza, kültür sanat birimlerine, tüm insanlarımıza..)
----------------------------------
‘Sivri’ dert
Dr. Halit Yerebakan'ın makalesinde okudum.
Şu günlerde en 'sivri' derdimize dair hem uyarı, hem de önermeler yapmış.
Özellikle geceleri elinde sprey gezenler çok daha iyi okusunlar lütfen...
....
<... Sivrisineklerden korunmak, aynı zamanda bulaşıcı hastalıklardan da korunmak demek. Piyasada satılan ürünlerin kanserojen etkileri, yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıktı. Hem cildinize, hem de emilimi ile birlikte tüm vücudunuza zarar veriyorlar! Bunun yerine bitkisel alternatifleri deneyin. Mesela esansiyal yağlar... Limon, okeliptus ve lavanta, sivri sineklerin hiç hoşlanmadıkları kokular arasında yer alır. Bu yağları, açık havada cildinize ince bir tabaka halinde sürebilirsiniz...>
...
‘Ekşilenip’ yatın yani!
------------------------------------------
H A F T A N I N N O T C U K L A R I
Telefon konuşmaları için önemli uyarı: Bir defa söylemek yeterli, karşıdaki anlıyor bence. İlla ki tekrar etmek, sonra yine, yine!.. Galiba hepimizde ‘çok söyleyeyim iyice anlasın’ yargısı var, ne kadar tekrar yaparsan, o kadar önemli oluyormuş duygusu!.
Sendika genel sekreteri "Tam gün eğitim değil tam eğitim istiyoruz" dedi. Eğitim zaten tam gün, ne zaman yarım oldu ki! Sabah okula, öğleden sonra ya etüde ya dersaneye; hatta cumartesine taşıyor çoğu zaman... 'Tam Eğitim' vurgusunda, haklı.
Herkesin yeteneklerine göre çalışması, gereksinmelerine göre pay alması. Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre» Öylesine anlamlı ki özünde sosyalist düzen.. Rüya mı? Rüyası dahi güzel....
Hem "statüko"ya uyumlaşmak hem de "statüko karşıtlığı" üzerinden görünür olmak, en yaman çelişki!
Adalet ölçüsü: "Bu kadar parayı kazanacak ne yaptım? Bu maaşı hak ettim mi?" diyebilmek.
Adalet ölçüsü 2: "Bu kadar çalıştı, ter döktü, emeğinin karşılığını ödeyebildim mi?" sorabilmek.
YAZ dönemi balık yemek için en iyi alternatiflerden biri de Dome’un Anchor’u!.. Denizin ortasında dalga gibi... Çok da güzel müzik var. Üstelik, ‘Turizmde Kıbrıslı personel bulamıyoruz’ diyenlere inat, deneyimli kadrosuyla. Çifte lezzet: Hem otelin sahibi de olan emekçilere destek, hem de gözünüze, gönlünüze ve midenize. (rezervasyon: 815 24 54)
Sıcaklar arttı. Şeftali kebapları idareli! İyi pazarlar...