İtalyanlar “terlikçi” derler; Kıbrıslıcasını söyleyecek olursak “bandoflacı”… Dışarıya çıkıp sosyal hayata katılmak yerine kanepesinde oturup ev içinde yapılabilecek kitap okumak, TV izlemek türü şeylerle meşgul olanlar için kullanılır bu… Bir çeşit münzevilik halidir kast edilen…
Günümüzün mobilitesi ve çoklu hayatları evde geçirilen süreleri hem kısaltıyor hem çoğaltıyor. Evdeyken de sokağın gündemi ve görüntüleri bizimle olabiliyor. İçerisi bile dışarısıdır artık. Dünyanın hızla değişen gündemlerinin dışında kalma kaygısıyla sürekli ellerindeki bilgisayar ya da telefonu kurcalayan insanların çağı bu… Bütün bunlar bir yana, bir gün içinde, içerde ve dışarda yapılacaklar listesi oldukça kabarık… İçerisini seçmiş birisi için dışarıyı içeriye taşımak oldukça mümkün. Ofise gitmeden evde çalışılabilecek, İnternet üzerinden alışveriş yapılabilecek, arzu edilen yiyecek-içecek eve sipariş edilebilecektir.
Bir yanda ise örtük ya da açık yarıştırılan hayatlar söz konusu... Başkalarının kimlerle nerelerde olup neler yaptıklarını, ne yiyip içtiklerini izleyip duruyoruz sosyal medyadan… Hem içerdeyiz hem de dışarıyı dikizliyoruz bir yandan…
Kendini ev içlerine kapatmış insanlar ve sokak yalnızları üzerine düşündüm bugün… Artık ev içine kapanmak bir Budistlik benzeri hal, bir içsel yolculuk serüveni olamıyor. “Hayattan kopma” diye nitelenen durum televizyon, bilgisayar, telefon gibi aletlerden de uzaklaşmakla mümkün artık. Belki de yakında teknoloji tatili diye bir şey icat olunur. Bu aletlerden uzak kalınacak yerler makbule geçer.
Pek çok kenti bir sokak yalnızı olarak dolaşmışımdır. Galiba bazı insanlar “çift” olamıyor. Tek başınalık kimilerinin karakteri... Ben biraz öyleyim sanki… Arkadaşlarla geçirilen vakitlerden çok keyif alırım da fazlası yorar beni… İç sesimle dolanmak oldukça keyiflidir.
Tek başına hiçbir şey yapamayan insanlar var bir yandan da… Birisinin eşliği olmadan gezip tozamayan, şehrin içinde yalnız dolaşmayı iç parçalayıcı bulan insanlar. Bana sadece bir lokantada yalnız yemek dokunur. Onun dışında bir yalnızgezerlik son derece keyifli… Belki de alıştım buna… Çocukken de öyleydim çünkü.
Bir araştırma okumuştum. Kız çocuklar okul bahçesinde üçlü gezerlermiş belli bir yaşa kadar. Sonra o üçlüden ikisi birbirini seçer ve üçüncüsü buruk kalırmış. Ben hep o üçüncü kişi olmuşumdur ama bir burukluk nedeni olmamıştır bu… Seçilmekten çok seçememektir çünkü çoğu zaman durum. Bağımsız, bağlantısız olma halini tercih edişimdendir… Her yerden uçup kaçmaya meyilli olduğumdan…
Kuşağımın kadınları yalnız dolaşmaya hiç alışık değildir. Bizim gençliğimizde bir kadının yalnız dolaşması pek mümkün değildi çünkü… Hala da öyle sayılır ya o zamanlar çok daha tehlikeliydi. Yalnız bir kadın erkekler için başlı başına bir tahrik sebebiydi. Yalnızlık çeşitli anlamlara tercüme edilebilirdi. Yalnızlık, öncelikle düşük bir statü sebebiydi. Neden yalnız? Hiç kimse onu beğenmemiş mi? Bir de yalnız dolaşmak şehir meczuplarına özgüdür. “Ne o öyle yalnız dolaşmak? Birini arar gibi?”
Hele bir kadının yalnız yaşaması… Toplum için büyük bir tehlike sayılırdı. Erkekler için tahrik onların kadınları için bir korkuydu. Yıllar önce boşanacağım zaman eski kayınvalidem “Sahipsiz kadın mı olurmuş?” demişti.
Yalnızlık ve teklik başka şeyler aslında. Beraber olan iki yalnız söz konusudur çoğu durumda. Çift olmak bir kavuşma, bir birliktelik hali değildir. Mutsuz çiftler dünyasıdır yaşadığımız. Toplumlar tek yaşayanlara göre örgütlenmemiştir. Büyük şehirlerde tek kişilik evlerin tarihi o kadar da eski sayılmaz. Aslolan ailedir ve aile kurmaktır çünkü…
Yalnızlığın zor geldiği zamanlar vardır… Bunu tercih etmediğin, birileriyle olmak istediğin ama olamadığın zamanlardır bunlar… O an birlikte olmak istediğin kişinin yanında olmaması; başka birini yeğlemiş olmasıdır. Söz verip de gelmemiş ya da gelememiş birini beklemek zordur.
Kimi insanlar birliktelikleri beceremezler. Birliktelikler içinde sömürülürler. Birilerinin yakınlığının sevgiden çok çıkar için olduğunu hissederler. Bazen de birileri yalnız kalmayı beceremediği için yanındadır; bunu hissedersin. Bandoflacı ve yalnızgezer olmak o kadar da kötü değildir. Gerçek arkadaşlıklar ve sevgi anları nadir bulunan şeylerdir. Hayatın ara sıra verdiği bir ödüldür bunlar. Uzaklarda olsalar bile anıları ısıtır boş odaları ve yalnızlıkla yürünen sokakları…