Bundan tam 13 yıl önce, 6 Mayıs 2011’de, Lefkoşa’da, ara bölgede, Yeşil Hat üzerinde, Ledra Palas otelinin tam karşısında açılan “Dayanışma Evi” (“Home for Cooperation”) son 13 yıldır iki toplumlu aktivitelerin merkezi oldu...
Barış ve karşılıklı anlayışın şekillendirildiği yer olan Dayanışma Evi, binlerce etkinliğe ev sahipliği yapıyor, “nötür” bir alanda dil kurslarından çocuklara yönelik koro çalışmalarına, sofistike uluslararası konferans ve seminerlerden, sade buluşmalara kadar barışın Kıbrıs’ın damarlarında akabileceği bir merkeze dönüşüyor...
Dayanışma Evi’nde “Holokost” (“Soykırım”) gibi konuların yanısıra Kıbrıs’ın en acılı insanlarının, “kayıp” yakınlarının ve “kayıplar” konusunu daha ayrıntılı biçimde öğrenmek isteyen uluslararası alandan akademisyen, araştırmacı, üniversite master ve doktora öğrencileri gibi insanların buluşma noktası olageldi.
Dayanışma Evi’nde “kayıplar” konusunda pek çok sunuş yaptık, iki toplumlu kayıp yakınları ve savaş mağdurlarının ortak örgütü Birlikte Başarabiliriz (“Together We Can”) üyeleriyle birlikte...
Burası, iki toplumdan sivil toplum örgütlerini bir araya getiren ve somut araştırmalara, atölye çalışmalarına ve incelemelere imza atan Cyprus Dialogue Forum’un (“Kıbrıs Diyalog Forumu”) da evsahibi oldu... Kıbrıs Diyalog Forumu, “Penna” gibi karşılıklı anlayışa ve barış kültürüne hizmet eden üç dilde yayın yapan ve Türkçe ve Rumca yayın yapmakta olan gazetelerden yazarların makalelerinin çevrildiği bir siteyi de hazırlayarak ücretsiz olarak kullanıcılara sundu.
GÜZEL EKİP...
“Kıbrıs Diyalog Forumu”nun lideri ve yöneticisi, gurur duyduğumuz bir isim: Erbay Akansoy... Erbay Akansoy, hiçbir zaman nenesini, halalarını, amcalarını, yeğenlerini ve geniş anlamda baba tarafından akrabalarını Muratağa katliamında kaybetmiş bir barışsever. 1974’te, EOKA-B’ci bir grup Kıbrıslırum’un işlediği Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamında ailesinden en az 30 Kıbrıslıtürk’ü yitiren Erbay Akansoy, buna karşın barış hareketinde her zaman öncülük eden sevgili babası Hüseyin Rüstem Akansoy gibi, nefeti değil bir barış kültürü yaratmayı ve geçmişten dersler çıkarılabilmesi ve böylesi korkunç olayların tekrarlanmaması için sağduyu ve barış yolunu seçti...
Erbay Akansoy’un yanısıra Maria Zeniu da bu ekipte bulunuyor...
Erbay Akansoy, “Kıbrıs Diyalog Forumu”nu yürütmenin yanısıra, Dayanışma Evi’nin ve Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği AHDR’ın yönetim kadrosunda da bulunuyor. Dayanışma Evi yönetim kurulunda ayrıca Salpi Eskiciyan, Maria Zeniu ve Kiriakos Paskulidis de bulunuyor. Dayanışma Evi ekibini ise Marilena Spiru, Hayriye Rüzgar, Andri Hristofidis ve İlsu Çağra oluşturuyor. Dayanışma Evi yöneticisi Gia Glover, baristalar ise Thekla Dimitriadu, Ezgi Güven, Ahmet Zilci ve Ramadan Nalcıoğlu... Bu çok kültürlü ortamda bu güzel ekip, gerek Kıbrıs’taki farklı toplumlardan insanlara, gerekse burayı ziyaret eden başka ülkelerden insanlara hizmet ediyor...
ALEV TUĞBERK’İN OLAĞANÜSTÜ KATKILARI...
