ÜÇ kadının "kulak misafiri" olduğum sohbeti!
(Üç erkeğin de olabilirdi, meselenin öznesi cinsiyet değil asla, yanlış anlaşılmasın)
Tek kelime eklemiş, eksiltmiş, abartmış ya da katmış değilim.
Hani bu muhabbetin ortakları da öyle "anlı şanlı" zenginlerin çocukları, varlıklı ailelerin varisleri değil.
Bizim insanlar.
Bizim öykümüz bu, sonuçta.
* * *
- Nasıl gidiyor düğün hazırlıkları.
- İyidir, otel tamam, davetiye işi kaldı.
- Balayı?
- Antalya'ya gidecek halimiz yok. Puket'e düşünüyoruz.
- Maldiv düşünmediniz mi hiç?
- Yok, o daha yaşlılar için!
- Öyle mi, diyorsun.
- Yani benim masajcım var, kız Balili, onunla da konuştum.
- Bence Roma'yı da düşününüz.
- O'na her zaman gideriz.
- Doğru, haklısın.
- Singapur'a da bağlayabiliriz. Yani Tayland da düşündük ama orada aç kalırız, herhalde. Yemekler biraz sorunluymuş.
- Evet. Bunu ben de duydum.
- Puket'te böyle 5 yıldızlı otel seviyesinde villalar var, yani otel değil de buraları önerdiler.
- Otele git bence, riske girme.
- Bir de Monaco düşündük. Oranın da canlı bir hayatı var. Ancak şimdilik Puket'te karar kıldık.
- Hayırlısı!
* * *
Tam da memleketin fotoğrafını yansıtıyor bu sohbet aslında!
Yarınına ışık görmeyen adanın, gününü yaşayan adalısı.
Hastanelerinde örtünecek çarşaf kalmamış, devlet okulları çocukların üzerine yıkılmış, dağları delik deşik, çamlarını kese böceği kemirmiş, tuzlu sudan böbrekleri erimiş, bütçesindeki açık ozan deliğini bile geçmiş, havasında bok kokusu, denizinde kolibasili, temeli çürük 'evimizin', bireysel hallerindeki tatmini bu işte...
Ve onca kurgulanmış mağdurluk arasında, kendimizi kurtarmanın ve bugünü yaşamanın insani coşkusuyla, ölümlü olduğumuzu keşfetmenin dayanılmaz ağırlığındayız.
Afrodit'in torunlarına yaraşır bir ruh halinde, dibini kazıyoruz ömrümüzün...
* * *
Henüz bizi görmese de dünya, biz dünyayı görüyoruz ya, o da yeter sonuçta!
:::::::::::::::::::::::::::::
EDEP/SİZ bir performans
"Edep/siz" diye bir performan izledik, Surlariçi'nde, Araf'ta...
Yavaş yavaş dokusu değişiyor yeniden, Surlariçi'nin...
Geri dönüş var, üstelik sanatla, aykırı bir yerden, meydan okuyarak ve isyanla...
Caminin etrafında, ara sokaklarda, eski evlerin arasında son derece hoş cafeler açılıyor.
Dereboyu’nun “kafa patlatan” gürültüsü ve kalabalığından ürkenler için buraları çok daha naif...
“Edep/siz” adlı performans, bir grup Kıbrıslı sanatçı-aktivistin işi...
"Şaaar" diye ortaya dökmüşler, Fikret Demirağ'ın hissiyle.
"Hepimizde bir ayıp-yasak tıpası; bir çekebilsek her şey şaar! diye ortaya dökülecek."
Performansı 10-15 kişilik gruplar halinde izledik, eski bir evin, üç farklı odasında...
Hepimizin üzerine zorla 'giydirilen' ve çoğunlukla kanıksadığımız ya da uyumlaştığımız “kıyafetler”e çıplaklıkla isyan ediyor sanatçılar...
Bir yandan 'ahlak-iktidar ilişkisi' sorgulanırken, şirketleşen yönetim anlayışlarının arsızlığında, oyulan yarınlarımıza karşı "kafamızı sokup kaldığımız yerden" çıkmamız için "uyarıyor" bizi sanat.
İlginç bir deneme, cesur bir gösteri.
Edep-Siz için oluşturulan mini kitapçık, ayrıca kıymetli... ( Gürgenç Korkmazel, Alev Adil, Bora Ercan, Ahmet Yıkık, Nafia Akdeniz, Jenan Selçuk.)
