Barışseverleri isyan ettiren fotoğraflar...

Sevgül Uludağ

Bu fotoğraflar, Kıbrıslı barışseverleri isyan ettirdi soysal medyada...

Neydi bu fotoğraflar?

Geçtiğimiz günlerde bazı papazlar, bir atış poligonuna götürülerek silahlarla ateş ederken çekilmiş fotoğraflardı bunlar...

Burası Mağusa’da Prodaras bölgesinde bir atış poligonuydu...

Pek çok Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum barışsever, bu fotoğrafları öfke emojileriyle sosyal medyada paylaşırken, Mağusa bölgesinden bu papazların bu eylemlerini de paylaşımlarında kınadılar...

LARKOS LARKU’NUN YAZDIKLARI...

Kıbrıslırum barışsever Larkos Larku’ya göre, 8 Şubat 2022’de papazlar Mağusa’da Prodaras’ta “Fanos” bölgesinde bir atış poligonuna götürüldü... Larkos Larku bu konuda “Atış poligonları belirli amaçlara hizmet ediyor. Bu bölgedeki komutan, bu kişileri hangi konuyla ilgili olarak oraya davet etti? Bu atış poligonu yarışmaların yapıldığı bir yer midir? Bir sirk alanı gibi birşey midir? Normal bir ülkede bir komutan bu konudaki hareketi nedeniyle soruşturma altına alınırdı” diye yazıyor.

Yine Larkos Larku’ya göre papazlar AK-11 ve G3-A3 silahlarla ateş etmişler... Larkos Larku, “Bu fotoğraflar, kendilerinin çok iyi bir şey yaptıklarını düşünerek paylaşılmış ve bizlerin de bunu bilmesini istiyorlar... Oysa bu gelenek, Afganistan tipli ülkelere ve o tip bir mentaliteye özgü bir şey” diyor.

Yine Kıbrıslırum barışsever Larkos Larku’dan öğrendiğimize göre, “ilk üçe girenlere ödül verilmiş!”

Larkos Larku, “Ahlaki bakımdan sıfır derecede bir sermayeye sahip bir cumhurbaşkanının olduğu, pasaport satan bir cumhurbaşkanının olduğu bir yerde oluyor bu... Bir lider, örnek olarak öncülük yapar... Ve onu örnek alan herkes de ona göre davranır!” diyerek tepkisini dile getiriyor.

Larkos Larku, “Bu fotoğraflar çok sayıda tepkiye yol açmalıdır ancak kim tepki gösterecek?” diye bunları sorguluyor...

Başka Kıbrıslırum barışseverler de sözkonusu Kıbrıslırum papazların atış poligonunda silahlarla atış talimine katılmalarına tepki göstererek, onları “Taliban”a benzetiyor...

AVGİ FRANGOPULU’NUN TEPKİSİ...

Bir diğer Kıbrıslırum barışsever olan Avgi Frangopulu da tepkisini sosyal medyada gösteriyor... Atış poligonunda silahlarla ateş eden papazlara hitaben, “Ne tür mesajlar veriyorsunuz? Öteki tarafa ne tür mesajlar veriyorsunuz? Eer hocalar böyle bir şey yapsaydı, siz ne diyecektiniz?” diye tepkisini gösteriyor ve şöyle devam ediyor: “Barış ve sevgiyi öğretmesi gereken kilisenin atışlarla ilgili olması gerçekten üzücüdür... Bunun hiçbir gerekçesi yoktur... Bir barış kültürü ve sempati bu şekilde öğretilemez, bu kadar basittir...”

ALİ TUNCAY’IN TEPKİSİ...

İki Toplumlu Kültürel Miras Teknik Komitesi Eşbaşkanı Ali Tuncay ise sosyal medya paylaşımında, şöyle yazıyor:

“Asli görevleri insanların yaşama hakkını ve barışı savunmak olması gereken bazı Rum Ortodoks Kilisesi papazları....

Atış kime serbest?

Hz. İsa bunu onaylar mıydı?

Tanrı katında bu caiz mi?

Yazık.......”


BASINDAN GÜNCEL...

 

“Meksika’nın uzun savaşı: Karteller ve kayıplar...”

Selay DALAKLI

Meksikalı yetkililer on yıldan uzun bir süredir uyuşturucu kartellerine karşı ölümcül bir savaş veriyor, fakat elde ettikleri başarı sınırlı.

Aralarında siyasetçiler, öğrenciler ve gazetecilerin de olduğu yüzbinlerce kişi her yıl çatışmalarda ölüyor. Hükümetin kartellere savaş açtığı 2006'dan bu yana ülke üç yüz binden fazla cinayete şahit oldu.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bu savaşta güney komşusuyla yakın işbirliği halinde: Güvenlik güçlerini modernleştirmesi, yargı sisteminde reform yapması ve diğer yatırımlar için Meksika'ya milyarlarca dolar sağlayan Washington yönetimi ABD'ye yasadışı uyuşturucu maddelerin akışını kesmek için sınırı boyunca güvenliği artırmanın yollarını arıyor.

