Basın camiasında bir kayıp daha…

“’İş bulamayan gazeteci olur’ derlerdi, ben buna inanmam! Bu bir zevk meselesidir. Ama o kokuyu aldın mı eşinden, çocuğundan ayrılın ama bu işten ayrılamazsın. Ben hiç kopamadım”

Basın camiasında bir kayıp daha…
Usta gazeteci Halil Kaymaklılı hayatını kaybetti
Kıbrıs Türk basın camiası, geçtiğimiz iki haftada dördüncü kaybını verdi. Bener Hakkı Hakeri, Bilbay Eminoğlu ve Özer Hatay’dan sonra Halil Kaymaklılı’da hayata veda etti.
Usta gazeteci Halil Kaymaklılı evinde ölü olarak bulundu.

Halil Kaymaklılı kimdir?

28 Eylül 1942 yılında Küçük Kaymaklı’da doğmuştur. Fotoğrafçılıkla ilgilenmeye başlamış ve fotoğrafçılığı eniştesi Foto Uğur’dan öğrenmiştir. 1965 yılında Mağusa Sancak’ta fotoğrafçılık yapmaya başlamıştır. 1971 yılında mücahitlikten terhis olduktan sonra 1973 yılında Halkın Sesi gazetesinde çalışmaya başlamıştır. Cumhurbaşkanı muavinliğinde fotoğrafçılık yapmıştır. Enformasyon Dairesi’nde çalışan Halil Kaymaklılı 1985 yılında buradan emekli olmuştur. 1993 yılında Ortam gazetesinde çalışmaya başlamıştır. Pekçok gazetede foto muhabirliği görevini yapmış, fotoğrafları sergilenmiştir. Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nden “Basın Hizmeti Ödülü” almıştır.


*************************************

Halil Kaymaklılı 68 yaşını doldurduğu günün ertesinde verdiği röportajda anılarını paylaşmıştı…

Futbolculuktan avukat katipliğine; fotoğrafçılıktan foto muhabirliğine

 

Özgül Gürkut

Kıbrıs Türk basınına foto muhabiri olarak uzun yıllar hizmet veren Halil Kaymaklılı, ağır sağlık problemleriyle boğuşurken bile kahkahalarla anlatıyor anılarını… Dipdiri duran belleğiyle gençlere taş çıkartan Kaymaklılı, açık sözlülüğüyle, kendine özgü konuşma üslubuyla ve en çok da uğradığı haksızlıklara başkaldırışıyla, meslek hırsıyla dergi sayfalarına sığmayacak bir hayat öyküsüne sahip…

1942’de Lefkoşa’nın Küçükkaymaklı semtinde gaminici bir ailenin oğlu olarak hayata gelen Halil Kaymaklılı, futbolculuktan avukat katipliğine; kayınbiraderi sayesinde başladığı fotoğrafçılıktan spor foto muhabirliğine ve gazeteciliğe, Enformasyon Dairesi’ndeki görevine uzanan dopdolu yaşamında birçok iz bırakmayı başarmış bir duayen…

Kıbrıs Türk basınının yaşayan en eski gazetesi Halkın Sesi’nde uzun yıllar çalışan, Kıbrıs Türk halkının önemli liderlerinden Dr. Fazıl Küçük’le yıllarını paylaşan, “bir defa havasını kokladın mı bir daha kurtulmak zor” dediği matbaada merdiven altında uyuyan Halil Kaymaklılı, bugün de Kıbrıs Türk basınını yakından izliyor, yorumluyor.

Her sabah evine 2-3 gazete alan ve basın özetlerini televizyonlardaki sabah programlarından izleyen Kaymaklılı, alkol ve sigara bağımlılığından kurtulmak için verdiği mücadelede zorlu günler geçirmiş.

Fotoğraflarını saklayamamış ama gerek Enformasyon Dairesi’nde ve Mücahitler Sitesi’nde gerekse birçok kişinin albümlerinde yüzlerce, binlerce fotoğrafı bulunduğunu gururla anlatan deneyimli gazeteci, fotoğraf makinelerini ise özenle koruyor.
En sevdiği makinesi Contax… Ve Kıbrıs’ta bu markaya sahip ikinci kişi olmasına dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın esprili yorumunu gülümseyerek anlatıyor. “Makinen çok güzel. Adam oldun da Contax mı aldın?” demiş Denktaş. “E ne var, aldım” deyince de “Parayı nerden buldun?” diye sormuş Denktaş. Kaymaklılı’nın cevabı ise hazır: “Banka soydum!” Taksitle, Muhyi Sait’ten aldığı makinesini hala saklayan Kaymaklılı, dijital makinelerden hiç hoşlanmadığını söylüyor.

“Ne zaman yaşadım bu kadar?!”

