Hüseyin ÖZBARIŞCI
Ekonominin zorladığı bu dönemde, ‘kredi’ kullanmak durumunda olanlara önerilerde bulunan banka yöneticileri, ‘Gelire göre kredi alınması’ uyarısında bulundu.
‘Bulunduğumuz ortamda insanlarımız kredi çekecekse dikkatli olmalı’ diyen banka yöneticileri,
Türk Lirası’nın en temel sorununun güven problemi olduğuna işaret etti.
Banka yöneticileri, kredi alınırken ‘gelir cinsinden kredi’ alınması gerekliliğinin de altını çizdi, dövizle kredi alınacaksa da bunun uzun vadeli olmasını önerdi.
Bankacılar ekonomide ciddi anlamda bir küçülme yaşandığına değindi.
Banka temsilcileri ne dedi?
Creditwest Bank Genel Müdürü Mazher Zaheer:
“Kredi alırken gerekli şartlar oluşturulmalı, bütçe değerlendirmesi yapılmalı”
Creditwest Bank Genel Müdürü Mazher Zaheer, Pandemi sürecinin yarattığı ekonomik olumsuzlukların tüm toplumda finansal endişe ve stres yarattığını belirtti. Kişilerin ve Kurumların bütçesini, tasarruf ve yatırımlarını akıllıca yönetmesinin ne kadar önemli olduğu bütçe, birikim, yatırım gibi kavramların hiç olmadığı kadar konuşulduğu bir süreç yaşandığını ekledi.
Zaheer “ Ne kadar para kazandığınız, o parayı nasıl harcadığınız ve o parayla nasıl birikim, yatırım yaptığınız önemli. İşte tam bu noktada finansal okuryazarlık devreye giriyor. Eğer yaşam için gerekli olan barınma, gıda gibi temel ihtiyaçların karşılanabildiği gelir varsa, finansal hayallerini planlayıp hedefe dönüştüren herkes kendi bütçesine uygun oranda tasarruf edebilir. Bunun için hedef koymak, kararlı olmak ve akıllı harcama yapmak gerek” diye konuştu.
Creditwest Bank Müdürü Mazher Zaheer, yine pandemi sürecinin bir şekilde yaşamın anlamını öğrettiğini, birçok alanda kısıtladığımız, ihtiyaç ve talepleri gerek birikimleri kullanarak gerekse kredi kullanarak karşılanan bir dönemden geçildiğini ifade etti.
Zaheer, bu dönemde bazen konut ya da otomobil almak, bazen de sadece tatile çıkmak için bile bankadan kredi kullanılsa da bu dönemde tüketicilerin en çok birikmiş borçlarını yeniden yapılandırmak için krediye ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Zaheer şöyle devam etti:
“Kredi kullanmaya karar veren tüketicilerin, kredi başvurusu yapmadan önce tüm bankaların kredi şartlarını araştırmaları, kredi almadan önce bütçe değerlendirmesi yaparak aylık ödenebilecekleri taksitlerin dikkatlice belirlenmesi ve kredi vadesinin buna göre ayarlanması gerekir. Ayrıca kredi kullanıldığında mutlaka ilgili poliçe türünden sigorta yapılmalı, bu sayede başınıza bir şey geldiğinde, kullandığımız tüm kredinin bankaya sigorta şirketi tarafından ödendiğini ve sevdiklerinizi bu sayede mağduriyetten koruyabilirsiniz.
Creditwest Bank olarak bu ayrıntıyı her zaman göz önünde tutarak, kredilerimizi kullandırmadan önce müşterilerimizi bu şekilde bilgilendiriyoruz ve analiz ediyoruz. Müşterilerimizin de buna her zaman dikkat etmelerini istiyor, şahsi veya işletmelerinin nakit akışlarının sıkıntıya girmeyecek şekilde mal alım ve yatırım hamlelerini kurgulamalarını doğru buluyoruz.
Yaşanan pandemi döneminin yarattığı sonuçları minimize etmek için hükümet de Merkez Bankası öncülüğünde birçok tedbiri hayata geçirmiştir. Gerek faiz destekli krediler, gerek kredilerin yapılandırılmasına ilişkin yasalar ve tüketici kredileri yasasıyla piyasaya nefes alınması sağlandı.
Ülkenin lokomotif sektörlerinden inşaat sektörünün canlanması için konut kredilere ulaşımın daha kolay olması gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizde konutların genellikle döviz ile değerlendirip satışının yapılmasına rağmen döviz geliri olmayanlara döviz kredisi verilememesi piyasanın hareketlenmesini engellemektedir.