Kartellerin büyümesine sebep olan neydi?

Uzmanlar hem yerel hem uluslararası güçlere işaret ediyor. Meksika'daki karteller elde ettikleri devasa kârın bir kısmını sus payı olarak hakim, polis ve siyasetçilere veriyor. Yetkilileri işbirliği yapmaya da zorluyorlar: Kamu görevlilerinin suikasta uğraması nispeten yaygın bir durum.

Karteller Meksika'da tek bir partinin, Kurumsal Devrimci Parti'nin (PRI) yönetimde olduğu on yıllarda büyüdü. Uyuşturucu kaçakçılığı grupları bu merkezileşmiş siyasi yapı içinde geniş bir rüşvetçi yetkililer ağını kullanarak dağıtım hakları, piyasaya erişim ve koruma elde edebildi.

Ulusal Hareket Partisi'nden (PAN) Vicente Fox'un Devlet Başkanı seçilmesiyle PRI'nın kesintisiz hükümranlığı da 2000 yılında sona erdi. Karteller yeni siyasetçilerin iktidara gelmesi üzerine devlet üzerindeki kontrollerini yeniden sağlayabilmek için hükümete yönelik şiddetini artırdı.

Uluslararası düzeyde bakıldığında ise Meksikalı karteller 1980'lerin sonlarında, yani ABD devlet kurumlarının Kolombiyalı kartellerin kokain kaçakçılığı yapmak için kullandığı Karayip ağlarını dağıtmasının ardından daha büyük bir rol oynamaya başladı. Meksikalı çeteler sonunda Kolombiyalı suç örgütleri için kuryelik yapmaktan toptancılığa evrildi.

ABD hükümeti de yasadışı uyuşturuculara olan talebi azaltma konusunda çok az ilerleme kaydetti.

ABD'liler 2016'da kokain, eroin, esrar ve metamfetamine yaklaşık 150 milyar dolar harcadı. Bu, 2010'daki rakamın yüzde 50'sinden fazlaydı. Aynı zamanda fentanil de dahil olmak üzere sentetik opioidlerin gittikçe daha fazla kullanılması bir halk sağlığı krizini beraberinde getirdi.

Uyuşturucu ABD'ye nasıl sokuluyor?

ABD'ye girerken yetkililerce yakalanan yasadışı uyuşturucuların büyük bir kısmı sayıları üç yüzden fazla olan resmi giriş limanlarında bulundu.

Kaçakçılar sınırdaki ABD'li yetkililerin denetiminden kaçmak için çeşitli taktiklere başvuruyor. Uyuşturucu maddeleri araçlarda saklamak veya gizlemek, yeraltı tünelleri ile ABD'ye sokmak, drone ve benzeri araçlarla sınır bariylerinin üzerinden geçirmek bu taktiklerden bazıları.

Meksikalı kaçakçılar büyük miktarlarda uyuşturucuyu toplu olarak ABD'ye soktuktan sonra yerel gruplar ve sokak çeteleri perakende düzeyinde dağıtım yaparak bu maddelerin tüm şehirlere yayılmasını sağlıyor.

Meksika ne tür önlemler alıyor?

Son dönemdeki Meksika yönetimleri kartellere karşı öncelikle güvenlik güçlerini kullanma yoluna gitti. Bu ise çoğu zaman daha çok şiddeti beraberinde getirdi:

Felipe Calderón (2006–2012): Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderón göreve geldikten kısa bir süre sonra kartellere savaş açtı. Altı yıllık görev süresi boyunca rüşvetçi olarak gördüğü yerel polis memurlarına ek olarak, bazı durumlarda ise bu polis memurlarının yerine on binlerce askeri personel görevlendirdi. Meksika ordusu ABD'nin yardımıyla uyuşturucu konusunda 37 kilit isimden 25'ini ya yakaladı ya da öldürdü. Militarize baskı Felipe Calderón döneminin en önemli parçasıydı.

Öte yandan, Calderón'un bu 'kafa kesme' stratejisi daha küçük, fakat daha şiddet yanlısı uyuşturucu çeteleri yarattığı için eleştirildi. Pek çok kişi ise Meksika ordusunun polis işlevlerini yerine getirmeye hazır olmadığını ifade etti. Calderón'un görevde kaldığı süre boyunca ülkede 120 binden fazla cinayet hükümet kayıtlarına geçti. Bu rakam, selefinin dönemindeki sayının neredeyse iki katıydı. (Uzmanlar Meksika'daki cinayetlerin üçte biri ile yarısı arasında değişen oranlarda kartellerle bağlantılı olduğunu tahmin ediyor.)

