Hep yazıyoruz “corruption, corruption, corruption” diye...
Dilimizde tüy bitti, bilgisayar klavyesinde formoza çıktı!
Neden formoza?
Be gardaş kilosu 95 TL!
Olamaz!
Dedemin avluda vardı; erir yere düşerdi her sene formozalar!
-*-*-
Neyse!
Nedir “corruption”!
Türkçesini bulmaya gerek yok!
Zaten Türkçeye girmesini istemeyenler tarafından yönetiliyoruz bu nedenle kimse de bu konuyla uğraşmıyor!
-*-*-
Corruption, en basit açıklamayla “KKTC”dir!
Nasıl mı?
Özel bir şirkete veya bir başka şirkete “avanta sağlayıp”, bu avanta sayesinde “maddi ya da siyasi avantajlar elde etmek”tir!
Mesela mı?
Mesela son AKSA Yasası!
-*-*-
Nedir bu yasanın özü?
AKSA adlı şirkete maddi avantajlar sağlanması ve bunun karşılığında siyasilerimizin bazılarının “avantalar” elde etmesidir!
-*-*-
Nedir corruption?
Mesela, Sayıştay’ın Kıb – Tek ile ilgili araştırmasının sonucunda ortaya çıkan, normal bir devlette tüm ülkeyi kusmaktan mide fesadına gömmesi gereken ama bizde hiç umursanmayan bir kokuşmuşluktur!
7 milyon doların iç edilmesidir!
-*-*-
Peki, neden böyledir?
Neden KKTC’de ya da taaaa 1958’lerden beri Kıbrıs Türk toplumu içerisinde bu sistem egemendir?
-*-*-
En basitiyle “eğitimsizlik” diyebiliriz...
“Huyumuz bu, kısa yoldan zengin olma heveslisi tembelleriz” şeklinde de açıklayabiliriz...
Ancak en kötüsü nedir biliyor musunuz?
Siyaseten hiç bir doğrumuzun olmamasıdır!
-*-*-
Evet, siyaseten hiç bir doğrumuz yok!
Örneğin, Kıbrıs meselesinde çok haklıyken haksız duruma düştük bu yüzden!
1974 sonrası ganimetle birlikte kemikleşen mevcut corrupt hırsızlık, yalan, rüşvet, soygun sistemi sürsün diye inatla ve ısrarla Kıbrıs meselesinin çözümüne karşı çıkanlara bakın...
Çok affedersiniz ama tümünün mikleri vaşaklarına denk!
-*-*-
Sık sık “federal çözüm öldü” diyorlar!
Peki öteki alternatifler neler?
Efendim egemen eşit devlet!
Nasıl egemen ve eşit?
TC’nin geçtim Lefkoşa’daki Büyükelçisini, Girne’deki komutanını; en basit görevlisinin bile “siyaseten ve yönetsel açıdan fink attığı” KKTC, nasıl egemen ve eşittir?
-*-*-
Çık ve “ilhak” siyasetini savun, vallahi daha anlaşılırdır!
Yok, “federasyon öldü!”...
Tamam da egemen ve eşit devlet değil, banana bile değilsin!
-*-*-
Yalan!
Sürekli yalan!
Her alanda yalan!
-*-*-
Normal bir demokratik devletle KKTC gibi corrupt sahtekarlıklar arasındaki en belirgin fark, siyasilerin yalan söyleme rahatlığıdır!
Örneğin İngiltere’de bir bakan, “Newcastle Hastanesi 25 Aralık 2022’de bitecek” der ve hastane bitmezse, ertesi sabah siyaseti bırakır...
Düşünün, Ercan Havaalanı’nın açılış tarihi ile ilgili olarak bugüne kadar en az 15 ayrı tarih verildi!
Hepsi yalan çıktı!
-*-*-
İki ya da üç önceki sağlık bakanımız, 2020’de Güzelyurt ve Girne hastanelerinin biteceği sözünü vermişti...
Şimdiki sağlık bakanımız, Ocak 2024’te Girne Hastanesi’nin biteceğini, akabinde de Güzelyurt’takine geçeceklerini söylüyor...
-*-*-
Lefkoşa’ya 500 yataklı hastane yapma meselesi kokmanın ötesindedir...
