Yeme Bozuklukları ‘Anoreksiya Nervoza’, ‘Bulimia Nervoza’ ve son yıllarda tanımlanan ‘Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu’ gibi psikiyatrik hastalıkların içinde yer aldığı bir tanı grubudur. Bu hastalıkların başlangıç yaşı ne yazık ki zayıflığın güzel ve sağlıklı olmakla eşleştirildiği günümüzde 9’lu yaşlara kadar inmiş bulunmakta. Genç kızlar içinde görülme sıklığı ise % 1! Yani 100 genç kızın biri yeme bozukluğundan muzdarip. Ve daha bir çoğu hastalığa dönüşmese de kendi değerini, başarısını, toplum içindeki yerini, saygınlığını alıp verdiği 3-5 kilo ile ilişkilendirmekte. Evet bu genç kızların çoğunu toplumun parlak, başarılı, kültürlü, zeki gençleri oluşturmasına rağmen onlar kendilerindeki diğer tüm olumlu özellikleri yok sayıp kendi değerlerini ne yazık ki kilo üzerinden belirlemekteler... Umarım ‘Yazacak konu kalmadı mı?’ diye soracak olanlar için bu yazıyı kaleme alma nedenimi yeterince açık cevaplamışımdır...
Yüzün Güzel Ama Kilo Vermen Gerek!
Kilo vermenin başarı, zayıf olmanın güzellikle eşleştirildiği, herkesin belli kalıplara sığdırılmaya çalışıldığı bir dönemden geçmekteyiz. Ve toplumda dayatılan sınırların dışındaki kilolarda olan çoğu genç kız ‘Yüzün güzel ama...’ diye başlayan bu cümleye ne yazık ki maruz kalmakta. Bu durum, belli bir kilo aralığında olmaması halinde yalnız, değersiz, başarısız ve mutsuz olacağı öğretisine sahip kendi ile barışık olmayan özgüvensiz bireyler yetişmesi ile sonuçlanmakta. Ve yerleşen bu düşünce ilerleyen yaşlarda iyice kemikleşerek kişinin kendi bedeni ile aşırı şekilde uğraşmasına, ek olarak diğer insanların da bedenine eleştiri getirmesi durumunda onlara sınır koyamamasına, bedenine eleştiri yapılmasını doğal karşılamasına ve sıklıkla örselenmesine sebebiyet vermekte. Şunu asla unutmayın demek istiyorum. Siz 3-5 kiloya sığdırılamayacak kadar değerlisiniz. Her kilo alış-verişin bir hikayesi vardır, kimi keyifli kimi kederli; ama hiçbir kilonun sizin değerinizle ilgisi yoktur. Kilo vermek bir başarı, kilo almak ise bir başarısızlık, iradesizlik göstergesi değildir!
Son 5 Kilo!
O son 5 kiloyu verince kendinizi sevecek, kendinize bakmaya başlayacak hatta mutluluğun kapıları size açılacak gibi hissediyorsunuz değil mi? Sanmıyorum! Sorun o 5 kilo değil çünkü! Sorun özünüzde kendinizi sevmemeniz ve kendinizi koşullu kabul ediyor oluşunuz. Bu durum kendinizi sürekli eleştirmenize ve kendinizle sürekli kavga ederek yaşamanıza neden olmakta. Özetle kendi özünüzle barışmadıkça o 5 kilo gitse de kendinizi beğenmemeye, kendinizle uğraşmaya devam edeceksiniz. Elbette bedenimizle ilgili beğenmediğimiz yerler olacaktır. Ama bu, hayatınızı şekillendirmeniz yönünde önünüzde engel oluşturuyorsa o zaman ortada kilonun ötesinde kendi özdeğerinizle ilgili bir sorun var demektir. Ve değişim ancak kendinizi olduğunuz halinizle kabullenmekle başlar.
Sen Kilo Mu Aldın?
Kilo alan bir kişinin bunu fark etmemesi mümkün mü? Cevap kesinlikle ‘Hayır’. Peki bu cümlenin gün içinde en az bir kez sizin veya başkaları için kurulduğunu duyuyor musunuz? Cevap kesinlikle ‘Evet’! Bir kişi kilo aldı ise bunun farkındadır. Ve ya umursamıyor ya da vermek için bir adım atıyordur ki bu durumda da onu aşağı çeken böyle cümlelere değil motivasyona ihtiyacı vardır. Kaldı ki bu bilginin sorana da herhangi bir faydası yoktur gibi düşünüyorum. Ne dersiniz? Bir dahaki sefere soracak ya da soranı görecek olursanız unutmayın ki ‘Bedene eleştiri ‘PSİKOLOJİK ŞİDDETTİR!’. Bu cümleye maruz kalanlara düşen de kendilerini fiziksel şiddete karşı nasıl koruyorlarsa bu şiddete karşı da net bir şekilde sınır çizerek kendilerini korumalarıdır.
Bazen Bir Göbek Sadece Göbektir!
Markette, komşulukta, sokakta, sporda hatta kendi sağlığı için gittiği doktorda bile kendi derdini unutup, tanıdık olsun olmasın herkese sorgulama veya göbek elleme sureti ile gebelik testi yapanların olduğunu gözlemlemekteyim. En iyi bakış açısı ile düşündüğümde bebek doğduktan sonra yardımcı olmak istedikleri sonucuna varıyorum. Bu işin şakası tabi ki de. Eminim pek çok kişi bunu art niyet gütmeksizin, getirdiği öğrenilmişliklerle yapıyordur. Ancak bunu yaparken karşılarındaki kişiye nasıl hissettirdiklerini düşünüyorlar mı, düşündüler mi diye de merak ediyorum. İşin kilo ve bedeninden hoşnut olmama, ruhsal rahatsızlık kısmını bir kenara bırakalım. O kişi bebeğini yeni kaybetmiş veya uzun uğraşlara rağmen gebe kalamamış, hormonal nedenlerle kilo almış, başka fiziksel rahatsızlıklarla boğuşan biri de olabilir. Bu noktada gerçekten bu soruyu sorup canını yakmak ister miydiniz? Tam tersi keyifli geçirdiği, gezip tozup yiyip içip eğlendiği bir sürecin sonunda kilo almış ve önemsemiyor da olabilir. O bu konuyu takmazken sizin kendi derdinizi bırakıp onun 2-3 kg fazlasına odaklanmanız ne kadar anlamlı ki? Kaldı ki başkasının bedeni sizin sınırlarınız dışında değil mi? Onun izni olmaksızın bedenini elle çek etmeye çalışmanıza öfkelenmez mi sizce? Birbiriniz üzerinde bu denli bir toplum baskısı kurmak ister miydiniz gerçekten de? Kilo kişinin yaşam şekli ve yedikleri doğrultusunda sadece alınıp verilen bir şeyken onu bu denli önemli kılan, konu olmasını sağlayan özelliği nedir anlayamıyorum.. Kişi ihtiyacından fazla yerse vücudunda yağ birikir ve kilo alır. Az yerse biriken yağlar yakılır ve kilo verir. İş bu denli basitken bunu başarı-başarısızlık, kendine saygı-saygısızlık, irade-iradesizlik olarak atfetmek niye? Lütfen hayat bu denli zorken bir de birbirimiz üzerinde bir de böyle baskılar kurmayalım. Karşımızdakinin olmayı tercih ettiği bedende yaşamasına saygı duyalım.