Barnabas İncili ve dinler arası rekabet

Barnabas İncili ve dinler arası rekabet

 

Ulaş Gökçe

Türkiye, İran, Pakistan ve diğer İslam ülkelerinde uzun yıllardan beridir belli çevrelerce abartılarak gündeme getirilen bir konu var: Barnabas İncili, İsa ve İslam hakkındaki gerçekleri ortaya koyuyor. Bu iddialara göre, sözde, Hıristiyanlarca görmezden gelinen Barnabas İncili’nde, bugün Hıristiyanların kutsal sandığı kitaptakinden tamamen farklı bir hikâye anlatılıyor. Bilindiği gibi Hıristiyanlar Nasıralı İsa’yı, Baba Tanrı’nın oğlu yani Oğul Tanrı olarak görüyorlar ve “insanlığın günahları için” öldürüp, yeniden dirildiğine inanıyorlar. Ancak Barnabas İncili’ne göre İsa bir Tanrı değil büyük bir peygamberdi ve öldürülmedi. İslam ülkelerinin bu iddiayı “hakiki İncil” olarak sunmalarındaki neden bunun Kuran’daki İsa doktriniyle örtüşmesidir.

Kuran’ın Nisa Süresi şunu söyler: “Bir de inkârlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler” Kuran’ın bu suresi ile Hıristiyanlığın temel tezi olan İsa’nın çarmıhta öldürülmesi, 3 gün sonra yeniden doğması, yani kötülüğe karşı iyiliğin, yalana karşı gerçeğin, ölüme karşı hayatın zaferi tezi tamamen çelişmektedir. Bunun yanında Barnabas İncili’nde Muhammet isimli bir Arap Peygamber vaat ediliyor, içki içmek, domuz eti yemek ve İsa’nın tanrısallığı kınanıyor. Özetlemek gerekirse Barnabas İncili, İslam’ın tüm öğretisini neredeyse birebir tekrarlıyor. Barnabas İncili’nin özüne değinmeden önce İncil’in ne olduğundan ve Hıristiyanlığın genel tezlerinden bahsetmek gerekiyor.

4 TEMEL METİN

Hıristiyanlık, 2 bin yıl önce Nasıra’da doğan ve Tanrı olduğuna inanılan İsa’nın öğretisine inançtır. Bilindiği gibi bu dönemde İsa’nın vatanı Filistin, Roma’nın yönetimindeydi. Bu nedenle İsa diye birinin yaşadığına dair belgeler başta Roma kaynakları olmak üzere pek çok Hıristiyanlık dışı kaynakça doğrulanmaktadır. Bu inanın anlatıldığı metinleri ikiye ayrılıyor: İncil’de, yani Yeni Ahit’te yer alan 27, kanonik (dini öğreti içi) metin/kitap ve İncil’de yer almayan, kiliselerce kabul edilmeyen metinler, yani Apokrifler. İsa’nın tanrısallığını, yeniden dirilmesini anlatan ve İncil’de yer alan 4 temel metin var: Matta, Luka, Markos ve Yuhanna incilleri, müjdeli haberleri, kitapları.  Bu metinlerin kutsal kitapta yer almasına Dünya Konsülleri, yani dünyanın çeşitli yerlerindeki Hıristiyan cemaatlerin veya kiliselerinin toplantısında karar verilmişti. Bunlardan ilki 320 yılında İznik’te yer almıştı. Bu konsüllerde ayrıca Apokrifler de tasfiye edilmişlerdi. İncil’de yer alan 4 ana metnin neredeyse tümünün yazarı bilinmiyor. Ancak bu metinler, içeriğine göre İsa’nın 12 havarisinden olan Matta veya Luka gibi azizlerce yazıldığına inanılıyor. Bu metinlerin neredeyse tümü Yunanca yazılmış. Bazı metinler İsa’dan 150 yıl, bazıları ise 250 yıl sonra kaleme alınmıştı. İncil’e giren ve girmeyen tüm metinler sadece dini metin niteliği taşımıyor. Bu metinler aynı zamanda tarih ve dilbilim açısından da önemli belge konumundalar.

