Başbakan Önünü Göremiyormuş; Yardımcı Olmak Gerek…

Kutlay Erk

 

Covid19 salgını ile tıbbi mücadelede geçmişten gelen deneyim, birikim ve kurumsal hafıza olmadığı için, hükümetin sorun ve sıkıntı yaşaması doğal ve anlaşılabilirdir. Salgına karşı mücadele, tüm dünyada tıp biliminin öncülüğünde yürütülüyor, tam anlamıyla kurtulmak ise bilimin bulacağı ilaç ve aşı ile mümkün olacak. Kuzey Kıbrıs’ta da hükümet tıp kurumlarının ve erbabının bilimsel katkıları ile mücadeleyi sürdürmektedir, zaman zaman yan yollara sapsa da… Tıbbi sonuçlar itibarıyla gelişmeler, şimdiki aşamada iyi seyrediyor…

Bu salgın küresel anlamda ekonomilerde de derin hasarlar yaptı ancak mücadele için yeni keşiflere gerek yok; geçmişten gelen deneyimler, birikimler ve kusumsal hafızalar var. Bir de ekonomi biliminin kendisi var; kapitalist ve sosyalist ekonomilerde çıkış yolları farklı olsa bile… Tercih yönetenlerin ideolojisine bağlı… Kuzey Kıbrıs’ta, mevcut ekonomi düzeni ve yapılanması nedeniyle, kapitalist ekonominin enstrümanları kullanılarak Covid19’un tarumar ettiği ekonomiyi toparlama, ayağa kaldırma ve sürdürülebilir büyüme sürecini başlatma çabası ortaya konulacak. Bunu da, sağ siyasettin bir unsuru olan Başbakan başkanlığındaki hükümet yapacak…  Ancak, Kuzey Kıbrıs’ta bir sıradışılık yaşanıyor; Başbakan “Önümü göremiyorum” diyor. Bu sözler halkın önünü görmesi için yeterli: Halen yaşanan sıkıntıların boyutu önünü göremeyen Başbakan nedeniyle büyüyecektir; bir “Felaket Senaryosu’na hazırlıklı olmak gerek…

Felaket telllalığı bu gibi durumlarda, özellikle ekonomi konusunda hiç de doğru değil… Dolayısıyla, ekonomide yaşanan olumsuzlukları aşmak için esas görevli olan hükümetin başına, Başbakan’a yardımcı olmak gerek; belli ki ihtiyacı var… Yardımcı olmak için de Başbakan’ın önünü niye göremediğini anlamak gerek ki katkı doğru yönde yapılsın. Eğer Başbakan Türkiye’den istediği ve beklediği 3.3 milyar TL finansman katkısını alıp-alamayacağından emin olamadığı için ve tüm planlarını bunu alacakmış gibi yapmışsa, önünü görememesi doğal, görülecek ön de yok aslında… Türkiye hükümeti daha ne desin, ne yapsın ki KKTC hükümetine meramını anlatsın… Onlarda da yok işte… “Tatar hükümetinin talebi Türkiye için devede kulak” diye bir anlayış içinde olanların Türkiye’yi anlamaları gerekiyor; Türkiye’nin şu anda devenin kulağına değil, kılına bile ihtiyacı var… Bu durumun gerçekliğini görüp, Türkiye’yi rahat bırakmak gerek, 83 milyonun yaşadığı sorun ve sıkıntıları çözmesi için…

Başbakan Tatar’ın önünü görememesi Türkiye’den beklediği mali katkının belirsizliğine dayanmıyorsa, Kuzey Kıbrıs insanının, boyutu daha ciddi bir sorun gerçeği var; geminin aşçıbaşını meğer deniz tutuyormuş… Umutsuz vaka değil eğer önünü görmesi için Başbakan yardım ve katkıya açıksa… Öncelikle, ekonomi için bir strateji planı yapılmalı. Bunun için de Başbakan’ın ekonomiye dair tüm verilere bakıp, ülkenin ne durumda olduğu gerçeğini belirlemesi ve kaydetmesi gerek… Sonra da ekonomide ulaşmak istediği kısa-orta-uzun vadeli hedeflerini, yani bütünlüklü ekonomi vizyonunu tanımlaması gerek… Ondan sonra da vizyonuna nasıl ulaşacağına dair stratejik hareket planlaması yapmalı ve uygulama sırasında gerekebilecek taktikleri de belirlemeli… Başbakan’ın vizyonu kesin ve açık tanımlanmalı, ölçülebilir ve paydaşlar tarafından da kabul ve benimsenebilir olmalı; ulaşılabilir makuliyette bir hedef olmalı ve zaman açısından da plan takvimlenmelidir.   

Başbakan vizyona ulaşmak için yapacağı stratejik hareket planlamasını şekillendirirken de değişik senaryolar çalışıp, A, B, C gibi planlar çıkarmalı ve uygulama sırasında esas senaryoda gelişen olumsuzluklar veya sürpriz olumu gelişmelere karşı taktik değişikliği ile hareket planını yeniden şekillendirmelidir. Başarmak için üç konu kesindir. Birincisi başlangıç aşamasında bulunulan durumun veri tabanında gerçekçilik… Durum ne ise, o… Türkiye’den para gelmeyecekse, geleceğine dair belirsizlik varsa, gelmeyecek diye not etmek… Devletin bütçe gelirleri ne kadarsa o kadar; pembe tablo yok… Devlet bütçesinden kara delik kaçakları varsa, var; itiraf edilip önlemi alınacak… İkincisi de vizyon… Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaya dair bir hevesin vizyonu ekonomiyi felakete sürüklemenin ana nedeni olur. “Gerekirse bu seçim kaybedilsin ama Kıbrıs Türk halkı ekonomide iyileşmeyi başarsın” hevesi ile bir vizyon konursa, felaket senaryosu olmayacağı gibi, seçim için de popülarite takviyesi olabilir; başarı getirebilir mi, belli olmasa bile… Üçüncüsü de stratejik hareket planından siyasi gaileler için sapmamak…

Başbakan tüm bunları elbette ki ekibi ile yapacak; ekonominin çalıştıran ve çalışan örgütleri ile, tüm aktörleri ile birlikte çalışarak ayrıntılı stratejik planını ve senaryolarını yazacak. Akademisyenlerden destek alarak, tüm siyasi partilerin katkılarını talep ederek yol alacak… Uygulamada sapmalar karşısında hatalarını kabullenir ve düzeltmeye açık olarak davranacak…

Biraz akademik oldu, değil mi?! Konu önemli; Başbakan önünü göremiyor ve yardımcı olmak gerek. Neyi, nasıl ve niçin yapacağını anlatmak gerek… Yardım, şeklen Başbakan’a görünse bile, aslında Kıbrıs Türk halkı için gerekiyor yoksa önünü göremediğini itiraf eden bir Başbakan’ı “E, napalım?! Bizim payımıza da bu düştü” diye bırakmak, Kıbrıs Türk halkına iyilik olmaz.

Peki, Başbakan bunları yapacak mı? Önünü göremeyen Başbakan pek umut vermez alsında ama önünü göremediğini itiraf etmesi bir beklenti yaratıyor.