TL kredi faiz oranlarının bu dönemde yüksek olması, TL konut kredi taksitlerini ödenmesinde zorluk yaratmaktadır.
Elde edilen gelir cinsinden borçlanılmasının esas olmasına rağmen sadece bireysel konut kredilerinde belirlenecek şartlar yerine getirilerek döviz kredisi kullandırabilmesinin piyasayı canlandıracağını düşünüyoruz.”
Limasol Bank Genel Müdürü İlkin Yoğurtçuoğlu:
“Kredi alırken gelir ne ise o para biriminden kredi almalı”
“Ülkemizde özellikle pandemi dolayısıyla ciddi bir gelir kaybı söz konusudur. Bu dönemde herkeste bir nakit akışı bozulduğu bir gerçek… Biz bankalar olarak pandemiden çıkış saatine kadar vatandaşlara katkı koymaya çalışıyoruz.
Günümüzde döviz beklenin baya üzerinde. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti dolayısıyla Türk Lirası’nın en temel sorunu güven problemidir. Türkiye’de basın özgürlüğü, yargı, demokrasi gibi güven bunalımı ortadan kalkmadan kurların düzelmesini beklemek hayal olur. Hiçbir şey yapmadan kurların düşmesini beklemek sadece hayalciliktir.
Bu bağlamda insanlarımız bankadan kredi alacağı zaman geliri hangi para birimindense, krediyi o para biriminden almalı. Evet, Türk Lirası ile yabancı para arasında faiz farkı % 2,5’tir. Tabii, bu durum insanlar arasında ciddi bir baskıya yol açıyor.
Burada atlanmaması gerek şu ki ülkemizde mevzuatın %65’i yabancı paradan geliyor. Doğal olarak kaynak neyse, kullanım da o yönde olur. Özetle, insanımız kredi alırken geliri ne ise o para biriminden kredi almalı. Eğer, dövizle kredi alacaksa da uzun vadeli olmalı.
Ekonomimiz ciddi anlamda bir küçülme yaşıyor. İngiltere’de bu salgın döneminde hem işverenlere, hem de çalışanlara ayrı bir kaynak aktarıldı ve kimse mağduriyet yaşamadı. Ancak bizim ülkemizde kaynak yok. Hükümet, bu dönemde ekonomiye katkı sağlayamıyor bu da bir gerçek. Ancak burada yapılması gereken en temel unsur denetimden geçer. Denetim ve hızlı aşılamayla bu dönemi salgın minimize edilip, ekonominin çarklarını yeniden eskisi gibi döndürebilmek en kolaycı yol olacaktır.
Nova Bank Genel Müdürü Bülent Berkay:
“Kredi verirken de, kredi alırken de doğru yollar izlenmeli”
“Ülke ekonomisinin durumu çok kötü ve hesabını kitabını bilmeyen veya sabah başka, öğleden sonra başka kararlar üreten bir anlayışla ekonomi düzelmez. Döviz konusunda zemin kaygan ve kendi para birimimiz olmadığı için bu noktada hiçbir şey yapamıyoruz. Böylesine bir ortamda Türk Lirası’nın bu kaygan zeminde değer kazanmasını beklemek hayalden öte bir yaklaşımdır. Bulunduğumuz ortamda insanlarımız kredi çekecekse dikkatli olmalı. Kredi almanın da, kredi vermenin de yolları vardır. Bu yönde hareket edilmeli ve bankalar doğru politikalarla insanlarımızı sıkıntıya sokmamalı. Otokontrol çok önemli.
Ülkemizde ekonomi konusunda artık imzalanan protokollerde Türkiye’nin neyi istemesinden ziyade bizim ne yapmamızı bilmemiz lazım. Bunları sadece bizler yapabiliriz. ‘Elimizi taşın altına koyalım’ deniliyor ama ben açıkçası kimsenin elini taşın altına koyduğunu görmedim. Yarın ne yapacağımız konusunda bir planımız yok. Ekonomi öyle ‘Halledeceğiz’ denilerek halledilmez. Belli bir plan ve program dahilinde gidilmesi lazım. Bir ülkenin ekonomisi ancak uzmanlardan görüş alınarak, teknoloji kullanılarak, planlama yapılarak kurtarılabilir. Ama bu 1-2 yılda olabilecek bir şey değil. 5-10 yıllık bir süreç isteyen bir şey. 40 yıldır bunu yapmadık, yapılabilmesi konusunda da bir niyetimiz yok.”
