Kıbrıs sorunu ne yazık ki ciddi bir ivme kaybetti. Crans Montana’dan bugüne tereddütlü ve güven bozan siyasi duruşlardan dolayı taraflar arası endişe tavan yapmış durumda. Taraflar birbirinden rol çalarak ya da belli bir role zorlayarak pozisyon yükseltmekten başka bir dert içinde değiller. Elbette beş taraftan bahsediyor ve bu süreçte gerek Yunanistan’ın gerekse Türkiye’nin de İngiltere ile birlikte ciddi bir sorumluluk içerisinde olduğunu görüyorum.
Doğal Gaz arayışları ve Türkiye’deki siyasi rejim değişikliği, İsrail ve ABD’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti” ile güçlü ittifaklar kurmasına yol açtı. ABD’nin çıkarları İsrail devletinin geleneksel ve bölgesel güvenlik siyaseti üzerinden “Kıbrıs Cumhuriyeti” ile neredeyse stratejik ortaklığa dönüştü.
Anastasiadis’in içinde bulunduğumuz şartlarda, Kıbrıslı Türklerin öngördüğü model çerçevesinde bir çözümü kabul etmeyeceğini değerlendirmek zor değil. Haklı haksız bir yana “yeni bir güvenlik rejimi” konusundaki beklentiler yanında “eşdeğer muamele” dediğimiz Yunanistan ve Türkiye vatandaşlarının sahip olacakları haklar konusuna Anastasiadis’in itirazı var. Kıbrıslı Rum toplumun bunu kabul etmeyeceğini düşündüğüne inanıyorum.
“Normal devlet” vurgusu boşuna değil. Bunu sanırım ilk, Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Kocias, ardından Anastasiadis, son olarak da Yunanistan Başbakanı Çipras ifade etti.
Normal devletten kastettikleri açıktır. Yeni bir güvenlik rejimi üzerinden Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’nin, egemen bir devlet olacak olan Federal yapıya hiçbir şekilde müdahil olmamasını istiyorlar. Güvenlik modelinin de geçici olması ve çok uluslu bir model üzerinden şekillendirilmesini düşünüyorlar.
Vardıkları yakınlaşmalar çerçevesinde, Yönetim ve Güç Paylaşımı altındaki dosyalara her iki taraf da bağlı görünüyor.
“Bir olumlu oy” konusunda tartışma var hepsi bu.
Anastasiadis, Kıbrıs Türklerin en büyük hassasiyeti olan siyasi eşitliği aldı ve cebine koydu. Karşılığında yukarda bahsettiğim iki noktada açılım almazsa, eşitliği cebinden çıkarmaz.
Bu bir kilitlenme durumudur. Bunu aşabilecek ciddi bir Liderlik kapasitesine ihtiyaç var. Güneyde AKEL bunu üstlenmeye çalışıyor, ancak Anastasiadis’in siyasetine etki yapma gücü sınırlı. Kuzeyde, durgunluk devam ediyor. Arayış ve dinamizm yok denecek kadar az.
Bu ortamda yeni bir çözüm dinamiği örgütlenebilir mi?
Örgütlenmeli çünkü başka şansımız yok.
Ancak yetmez…Yeni yaratıcı fikirlerle ezber bozucu bir siyaset üretmeliyiz.