Arkası olana Bakanlar Kurulu tarafından yüz binlerce lira verilirken, zavalılar (ana branşlar) neredeyse kangren bırakılmış. Neymiş efendim, sözde KKTC’yi tanıtacaklarmış.
Düşünebilirmisiniz? Son otuz yılda KKTC’yi tanıtacağız ayaklarına ne paralar harcanmış!
Sonuç? Tutanın ve yiyenin yanına kalan müthiş bir çıkar dünyası yaratılmış.
Demode politikalarla adamların yaptığı tek iş malı götürmek. Ne hesap veren var, ne de hesap soran. Yağma Hasan’ın böreği. Ye babam ye. Bu ülkenin SPOR POLİTİKASI yoktur dediğimizde de bize kızıyorlar. Kısa dönem önce UBP Kurultayı’nda yaşananlar ve son olarak parti içi hesaplaşma adına meclise girmeme kararı alan bazı sözde milletvekillerinin ülkeyi sürüklediği kaos ortada dururken bu insanlar sporu nasıl yönetebilir ki?
UBP zihniyeti ülkenin hiç bir değerlerini sevmiyor. Hiç bir dönemde de sevmedi. Asli görevleri ganimeti dağıtıp yamalamak olmuştur. Allah’ın bir sahasını bile Türkiye’den gelen yetkililere yaptırmak için binbir kılığa giriyorlar. Kıbrıs Türk halkı bu kadar aciz duruma düşmemişti. Örneğin, verin Dr. Fazıl Küçük Stadı’nı Gazi Mağusa Belediyesine (ki belediyenin malıdır) bir yıl sonra karşınıza çok kapsamlı bir tesis yaratılsın. Ama Göktaş’ta ne öyle bir beceri, ne öyle bir vizyon, ne de yetki var. Sanki de çok büyük işlere imza atıyormuş gibi adamın derdi Cumhurbaşkanı’na plaket vererek yağ çekmek...
Süleyman Göktsaş gibi birisi sizce neden sporun tepesinde oturtuluyor? Çok iyi işler yaptığından mı? Yoksa, sporu çok iyi bildiğinden mi?
Hayır hayır... Yaptığı tek şey onun bunun adamı olup itaat etmek. Karşılığında da o güzelim koltukta oturup müthiş bir emekliliğe sahip olmak.
Sporun geleceği mi?
Kim ... sporu!
Tüm federasyonlar grak-grak ederken, başkanların bireysel girişimleriyle ayakta duruyor. Bir çok genç yıldızımızı kaybediyoruz. Doğru dürüst spor politikası olmadığından başarının kıstasını bile ölçemiyoruz. Kamil Kolcu’nun yazdığı gibi. “Geliyor bir müsabakaya yetkili. Beğeniyor bir sporcuyu. Yarın odama gelin de size destek verelim diyor” Bunun adı da KKTC spor politikası oluyor.
Adamların vizyonları, ülke sporunu geliştirip uluslararası arenaya taşımak olmamıştır. Bizleri her dönemde “oyuncak” gibi gören bu zihniyet, sporu “topaç” gibi çevirip oynarken toplumla adeta ediyor.
Hal böyle olunca sporun gelişimine bir kez daha UBP zihniyeti tarafından set çekiliyor. Peki, bu berbat ve kokuşmuş ortamı gören çıkarcılar ne yapıyor? Tabi ki yararlanıyor.
Nasıl mı?
Her zamanki gibi Bakanlar Kurulu tarafından desteklenip Kıbrıs Türk sporunun gelişimine katkı koyarak hem mammayı götürüyorlar hem de sözde KKTC’yi tanıtıyorlar.
Sahi ya, KKTC’yi bugüne kadar kim tanımış?
Türkiye mi? Yoksa dövüş sporları için yurt dışına gittiğimiz veya davet ettiğimiz ülkeler mi?