Capital Bank Genel Müdür Yardımcısı Ercan Ayfer:
“İnsanlarımız kredi alırken çok dikkatli olmak zorunda…”
“Açıkça söylemek gerekirse piyasalarda çok ciddi bir daralma var. Ülkemizde temel gıda maddeleri bile ithal üzerine olduğu için enflasyon oranında ciddi bir kayıp var. İnsanlarımızda alım gücü ciddi miktarda düşmüş durumda. Bu dönemde insanlarımız birikimleriyle birlikte tasarruf yapmaya gitti ancak gelinen noktada tasarruf edebilecek bir şey de kalmadı. Temelde ekonomik sıkıntılar yaşadığımız herkes tarafından bilinen bir gerçek.
Böyle bir dönemde biz bankalar olarak müşterilerimize ekonomik politikalar uyguluyoruz. Mevcut kredilerde ciddi anlamda sıkıntılar var. Kur hareketleriyle bunu yönetmek de zor. Türk Lirası borçlanıldığı zaman da faizlerin yüksek olduğu bilinen bir gerçek… Gelinen aşamada insanlarımız herhangi bir bankadan kredi alırken çok dikkatli olmak zorunda. Gelirler çok iyi ayarlanmalı. Kurdaki en ufak bir oynama bile hesapları değiştirebilir, çok dikkatli olunmalı.
Bizim ülkemizin esas sorunu satın alma gücünün düşmüş olmasıdır. Bu yalnızca alınan kredilere yansımıyor. Arabamıza benzin koyarken veya markette alışveriş yaparken bile fark edilebiliyor. Ekonomik anlamda atılabilecek en önemli adım fiyatları aşağıya çekmek olacaktır.”
Asbank Genel Müdürü Çağatay Karip:
“Yatırımın geri dönüşümü iyi analiz edilmeli”
“Ekonominin çok fazla istikrar kaybettiği ve dinamiklerinin değişken olduğu dönemlerde finansal kararların bir kısmının yakın veya orta vadede başarısız olma ihtimali yüksektir. Öngörülebilirliğin mümkün olmadığı bu zamanlarda finansal okuryazarlık çok daha değerlidir.
Yaşanan güncel duruma dönecek olursak içinde bulunduğumuz ekonomik döngüde yaşanan sorun yüksek faiz, yüksek enflasyon, yabancı paralardaki aşırı değerleme, düşen iktisadi faaliyetler ve düşen alım gücüdür. Bu noktada bireyler veya tüzel kişiliklerin ekonomideki bu olumsuz gidişata ilişkin yapabileceği eylemler bulunmamakta, sadece bu şoklardan faiz ve kur ile ilgili kısmında kendilerini güven altına alabilirler. Herhangi bir borçlanma durumunda eğer borçlanma belli bir yatırımı içeriyorsa yatırım tutarının asgari % 30’luk kısmının özkaynaklar ile sağlanması ve yatırımın geri dönüşümünün iyi analiz edilmesi faydalı olacaktır. Diğer önemli bir konu ise nakit akışında TL veya yabancı para girişinin yoğunluğuna göre borçlanılacak para cinsinin belirlenmesidir. TL geliri olan bir kişi veya kuruluşun yabancı para borçlanması gereksiz bir açık pozisyon yaratıyor ve yüksek riske zarara zemin hazırlıyor.
Gelişen Dünya piyasalarında kişilerin yatırımlarını ve varlıklarını korumak adına çok fonksiyonlu yatırım araçları oluşmuştur. Eğer bir açık pozisyon taşınılıyorsa riski hedge etmek adına işleme, türüne ve vadeye uygun bir finansal enstrüman kullanılabilir. Ekonominin içinde faaliyet gösteren her aktörün mutlaka küreselleşen finans hizmetlerini bir kanal vasıtası ile takip etmesi alternatifleri değerlendirmesi daha sağlam ve sürdürülebilir kararlar almasını sağlayacak.
Hükümetlerin bu çerçevede düzenleyici tedbirler ile ekonomiye müdahelesi mümkün olmakla beraber bunları yapabilecek finansal araçları olması gerekiyor.
Hükümetlerin görevi piyasalarda ekonomik istikrarı sağlamakla beraber koruyucu makro ihtiyati tedbirleri de alıyor. KKTC içinde bu konuda sahip olunan imkânlar ile alınabilecek tedbirler alındı. Bunun dışındaki müdaheleler tamamen ekonominin bağımsızlığını etkileyecek bir noktaya varabilir ki kendine özgü dinamikleri olan ekonomide kalıcı hasarlar yaratılabilir.”