Aslında “Dayanışma Evi”, Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği’ne ait... Bu dernekte uzun yıllar olağanüstü katkılarıyla hatırladığımız bir diğer güzel insan da Alev Tuğberk... Her iki toplumdan öğretmenlerin kullanabileceği yardımcı ders kitaplarının hazırlanmasında kilit rollerden birini oynayan Alev Tuğberk, birkaç yıl önce hayatını Hollanda’da sürdürmeye karar vermişti ancak AHDR’ın yönetim kurulunda görev yapmayı sürdürüyor, zaman zaman Kıbrıs’a da geliyor... Alev Tuğberk’in boşluğunun kolay kolay doldurulamayacağını yaşayarak gördük... Onu da Dayanışma Evi’ne güzel katkıları nedeniyle buradan kutlamak istiyoruz...
LUKAİDİS’İN ÖNCÜLÜĞÜ...
“Dayanışma Evi”nin esas temeli olan Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği’ne ise şu anda Loizos Lukaidis öncülük ediyor... Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği AHDR’ın yönetim kurulunda şu anda Kiriakos Paskulidis, Hale Silifkeli, Erbay Akansoy, Marios Epaminondas, Cansu Karşılı, Eleni Zanu, Konstantinos Konstantinu, Lefki Lambru, Alev Tuğberk ve Demetra Sokratus görev yapıyor. AHDR Ekibi’nde ise Direktör olarak Loizos Lukaidis, çeşitli proje sorumluları olarak ise Evi Gruta, Melis Güvensoy Okalper, Asliye Dağman, Yannis Minas ve Özbe Deniz Kanatlı görev yapıyor.
DAYANIŞMA EVİ’NİN AÇIKLAMASI...
Dayanışma Evi, geçtiğimiz Pazartesi günü yaptığı açıklamada, kuruluş yıldönümüyle ilgili olarak şöyle dedi:
“6 Mayıs 2011: Lefkoşa ara bölgede, toplumlararası bir toplum merkezi kapılarını açtı. Bir avuç dolusu insan, yıllarca süren, yorucu çabaları sonucunda yalnızca otoriteleri değil, kendilerini de bu alanı sahiplenmenin mümkün olduğuna ikna etmeyi başardı. Bizleri birbirimizden ayrı tutmak için tasarlanan bu boş olanı, yakınlaşmanın ilk adımlarını atabileceğimiz bir buluşma noktasına dönüştürdüler.
Bugün, Dayanışma Evi her türlü zorluğun karşısında güçlü kalarak, gururla 13. Yılını kutluyor. Bu; adadaki tüm toplumlara ve yolumuzun kesiştiği tüm bireylere ait, kutlanması ve paylaşılması gereken bir başarı hikayesidir.
Çalışanlarımız ve yönetimimizin barış inşası için yeni yollar bulma konusundaki bağlılığı ve adanmışlığı, çalışma ortaklarımız ve bağışçılarımızın katkıları, sayısız sivil toplum kuruluşu ve aktivistinin dayanışmasıyla, Dayanışma Evi bugün, bir binadan daha fazlası olmaya devam ediyor.
Bu kilometre taşına varırken çıktığımız engebeli yolda bize katılan herkese teşekkür ediyor; hayalini kurduğumuz birleşik Kıbrıs’a ulaşma yolunda, önümüzdeki tüm fiziksel ve zihinsel engelleri dönüştürmek için birlikte yürümeye devam edeceğimizi umut ediyoruz.”
*** BASINDAN GÜNCEL...
“Lübnan sınırı çatışmalar nedeniyle 'hayalet şehre' döndü...”
Lübnan sınırında yaşanan gerilim ve çatışmalar şimdiye kadar en az 70 kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı, kimi kasabalar ise hayalet şehirleri andırıyor.
BBC’nin sınırda görev yapan Birleşmiş Milletler güçleri (UNIFIL) eşliğinde kaydettiği görüntülere göre kimi Lübnanlılar evlerinin yok olması tehlikesini göze alarak başka yerlere göç etti.