Bu sözü, galiba beş ya da altıncı sağlık bakanı döneminde hep işitir haldeyiz...
Hep yalan!
-*-*-
Haaaa yalan yanında bir de ideolojik kardeşliğin, milliyetçiliği bastırması durumu var ki çok önemlidir...
Mesela, gerek Rum gerekse Türk toplumu içerisinde baş milliyetçiler arasında isimleri geçen Yorgacis, Kleridis gibilerin Kıbrıs Türk toplumu içerisindeki en yakın dostları, çok ilginçtir ama en büyük milliyetçilerimiz değil miydi?
-*-*-
Ayhan Hikmet ve Muzaffer Gürkan cinayetlerinin de Dervişali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in öldürülmeleri meselesinin de arkasında “Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum ‘Yunan ve Türk’ milliyetçilerinin mutlak işbirliği söz konusudur...
-*-*-
Ve çok ilginçtir; bu türden cinayetlerin en gerisinde Amerika’nın CIA denen katliam örgütü yer almaktadır...
-*-*-
Haaaa efendim “Amerika’nın kontrolündeki bu işbirlikçiler”in karşısında, “komünist işbirliği” yok muydu?
Çok cılızdı ama vardı!
Ve bu cılız birlikteliğin, Kıbrıs’ta barış, Kıbrıslı tüm emekçilerin birliği dışında çabası da hiç olmadığı gibi, cinayet işledikleri yönünde tek bir bilgi yoktur.
-*-*-
Kısacası, Kıbrıs genelinde, ama şu andaki konumu gereği KKTC özelinde “yalan” veya “yalan deposu propaganda”; hala çok etkilidir...
Hastaneler yaparlar, yollar yaparlar, havaalanları yaparlar, enterkonnekte olurlar falan ama sonuç sıfır...
-*-*-
Kıbrıs Türk toplumu tükenir...
Zerre umurları olmaz...
TMT mi?
En can alıcı örnektir TMT!
Çünkü TMT’ciler, ettikleri yemine ihanet ederek ölmektedir!
Belki, 1974’e kadar Kıbrıs Türk toplumunun varlığını korumak için savaştılar ama sonrasında hiç ses çıkarmadılar!
Büyük çoğunluğu 1974 sonrası oluşturulan “corrupt” sisteme uyum sağlayıp, davasını satmıştır!
-*-*-
Meyveyi çok severim...
En çok banana...
Sonra formoza...
Ve Kıbrıs mandalinası da dediğimiz klemantin (clementine)...
Bananadan bir devletimiz var...
Formozanın fiyatı, alınamayacak seviyede!
Ve bizler, tükenen – artık tek tük ağacı kalmış klemantinler gibiyiz!
Türkiye’de 15 Mayıs 2023
sabahı çok karanlık olabilir
Recep Tayyip Erdoğan gerçekten Türkiye’yi ve insanlarını çok seviyorsa, seçime girmez ve çekildiğini açıklar...
Gidişat iyi değil!
Jandarmaya seçim günü “alarm” verildiği – verileceği – görev emri falan konuşuluyor...
Mühürsüz oy pusulalarından, yetkisiz sandık başkanlarından bahsediliyor...
-*-*-
Anketler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı mesajını veriyor...
Erdoğan’ın da elbette hileyle veya değil, mutlaka kazanma ihtimali vardır...
Ancak Erdoğan’ın kazanması halinde, Türkiye’nin ileriye gitme ihtimali yoktur...
-*-*-
Erdoğan’ın yenilgiyi hazmetmemesi htimali ise tam bir kaosu, iç savaşı işaret etmektedir...
Bütün bunlar, seçime bir aydan az bir süre kala, “ben çekildim, memleketimizin yolu açık olsun, Bay Kemal’e başarılar dilerim” demesini gerektirmektedir...
Sonuç ne olursa olsun, Türkiye’de 15 Mayıs 2023 sabahı çok karanlık olabilir...
Çok değerli ağabeyimiz Tuncer Bağışkan bu fotoğrafı paylaştı... Kıbrıs Türk toplumunun bitişinin, tükenişinin fotoğrafıdır bu... Fazla söze hiç gerek yok...