Bu belgelerin tümü tarihçilerin, dilbilimcilerin ve metinlerin yaşıyla ilgili araştırmalar yapan uzmanların kullanımına açıktır. 2 bin yıldır İsrail’den Mısır’a kadar çok geniş bir coğrafyada bulunan belgeler uzmanlarca incelendi. 1978 yılında Mısır’da bulunan Yehuda İşkariyot İncili, İncil’in temel konularından olan Yehuda’nın 30 para karşılığında İsa’ya ihanet etmesi ve ölümüne yol açmasını tartıştırıyor. Yehuda İncili’ne göre İsa bizzat kendisi Yehuda’dan, ona ihanet etmesi için ricacı olmuştu. Bulunan belgeler arasında çok sayıda sahte belge de tespit edildi. Çünkü bir belgenin dilini esasına uydursanız da kimyasal tahlilleri kandırmak kolay olmuyor.

ÖĞRETİ REKABETİ

İncil’de yer alan, “resmi”, kanonik metinler ile bu metin dışındakiler arasındaki tartışmaların tümü, Hıristiyanlığın temel felsefesine yönelik değil, etrafındaki konulara ilişkindir. Yani Barnabas İncili ve diğer tüm metinler İsa’nın tanrısal yanını, domuz etini, Yehuda’nın ihanetini, İsa’nın ölümünü ve dirilmesini tartışmaktadır. Elbette bunlar bir din, yani örgütlü ve sınırları belli bir inanç sistemi için, Kiliseler için çok önemlidir. Ancak İsa’nın öğretisi açısından ikincil konulardır. Çünkü İsa’yı inançlı ve inançsız herkes için önemli kılan temel meseleler öğretisinde yer alan derin insan sevgisi, affetme, şekilden öze geçiş, gerçeğin yalanı yenmesi, iyiliğin muzafferiyeti gibi konulardır. Bu nedenle Tolstoy gibi İsa’nın tanrısallığını ve kilisenin kutsallığını tanımayan veya doğrudan tanrı tanımazlar için dahi İsa’nın öğretisi güncelliğini ve ehemmiyetini korumaktadır. İsa öldü veya öldürüldü, tanrıydı veya değildi tartışmaları dinler arasında veya ateistler ile dindarlar arasında süredursun ortada bilimsel verilere dayanan bir hakikat mevcuttur: İsa isimli, dini konularda derin bilgi sahibi bir insan iki milenyum önce Filistin’de yaşadı, Musevilik dini ve onun o dönemdeki katı, devletçi, gerici, insan sevgisinden uzak uygulamalarına karşı geldi, isyan çıkarttı, sevgi ve barış çağrısında bulundu, maddiyat dünyasından kurtulup maneviyat dünyasına yönelmeye çağırdı, fakirlerin dostu, zenginlerin düşmanı oldu. Bu hususlar Hıristiyan inancının iki bin yıldır yaşamasını sağlayan temel öğelerdir. Bu nedenle Barnabas İncili’nin içerisinde daha ilham verici, öğretici bir husus yer almadığı sürece mevcut öğreti rekabette galip geleceğe benziyor.

HATALAR

Barnabas İncili ile ilgili tartışmalar genellikle İslam dünyasında sürüyor. Ancak Hıristiyan dünyasında bu İncil ile ilgili tartışmalar yüzyıllardır devam ediyor. İlk Barnabas İncili 1709 yılında, bir diğeri ise 40 yıl önce bulundu. Tüm Barnabas İncilleri defalarca basıldı ve incelendi. 1709 yılında bulunan bu İncil, uzmanların görüşüne göre 15. yüzyılda yazılmış sahte bir metin. Yazıldığı kâğıdın eski olmaması kendi başına önemli bir husus ancak içeriği de epeyce maddi hata içeriyor. Örneğin kitabın 20. bölümünde şu ifadelere yer veriliyor: “İsa Galile denizine gitti ve bir gemiye binerek Nasıra'ya doğru yola çıktı” Halbuki Nasıra deniz kenarında bir kent değil. Bundan başlayarak Barnabas İncili’nde eski Musevi inancı, Filistin coğrafyası, Filistin’in bir Roma eyaleti olarak nasıl idare edildiğiyle ilgili maddi hatalar bulunuyor. Bunun dışında Barnabas İncili’nin dilbilimcilerce tahlili, bu metnin Yunanca veya İbraniceden değil Latinceden, yani 6. yüzyıl sonrası metinlerden alıntılar içerdiğini ortaya koydu. Böylelikle karşımızda yüzyıllardır bilinen, büyük ihtimalle Araplar tarafından kaleme alındığına inanılan bir Barnabas İncili var. 

