Bir seçim öncesiydi; kamuoyu yoklamalarında kararsızlar oy oranı gene yüksekti. CTP yönetiminden bir ekip, en yüksek kararsız oy oranı olan bölge ile toplantı yaptık. Gündem, bu kararsız kitleden partinin en fazla oyu alabilmesi için ne yapılabileceğini tartışarak bir starteji geliştirmekti.
Bölge örgüt yönetimine, bu kadar kararsız oyun olmasının parti oylarını artırmak için bir olanak olduğunu, kamuoyu yoklamasına göre az ara ikinci durumda olan partiyi birinci sıraya çıkarabileceğini anlattık. Bölge örgütü yönetiminden ilk söz alan üye seçmenin karasız olma nedenlerini sordu.
Anlattık… Kimisi hiçbir partiye bağlı değildir, kampanyaları yazılı ve görsel medyadan izleyecek, dağıtılan basılı malzemeyi okuyup öğrenecek, etrafı ile konuşacak ve seçime yakın kararını verecek… Kimisi partilidir, ideolojik olarak partisinden mutlu olmamaya başlamıştır veya partisinden umduğu ve beklediği özel ilgiyi görememiştir; tereddütleri var… Kimisi geçmişte oy verdi ama kampanyalarda söylenilenlerin yapılmadığını gördü, şimdi iki defa düşünecek… Kimisi ilgisizdir, son günlerde ilgilenip karar verecek… Kimisi ise kişisel taleplerine olumlu yanıt verecek ve yerine getirecek olanları avlamaya – tavlamaya ve hatta sınamaya çalışmaktadır, henüz daha emin olamamıştır, emin olunca karar verecek…
Gruplamalarda mutabıktık ama ona göre kendi bölgelerindeki kararsızlar içindeki en küçük oran ilk, en büyük oran da sonuncu gruptu… Dolayısıyla, kararsızlar içinden CTP’ye oy devşirmek çok zordu, çok büyük hayaller kurulmamalıydı çünkü en büyük grubun beklentisine olumlu cevap vermek ve popülizm yapmak CTP’ye göre değildi. Haklıydı…
O bölgenin kararsızlar dağılım niteliği diğer seçim bölgelerinden çok mu farklı?!. Değildir ve seçimin kaderini de onlar belirliyor ama… Seçmene yönelik açıktan olumsuz niteleme yapmamak için bu eğilimde olan seçmenlere ‘yüzer – gezer oy’ deniliyor ama işin aslı siyasetin seçim başarısını belirleyen ve ülkenin makus kaderinden kurtulmasını önleyen de bu seçmen grubudur. Bu gruptan olmayanlar da siyasetçiyi kötüler, karalar, horlar ve siyasete güven yerlerde sürünür… Bu gruptan olanların da önemli oranı siyasetçiyi başarısızlıkla karalayıp, siyasete güven duymadığını söyler, en yüksek sesle de onlar söyler çünkü istediğini alamamıştır, vaadi veren “mafiş kurban” demiştir…
Siyasetin güven kazanabilmesi için popülizmin yani halk dalkavukluğunun bitirilmesi gerektiği söylenirken, seçimlerde partilerin ve adayların ‘boyundan büyük sözler’ söylememesini, vaatler vermemesini beklerken, dolayısıyla da kararsız seçmen grubunun iyi niyetli siyasi tavırlar taşıyan bir genel grup olarak tanımlamayı hayal ederken şimdi bir de kararsız bakan çıktı… Bakan Berova’nın çok tartışılan sözleri siyasetin Kuzey Kıbrıs’taki yozluğunun ve talihsizliğinin itirafıdır. Kişiliğine laf söylemek doğru olmayacak, sosyal medyada zaten kişiliği paspas edildi ama siyaset yapmaya devam etmek isteyen birisinin siyasi düşüncelerini değil kendi kişiliğini pazarlığa açması hiç de kabul edilebilir bir siyasi tavır değildir.
Bakan Berova’nın bu açıklaması kendi kişisel cesaretinden kaynaklanmıyor, ülke siyasetini bu rezil ve yoz hallere düşüren sağ siyasetin genel geçer yapısından kaynaklanıyor… Ne demek seçim tarihi belli olunca ait olduğu ve onun tarafından bakan olarak görevlendirildiği siyasi parti ile ilişkisinin sona erdiğini söylemek?!… Ne demek tekliflere açık olmak ve beklemek ve ona göre hangi partiden aday olmaya ailesi ile birlikte karar verecek olmak?!. Bu sözlerin tercümesi kokuşmuş siyaset erbabı olmaktır. Kime güvenerek söylemiştir?! Önce sağ siyasetin genel niteliğine, sonra da o son grup seçmen var ya, onlara…
İşin bir başka tuhaf yanı da Bakan Berova, artık ilişkisi kalmadığını söylediği DP’nin kuruluş yıldönümü etkiliğine katıldı… Bu ne yüz?!. DP’de de ne mide?!. CTP’de böyle bir şey olsa, kapıda belirince partililer onu yuhalamaktan içeri girmesine cesaret vermez… Bazı DP’liler rahatsız olmuş, ondan uzak durmuş; uzaklaştırılması gereken kişiden uzak durmak?!. Bu DP nasıl bir parti?! Belli ki Serdar Denktaş’ın seçim barajını geçebilmesi için uçan kuşa ihtiyacı var, kimse ile yüz-göz olmak istemez… Peki böyle bir siyasi partiye Kuzey Kıbrıs’ın ihtiyacı var mı?!. Ama o son grup seçmen var ya, işte onlar bunları Kuzey Kıbrıs siyasetine bela ediyor…
Parmağın arkasına saklanmak ve seçmen dalkavukluğu yapmak, çıkarcı ve bencil seçmen oranını artırmaktan başka bir sonuç üretmemiştir. Belki Bakan Berova’nın yaptığı yakışıksız siyasi açıklama sağ siyasetin bir ayar yapma ihtiyacını kabullenmesini sağlar…