Bazı binalardan geriye sadece bir yatak, toz ve taş parçaları kalmış durumda.
Ülkenin en tehlikeli yerlerinden biri olan Yarine kasabasında görev yapan Lübnanlı bir asker, binadan geriye kalan büyük bir krateri “havuz” olarak tanımladıklarını aktarıyor.
Yarine, İsrail ve Lübnan arasında bulunan çok tehlikeli bir bölgeden sadece bir kilometre uzaklıkta.
16 Ekim'de Darya'da yapılan saldırı, ahtapor kolu gibi yayılan tipik fosfor bombası patlamasını gösteriyor.
Sınır boyunca aynı manzaraları görmek mümkün, birçok bina kratere dönmüş durumda.
Yarine’in dört kilometre batısında bulunan Elma eş Şaab köyünde korunaklı bir villanın etrafında evden dökülen tozlar var. Etraftaki binaların pencereleri patlamaların gücü yüzünden parçalanmış.
90 bin kişi sınırdan göç etti.
Villanın 75 yaşındaki sahibi Nedim Seyyah, ailesinin hedef alınmaması için geceleri ışıkları açık tuttuklarını söylüyor.
7 Ekim’de Hamas’ın düzenlediği saldırının ardından İsrail neredeyse her gün Lübnan’ın güneyindeki Hizbullah güçlerini hedef alan saldırılar düzenliyor.
Hizbullah, Hamas’a destek vermek için 8 Ekim’de İsrail’e yönelik füze atışı gerçekleştirmişti.
Biri Reuters’tan ikisi de Al Mayadeen televizyon kanalından olmak üzere üç gazeteci saldırılarda öldürüldü. Bu kurumlar ve Lübnan, gazetecilerin ölümünden İsrail’i sorumlu tuttu. İsrail ise gazetecileri hedef almadığını söylüyor.
“Artık barışın zamanı geldi”
UNIFIL, İsrail’in işgal ettiği Lübnan topraklarından çekildiği 1978’den beri bölgede görev yapıyor.
2006 yılında kurum son yılların en sakin döneminin kaydedildiğini açıklamıştı.
BBC’den Carine Torbey’nin haberine göre ekip çekim yaptığı süre boyunca havada İsrail İHA’larını görmek mümkündü.
Bir süre sonra ise İsrail’in saldırısından kaynaklandığı düşünülen siyah dumanlar gökyüzünü sardı.
İsrail Hizbullah’ı hedef aldığını öne sürerken Lübnanlı yetkililer bölgenin yaşanılamaz bir yere getirilmesinin istendiğini öne sürüyor.
İsrail Savunma Bakanlığı ise İsrail’in kuzeyinde yaşayanlara Hizbullah’ın sınırdan boşaltılana kadar evlerine dönmemesi gerektiğini bildirdi.
İsrail’den sadece 700 metre uzaklıkta olan Ayta eş-Şaab kasabası ise en çok zararı gören yerlerden biri. BBC ekibinin haber yaptığı gün sadece 40 hava saldırısı kasabaya düzenlendi.
Ayta eş-Şaab’ı terk ederek Beyrut’a yerleşen inşaat işçisi Hüseyin Cavit, “Evimizin büyük hasar aldığını biliyoruz, ancak büyük ihtimalle henüz yıkılmadı” diyor.
Eşi Meryem ise bu kadar uzun süre evlerinden uzakta kalmayı beklemediklerini, birkaç gün sonra döneceklerini düşünerek Beyrut’a geldiklerini anlatıyor.
Silahlı Çatışma Lokasyon ve Olay Veri Projesi'nin (ACLED) verilerine göre Ekim ayından beri Hizbullah ve İsrail arasında 5.400 çatışma yaşandı; saldırıların yüzde 80’i İsrail’den kaynaklandı.
UNIFIL komutanlarından Albay Alberto Salvador ise sınırda yaşayan insanların bu durumdan çok bunaldığını vurgulayarak, “Bence artık barışın zamanı geldi” diyor.
(BBC – 4.5.2024)