Kıbrıs’ta iki toplumun barış içinde bir arada yaşamalarına katkılarından dolayı “2018 Avrupa Vatandaş Ödülü”ne layık görülen iki toplumlu sivil örgüt “Mağusa İnisiyatifi”nden Okan Dağlı ile Andreas Matsis ve gazeteci Şener Levent için Avrupa Parlamentosu tarafından ara bölgedeki Goethe Enstitüsü’nde ödül töreni düzenlendi.
Törene, Kıbrıs'ın güneyinin AP Kıbrıs Temsilcisi Andreas Kettis, AP Milletvekilleri Kostas Mavrisdis, Dimitris Papadakis, Takis Hadjigeorgiou, Neoklis Silikiotis ve Lefteris Christodulu, Avrupa’dan bazı büyükelçiler katıldı.
Törende, Kıbrıs'ın güneyinin AP Kıbrıs Temsilcisi Andreas Kettis ve diğer Kıbrıslı Rum AP milletvekilleri de konuşma yaparak ödül alanları kutladı.
DAĞLI
Avrupa Vatandaşı ödülüne layık görülen Mağusa İnisiyatifi’nden Okan Dağlı, kentin yeniden birleşmesine yönelik yaptıkları çalışmalardan söz ederek, bunların yanında Ada’da barış kültürünün, çok kültürlülüğün ve toplumlararası yakınlaşmanın gelişmesine dair yaptıkları katkılardan dolayı ödüle layık görüldüklerini anlattı.
Birçok medeniyete, uygarlığa ve dine ev sahipliği yapmış Ada’nın Türkler ve Rumlar arasında paylaşım kavgası yaşanmasını hak etmediğini vurgulayan Dağlı, ayrılıkçı, milliyetçi ve şoven söylemlerden kaçınılması, federal bir devlet içinde birlikte yaşamak için kimliklerdeki farklı ögelerin birer zenginlik olduğu kavramak gerektiğini ifade etti.
Dağlı, kendilerini ödüle layık gören AP milletvekilleri ve AB’deki seçici kurullara teşekkür etti.
MATSİS
Andreas Matsis de konuşmasında bugünkü toplantıya karmaşık duygularla katıldığını belirterek Kıbrıs sorununun çözümünde yaşanan tıkanıklığın kendisini endişelendirdiğini kaydetti.
Matsis, Mağusa’nın (Maraş’ın) geri verilmesi için, bir çekim merkezi olması için, aynı zamanda geleceğin Mağusa’sını yaratmak için neler yapılabileceği konusunda çalışmalar yaptıklarını ve Kıbrıs'In güneyinden bu yönde yapılan çeşitli açıklamalara da destek olduklarını anlattı.
Matsis, Mağusanın Derinya’dan Salamis’e kadar turistler tarafından ziyaret edilebilecek bir kent olması, farklı milletlerden insanların gelip göreceği bir kent yapılması gerektiğini ifade etti.
Şener Levent’i de tebrik eden Matsis ödülün Kıbrıs’ta ifade özgürlüğünün gelişmesine katkı yapmasını diledi.
LEVENT
Gazeteci Şener Levent de kendisinin Kıbrıslı olduğunu ve daha fazlası sorulmadıkça Türk olduğunu söyleme ihtiyacı hissetmediğini ifade etti.
Tüm Kıbrıs’ta doğanlar gibi savaşın acılarını en yakından hissedenlerden biri olduğunu belirten Levent, Kıbrıslı ve Ortadoğulu olduğunu, Ortadoğu’nunsa; insanlığa cennet vaat eden tüm peygamberlerin çıktığı yer olmasına rağmen, şu an cehennemle eş anlamlı olduğunu söyledi.
“AVRUPA, ORTADOĞU’DAKİ KAN DERYASINDA SINIFTA KALDI”
“En son yaşadığımız ‘Arap Baharı’ değil, kanlı bir bahardı” diyen Levent, Irak, Suriye, Libya ve Yemen’de ölene dek unutulmayacak vahşet sahnelerinin belleğe kazındığını , faşizmi ve toplu katliamları yaşamış olan Avrupa’nın bu kan deryasında sınıfta kaldığını kaydetti.
Levent;” Başka bir ülkeye jetlerinle, savaş gemilerinle, tanklarınla, silahlarınla ve askerlerinle demokrasi götürme fikri inandırıcı değildi. Kaldı ki böyle bir gaile varsaydı bile her şeyden önce kadınların araba kullanmasının bile yasak olduğu Suudi Krallığı’na taşınmalıydı bu bahar… Oysa sen, Riyad’da hala kılıçla kafa kesen Suudilerle bir olup Irak’ı, Libya’yı ve Suriye’yi kurtarmaya koştun” dedi.
Sonuç olarak yüzlerce ölü ve milyonlarca göçmen yaratıldığını anlatan Levent, Avrupa’nın 1974’te Ruanda’da, 1995’te de Bosna’da sınıfta kaldığını belirterek şöyle devam etti:
“Ruanda’da yaklaşık bir milyon kişi en vahşi biçimde palalarla doğrandı… Bosna gibi Avrupa’nın göbeğindeki bir yerde ise, Srebrenitsa’da tarihin en büyük katliamlarından biri yaşandı. Bunlara da seyirci kaldın. İsrail’in Gazze’de Filistin halkının başına yağdırdığı bombaları ise bir kınama bildirisi acizliğinde geçiştirdin. Afrika’da bir deri, bir kemik kalmış çocuklar açlıktan can verirken bunu da pek dert etmedin kendin. Tüm bunları anlamaya çalışsam bile, en temel insan hakları ile ilgili kendi kurallarını göz göre göre nasıl çiğnediğini anlayamam”
Avrupa’nın mültecilere sınırlarını kapattığını, demokrasi götürmek adına yapılan müdahalelerin, mültecileri yurtlarından ettiğini kaydeden Levent, “Hiçbir mülteci kendi yurdunu bırakıp gitmek istemezdi. Sen yalnız onlara değil, kendi kendine de kötülük yaptın Avrupa…” dedi.
İnsanlığın karşılaştığı tüm felaketlerden herkesin sorumlu olduğunu söyleyen Levent, savaşın herkesin karşı olması gereken en büyük felaket olduğunu vurguladı ve Kıbrıslıların bunu 1974’te yaşadığını ve acılarını iliklerine varana dek hissettiklerini ifade etti.
2004’te Avrupa Birliği’ne üye olmanın da Ada’yı bölünmüşlükten kurtaramadığını kaydeden Levent, Avrupa’nın, Kuzey’de de Avrupa hukukunun geçerli olmasını mümkün kılmak için yeterli çabayı göstermediğini iddia etti.
Levent’in konuşmasından sonra ödüllerin verilmesine geçildi. Ardından toplu fotoğraf çekimi gerçekleştirildi ve kokteyl düzenlendi.