Tam da röportajdan bir gün önce 68 yaşına ulaşmasını şaşkınlıkla karşılayan ve “Bazen düşünüyorum, çocuk muyum, neyim? Ne zaman yaşadım bu kadar?” diyen Kaymaklılı, lise 2’ye kadar okumuş. Sonra üvey annesi okula göndermemiş.
“Kaymaklılı” soyadını alış öyküsü de oldukça ilginç. Babası Hüseyin gibi aynı adı taşıyan 4 kişi varmış Küçükkaymaklı’da… Okulu bırakınca Lefke’ye gitmiş, futbol oynamaya. “Lefke’nin yıldızıydım, omuzlarda gider, omuzlarda gelirdim” diyen Halil Kaymaklılı, sonra bir gün annesini ziyarete gittiği Mağusa’da çok da farkında olmadan imzaladığı kağıtla Mağusa Türk Gücü’ne transfer olmuş.
21 Aralık 1963 olaylarıyla bütün Kıbrıslı Türk erkekler gibi mücahit olan Halil Kaymaklılı’nın başı, Mağusa’daki mangasında 7 tane “Halil Hüseyin” olması yüzünden derde de girmiş. Olayı şöyle anlatıyor:

“Sancaktar bir akşam beni ister. Nöbetten gitmedim diye. ‘Vallahi şimdi geldim nöbetten’ dedim. Sancaktar kapıda bekler. Gittim. ‘Bu da mı Halil Hüseyin yahu. Bu Halil Lefkeli olsun madem’ dedi. ‘Yok dedim kabul etmem, eğer köy adı verilecekse Kaymaklılı” deyin bana’ dedim.  Bunun üzerine sancaktar emretti: Yazın bunu da ‘Halil Kaymaklılı’ dedi. Birinin yanağında iz vardı, ‘Halil Yanık’ yazın dedi. Birine Köftecioğlu yazdı. Böylece karışmaktan kurtulduk!”

Mağusa Akkule’de ve birçok yerde fotoğraf çektiği fark edilen Kaymaklılı’ya, “Casus musun, nesin!” diye kızan komutan daha sonra O’nu fotoğrafçısı olarak almış. Kayınbiraderinden öğrendiği fotoğrafçılık işi böylece hayatına yön veren bir tutku oluvermiş.
Önceleri çektiği fotoğraflarda başarısızlıklarla karşılaşan ama yılmadan işi iyice öğrenen Halil Kaymaklılı, futbol oynarken de fotoğrafçılığı sürdürmüş, antrenmanlarda, maçlarda takım arkadaşlarının fotoğraflarını çekmiş.

Bu arada eski Anayasa Mahkemesi Başkanlarından Ergin Salahi’nin ofisinde avukat katibi olarak işe başlayan Halil Kaymaklılı, o günlerde mahkeme muhabiri olarak yolu mahkemelere düşen Akay Cemal’la tanışır. Henüz işin acemisi olan Akay Cemal, duruşmaların yerini sorduğu Kaymaklılı’yla zaman içinde ahbaplığı ilerletir. Hatta uzaktan akraba oldukları bile anlaşılır!

“Derken futbolu unuttum…!”

Kaymaklılı, Mağusa’da ise yine Eski Yüksek Mahkeme Başkanlarından Salih Dayıoğlu’nun da yanında çalışır. Sonrasını kendi ağzından dinleyelim:
“Bana ayda 20 lira verirdi, 20 de futbol oynadığım kulüp verirdi. O dönemde baktım gazetelerde Çetinkaya, Gençlik Gücü haberleri çıkar. MTG çıkmaz. ‘Ben de yazsam olmaz mı’ dedim. Birkaç defa gazeteye yolladım. Baktım benim imzamla çıktı. Antrenmandan çektim, ondan çektim, bundan çektim, derken futbolu unuttum! Taktım ya boynuma mavreyerimoyu deyim gayrı, yani ekmek teknesini. Futbolu bıraktım, foto muhabiri oldum.”
1966’da Halkın Sesi gazetesinde mesleğe başlayan Halil Kaymaklılı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden ilk resmi basın kartını 1970’de almış. Hatta kadrolu olmadığı halde, basın kartı alabilmek için kadrolu gösterilmiş. 1973’te ise Enformasyon Dairesi’nde göreve başlamış.

“Dr. Küçük cimriydi ama güzel şeyleri de ödüllendirmesini bilirdi”

“Mağusa’dan gönderdiğim fotoğraf ve haberler için Dr. Küçük 2 lira verirdi” derken Küçük’ün cimri davrandığını ancak güzel şeyler yaptıklarında da ödüllendirmesini bildiğini Dr. Küçük’ün sesini taklit ederek şu ifadelerle anlattı Kaymaklılı:
“’Gel be bura’ der merdivenin altına çeker, 1-2 lira ekstra verirdi. ‘Yok söyleyesin hepsine da hepsini toplayasın başıma ha’ diye de tembihlerdi!”