Defa defa okudum, yeniden...
| Meraklısına | Canlı Performans: Rooftop Tiyatro Grubu olarak sergide yer alan eserleri uyarıcı olarak kullanarak, ‘edepsizliği’ fiziksel, entelektüel ve estetik yönlerden ele alıyor. Dramaturg Ellada Evagelou ve Polly Flourentzou liderliğinde yürütülen atölyeler sonucunda kurgulanan performansta Ellada Evagelou’nun yönetmenliğindeki Lyda Karayianni, Vasiliki Andreou, Leda Koumides ve Oya Akın görev aldı. |
:::::::::::::::::::::::::::::
Limasol’a giderken ehliyet muhabbeti
"Temel eğridir bizde, düzen yoktur" dedi şoför dostumuz.
Limasol’a gidiyoruz...
“Minibüslerin güneye geçmesi yasak değil mi” sordum!
- Güneyde kayıt yaptırdık, dedi.
Gördünüz mü, çareler tükenmiyor.
- Aracı kayıt yaptırmak yetmiyor tabii, diye ekledi dostumuz.
- Başka ne var?
- Ehliyeti de güneyden aldım.
İyi ki öyle yapmış, anlatınca, anladım.
- Ehliyet sınavının ilk aşaması yazılı, 730 kişi girdik, 304 kişi geçti. Sonra sürüş sınavı ve doktor kontrolü. 1 senelik ehliyet aldık. 1 senenin sonunda yeni bir seminer ve sınav, eğer geçerseniz, ehliyetiniz 5 senelik.
Anladınız mı girişteki lafı, bizim tarafta temel neden eğri!
:::::::::::::::::::::::::::::
Asil!
Asil Nadir ilk patronumdu benim.
Başka da patronum olmadı zaten.
KIBRIS’tan YENİDÜZEN’e geldim, patronsuz bir yere…
Çok iyi anılarım vardır, Asil beyle.
Hep gülümserim, düşündükçe...
Hayalleri bu kadar geniş bir insan az gördüm, tanıdım.
Büyük bir hayalperest mi desem, çılgın bir girişimci mi, halen karar veremem.
Dünyanın en tepesine çıkmış, sonra en dibini görmüş başka da bir Kıbrıslı yok sanırım.
İnsan kendi ayakları ile hapse gider mi, öylesine biri...
Şimdi geri döndü.
Keşke Safiye hanım görebilseydi, aklıma ilk o geldi...
Kim ne derse desin, sevindim...
Umarım ayağa kalkar yeniden...
:::::::::::::::::::::::::::::
H A F T A N I N N O T Ç U K L A R I
> KENE gibi bu devletin derisine yapıştı kimileri, emiyor, üretmeden... Bir de ağzı diline, dili ağzına uymuyor üstelik!
> “Bayram” diye çocuklara koltuğu veriyorsunuz da... Eziliyorsunuz o minicik yüreklerin sözleri altında... Çocukların fikirlerine de tahammülünüz yok!
> 23 Nisan’da o koltuklara oturan nice çocuk, halen, koltuğuna oturduğu isimlerce yönetiliyor. Ne acı!
> Yeni hükümet programında ‘takvimlenmiş’ ilk hedef: Akıl Hastalıkları Yasası'nın bir yıl içerisinde değiştirilmesi. Çok manidar...
> Şampu - jilet - Nescafe -Kola-Kırmızı et güneyde ucuz, gerisi kuzeyde... Dar gelirliye en son alış-veriş tüyoları !
> Gaile’den not ettim, Gürgenç lafı: “Toplum diyorum ama toplum bile değil, topluluk, kendi kişisel çıkarlarını toplum çıkarlarının üstünde tutan bir güruh bu.”
> Deli Salih de “Yokluğu paylaştık, varlığı paylaşamadık” demiş ya…. Bence, varlık üleşildi, sonra yokluk, pay edilmedi, payını alan hep daha fazlasını istedi!
> 13 senedir, güneye gidip geliyoruz, kuzeye gelip dönüyorlar. 13 uğursuz ya, belki son senesi olur barikatların!
> “Umudu var büyük insanlığın...” İYİ PAZARLAR....
-------------------------------------------------------
“Birçok insan düşündüğünü sanır, aslında yaptıkları sadece ön yargılarını yeniden düzenlemektir.”
William James