‘BASİT’ SORULAR

Sami Özuslu

 

Arada fikir jimnastiği yapmakta fayda var. Özellikle ‘doğru’ kabul ettiklerimizle ilgili… Acaba ‘doğru’larımızın ne kadarı, ne kadar doğru?
Zaman zaman ‘acaba’ demek iyi gelebilir. Belki de bize ‘öğretilmiş doğru’lar ‘gerçek doğru’ değildir.
‘Gerçek doğru’yu bulamamak da bir ihtimal, ama böylesi egzersizler yeni bakış açılarına yol açabilir. Yeni açılar da görme ufkunu geliştirtir. Zararı olmaz hiç.
Özellikle de kimi soruları sormak işe yarar böyle durumlarda.

*  *  *

Mesela ‘milli gelir’, ‘kişi başına düşen gayri safi hasıla’ gibi ekonomik kavramlara yüklediğimiz anlamı ele alalım.
Ülkelerin ‘kalkınmışlık’ seviyeleri bakımından çok mühim rakamlar bunlar.
Dünyadaki ülkeler arasında neredeyiz?
Fakir miyiz, zengin mi?
‘Gelişmiş ülkeler’ kategorisinde miyiz, yoksa ‘kalkınmakta olan’, yani ‘geri kalmış’lardan mı?
Bu sorulara cevap verirken ilk bakılan rakamlar bunlar…
O yüzden ‘iyi’ olması lazım rakamların.
Politikacılar pek sever rakamları. İşlerine geldiği gibi kullanırlar. Rakamlarla oynamak kolaydır çünkü.
Neyse…

*  *  *

‘Kalkınma’ meselesi önemli tabii…
Kalkınacağız ki büyüyelim. Büyüyeceğiz ki ekonominin hacmi artsın. Artsın ki dış ticaret rakamları büyüsün, hizmet sektörü gelişsin. Gelişsin ki istihdam artsın. Gayri safi yut içi hasıla genişlesin. Kişi başına düşen milli gelir rakamı yukarıya çıksın.
Bunlar güzel tabii… Hatta pek hoş… Ekonominin gelişmesini kim istemez ki?
İster herkes istemesine de, acaba ekonominin ‘iyi’ye gitmesi, o ülkedeki insanların da ‘iyi’ye gitmesini garanti eder mi?
Mesela devlet ‘güçlü’ oldukça, vatandaşı da ‘güçlü’ olur mu, ekonomik bakımdan?
İş dünyası geliştikçe, emekçi de aynı ölçüde gelişir mi acaba?

*  *  *

KKTC ekonomisi gelişiyor, değil mi?
Bakın, yeni ‘hedefler’ de koyduk önümüze… Turizm ve eğitimden elde edilen gelir artacak, 133 bin istihdama falan çıkılacak.
Güzel.
Geçmişe göre rakamlar kıyas kaldırmayacak kadar yukarıda… 1970’li yıllardaki rakamlara göre her türlü ‘ekonomik veri’ çok çok daha iyi durumda.
Hele ‘yokluk’, ‘raşon’ dönemlerinin bugünle alakası dahi yok.
Evet, yok da, acaba insanlar neden o günleri özlüyor ki hala?
Bunca ‘iyi’ ekonomik rakama rağmen sokaktaki vatandaş neden mutuz, niye huzursuz?
Ne diye ‘eskiden daha iyi yaşardık’ diyor, geçmişi bilenler?

*  *  *

‘Basit’ sorular bunlar.
Çok basit.
Ve fakat sormayı unuttuk.
Sahi aklıma geldi.
‘Sosyal devlet’ neydi?
Bir de ‘sosyalizm’ vardı, değil mi?
O neydi peki?