Ve mahkemeler…

Kıbrıs Türk basınında mahkeme haberlerinde de öncülüğü bulunan Halil Kaymaklılı, rahmetli Ergün Aydoğan’ın “Mahkeme Koridorları” kendisinin ise “Adaletin Huzurunda” adlı köşelerde mahkemelerden haberler verdiklerini, çok ilginç olaylar yaşadıklarını söyledi.
O yıllarda, bir cinayet davasında sanık Alman ana-kızın fotoğraflarını kendisi dahil kimsenin çekememiş olmasını ise içinde kalan uhde olarak anlatan Kaymaklılı, zanlılar mahkemeye çıkarılırken okaliptüs ağacının üstüne çıkıp fotoğraflarını çekmeye çalıştığını ama başaramadığını ifade etti.
Mahkeme muhabirliği yıllarında yargıçların da güvenini kazanan ve hatta duruşma salonlarına fotoğraf makinesiyle giren Halil Kaymaklılı, yargıçların yeni gelen muhabirlere mahkemede nasıl davranacaklarını öğretme görevini kendisine verdiğini belirtti. Halil Kaymaklılı’nın güçlü hafızasında, KTHY’nin bir tanıtım gezisinde kalabalık gazeteci grubuyla gittiğimiz İzmir ve İstanbul’da, benimle ilgili bir anısının bulunması da sürpriz oldu.

Dr. Küçük’lü anılar

Peki ya Dr. Küçük’le ilgili anılar? İşte Halil Kaymaklılı’nın ağzından birkaçının özeti:
“Bir gün beraber Galatya’ya gittik. Fuat Veziroğlu da vardı ve Doktor’u sinirletti. Köyde kulüpte otururduk. Bize eskortluk yapan da eski TMT’cilerden arkadaşım Meriç’ti. Yıllar olmuştu görüşmemiştik. ‘Vay gardaşçığım gaçma ha birkaç tanecik içelim’ dedi. O polis motorunda üniformalı, ben de fotoğrafçı. Çıktık gittik. Bir öngelik içtik, ikinciyi söyledik. Bu sırada baktık iki polis geldi, Doktor beni ararmış acele bindik polis motoruna döndük kulübe.
Doktor beni ararken sormuş. ‘Bu köyde kerhane, kumarhane, meyhane var mı? İlk ikisinde işi yok bunun, meyhane nerde, kesin ordadır.’ ‘E her taraf meyhane’ demişler. ‘Nerde bir duman çıkarsa orası meyhanedir’. Doktor da ‘garanti bizim p..t ordadır’ demiş! ‘Nerdesin beee’ diye kızdı, o kalabalıkta eridim. Bütün yol yedi bitirdi beni. Meğer Fuat bey bir şey söylemiş, çok kızgınmış.”

Bir başka gün de Mağusa’dayız. Sancaktar Dr. Küçük onuruna yemek verecek. ‘Efendim bilirsiniz karımdan ayrıyım, 3 çocuğum var burada gideyim göreyim onları, parka götüreyim, sallayım, dondurma alayım’ diye izin istedim. ‘1 saati geçmesin’ dedi. Gittim aldım çocukları, parka götürdüm. Ancak da salıncakta iki gopça attırdım, gene polis! ‘Ne var be gardaş?’ ‘Doktor seni arar’ dediler. ‘E bana bir saat izin verdi, 10 dakika geçmeden beni mi arar?’ dedim. Polisler ‘biz anlamayık götüreceyik seni’ dediler. ‘Bari çocuklarımı eve götüreyim’ dedim onlar götürmek istedi ama izin vermedim. Ben götürdüm çocukları ve hemen Doktor’un olduğu yere döndüm. Meğer bu defa da İsmet Kotak kızdırmış kendisini. Zehir etmişler adama yemeği. Acele kaçtık.”

O kokuyu aldın mı….

Deneyimli gazeteci Halil Kaymaklılı, mesleğe dair tutkusunu “İş bulamayan gazeteci olur derlerdi, ben buna inanmam! Bu bir zevk meselesidir. Ama o kokuyu aldın mı eşinden, çocuğundan ayrılın ama bu işten ayrılamazsın. Ben o kadar kovuldum ettim ama kopamadım” sözleriyle anlatırken, gazetecinin işini sevmesi ve her şeyine katlanması gerektiğini vurguladı.
Son yıllarda gözleri bozulduğu için çektiği fotoğrafların flu çıktığını anlatan Kaymaklılı, basın örgütlerinde aktif görev almamış ama üye olarak faaliyetleri izlemiş, katılmış.

Röportaj Haberleri