Enrique Peña Nieto (2012–2018): Calderón'un halefi Enrique Peña Nieto kartel liderlerini bertaraf etmekten çok sivillere ve işyerlerine yönelik şiddeti azaltmaya odaklanacağını söyledi. Fakat Devlet Başkanı Peña Nieto da kartellerle mücadele konusunda federal polis ile birlikte büyük ölçüde askeri güce sırtını dayadı. Ayrıca binlerce memurdan oluşan yeni bir ulusal polis – ya da jandarma – gücü yarattı.

Peña Nieto'nun devlet başkanlığının ilk yıllarında cinayetlerde düşüş yaşandı. Fakat 2015'te bir artış oldu. Devlet başkanlığının son dönemine gelindiğinde cinayet sayıları modern Meksika tarihindeki en yüksek rakama ulaşmıştı. Uzmanlar bu durumu elebaşlarına yönelik stratejiden gittikçe uzaklaşılmasına ve çeteler arasındaki bölgesel çekişmelere bağlıyor.

Andrés Manuel López Obrador (2018–): Devlet Başkanı Andrés López Obrador göreve geldikten kısa bir süre sonra hükümetinin kartel liderlerini ele geçirme girişimlerinden uzaklaşarak bunun yerine güvenliği geliştirmeye ve cinayet oranlarını düşürmeye odaklanacağını açıkladı. Örgütlü suçlara karşı takındığı "kurşunlama değil kucaklaşma" yaklaşımı sorunun sosyoekonomik etmenlerini ele almayı hedefliyor.

İdaresindeki yönetim yolsuzluk karşıtı bir hareket başlatarak kartellerin finansmanını sekteye uğrattı. Ayrıca uyuşturucuları suç olmaktan çıkarmayı ve alt kademe kartel üyelerine af çıkarmayı önerdi.

López Obrador her ne kadar stratejisini yeni bir yaklaşım olarak lanse etse de bazı uzmanlar güvenliği artırmak için yeni bir ulusal muhafız gücünü devreye sokmak gibi adımların seleflerinin taktiklerinin tekrarı niteliğinde olduğunu söylüyor. Tüm bunlar olurken Meksika'daki cinayet oranları da rekor seviyelerde gezinmeye devam ediyor.

Peki ya insan hakları bilançosu?

İnsan hakları örgütleri, gazeteciler ve diğer pek çok kişi ve kurum Meksika hükümetinin kartellerle savaşını yıllardır eleştiriyor, ordu, polis ve kartelleri işkence, yargısız infaz ve zorla kaybetme de dahil insan hakları ihlalleri ile suçluyor. 2006 yılından bu yana ülkede 66 binden fazla insan başta karteller olmak üzere suç örgütlerince “kayıp” edildi, hükümet güçleri de bu noktada rol oynadı. “Kayıpları” bulma ve sorumluları yargı önüne çıkarma çabaları ise çoğu zaman kartel bağlantılı şiddet, hükümetlerin beceriksizliği, yolsuzluk ve diğer faktörlerce engellendi.

Bu hak ihlallerinin en tüyler ürperticilerinden biri 2014 yılında güneydeki Guerrero eyaletinde yaşandı. Söz konusu olayda 40'tan fazla protestocu öğrenci kaçırıldı ve tahminen öldürüldü; fakat şu ana kadar yalnızca iki öğrenciden geriye kalanlar kesin olarak teşhis edildi.

Olay geniş çaplı protesto gösterilerini beraberinde getirirken kaçırılmalar ile ilgili bir açıklama talep eden protestocular Meksika'daki kronik yolsuzluk, şiddet ve diğer suçlardan ne kadar yorulduklarını ifade etti.

Söylenene bakılırsa, öğrencilerin kaybedilmesine ilişkin yürütülen soruşturmalarda aralarında polis ve askerler de olmak üzere yetkililerin kartel üyeleri ile işbirliği yaptığını gösteren kanıtlara ulaşıldı. Öğrencilerin aileleri, insan hakları örgütleri ve diğer bağımsız uzmanlar yürütülen bir önceki soruşturmayı eleştirince hükümet yeni bir soruşturma başlattı.

Son yıllarda "autodefensas" olarak bilinen yasadışı kanun infazcısı gruplar da güvenlik güçlerinin toplumu suç örgütlerinden koruyamadığı durumlarda devreye girmeye çalışıyor. Söz konusu gruplar her ne kadar Guerrero ve Michoacan da dahil farklı eyaletlerde kartellere karşı zorlu bir güç olarak ortaya çıksa da bazılarının çocukları silah altına almak da dahil hak ihlallerinde bulunduğu, karteller ile bağlarını devam ettirdiği, hatta kendilerinin de suç örgütü haline geldiği iddia ediliyor.

(BİANET.ORG – Selay DALAKLI – 12.2.2022)