Bir başka Barnabas İncili sansasyonu ise Türkiye’de yaşanıyor. Kıbrıs’ta bulunup Türkiye’ye gönderildiği söylenen bu incilin yayınlanan birkaç resmi bunun Matta İncili olduğunu gösteriyor. Daha önce bu metni gördüğünü iddia eden bilim insanları ise incilin epeyce dilbilgisi hatası içeren, önemsiz bir metin olduğunu söylüyor. Bir kısım araştırmacı ise bunun göreceli olarak yeni bir Suriye İncili olduğunu iddia ediyor. Türkiye’de ciddiye alınacak Bizans tarihçisi bile yokken, olmayan İncil uzmanlarına dayandırılarak, basının abarttığı bu metin, söylenene göre, Muhammet’i ve İslam’ı müjdeliyor. Bazılarına göre bu yeni bir metin, bazılarına göre de bu daha önce bulunan Barnabas İncili’nin kopyalarından biri. Bunlar doğruysa bu Barnabas İncili, daha öne bulunanlardan farklı ne söyleyecek? Spekülasyonlardan anlaşılan şu: Hiçbir şey. Peki o zaman neden bu konu bir keşif gibi sunuluyor? Çünkü Türkiye’de her konunun ciddiyetten ve bilimsellikten uzak ele alındığı gibi bu konu da basının tiraj malzemesi yapılıyor.

**********************

UYDURMA HİKÂYE

Türkiye’de olduğu söylenen ve adeta Hıristiyanlık dağılmasın diye, bin bir ricayla, lütfederek kamuoyundan gizlendiği algısı yaratılmaya çalışılan Barnabas İncili ile ilgili tartışmaları özetleyebilecek ifade şu olabilir: Kerameti, kendinden menkul. Yani mitomanlar tarafından uydurulan hikaye, Hıristiyanlara hakikati sunacak sözde İslam savunucuları ile her konuyu bilgi ve mantıktan uzak bir şekilde sunan basın tarafından gizemli hale getirilmeye çalışılıyor. Türkiye, kendi “keşfettiği” Barnabas İncili ile meşgulken, İran, Pakistan gibi ülkeler daha önce keşfedilen İncilleri kullanmaya devam ediyor. İran bu konuda film çekiyor, Pakistan onlarca dilde bu İncil’i yayınlıyor. Bununla birlikte ciddi İslam âlimleri bu metinlerin mahiyetini iyi bildiklerinden bu tür davranışlardan uzak durmaya gayret ediyorlar. 

İnanç, ispat istemeyen bir alandır. Bu nedenle ister Hıristiyan olsun, isterse de Müslüman olsun herhangi bir kişiye ispat ve belgeyle yaklaşmak tartışmanın daha baştan kaybedilmesi demektir. Din mutlaka belgeye dayansa da dinin başlangıcında bulunan inanç ispat, belge, maddi kaynak tartışmalarından uzaktır. Bu nedenle Hıristiyanlığı İsa Öğretisi ve Din olarak ikiye ayırmakta fayda vardır. Din gerileyebilir, daralabilir, farklı boyutlara geçebilir, yıpranabilir, tümden ortadan kalkabilir. Ancak hakikatli bir öğretinin yıpranması veya din üzerinden yıpratılması neredeyse imkânsızdır. İsa’nın Öğretisi olan, zulme karşı direnç, sevgi, gerçeği ne pahasına olursa olsun savunma, barış inşası, merhamet, yumuşak huyluluk, yardımlaşma, duygudaşlık, dayanışma, öldürmeme, yalan söylememe gibi özellikleriyle daha uzun süre yaşamaya ve Hıristiyanlık dininin üstünde kalmaya, bu dinden bağımsız var olmaya devam edecek. Tıpkı Rumi’nin öğretisinin İslam’ı aşan, onu tüm dinlerin ötesine taşıdığı gibi…

Dergiler Haberleri