Seçimler sonrası Kuzey Kıbrıs’ın başkanlık sistemine geçmesi tartışmaları yeniden canlandı. Elli üyeli mecliste altı parti olursa, sadece üç parti mecliste grup oluşturabiliyorsa, hükümet dört partinin ortaklığı ile kurulacak gibi görünüyorsa, olası hükümetin meclis komitelerinde görev alacak sadece onüç vekili kalacaksa, başkanlık sisteminin yeninden gündem olması yadırganacak bir durum değil.
Peki de başkanlık sistemi çözüm mü?!.. İşte orası şüpheli… Değişik ülkelerde, kendilerine özge başkanlık sistemleri var, bir şekilde çalışıyor ama kendi demokrasi kültürleri ve gelenekleri ile çalıştırabiliyorlar; bazıları da yüzüne – gözüne bulaştırıyor…
Güney Kıbrıs’ta başkanlık sistemi var ve hükümetler bir seçimden diğer seçime kadar gidebiliyor diye sanılır… Ama başkanın siyasi partisi mecliste çoğunluğa sahip olmayınca, küçük partilerin esiri kalır; destek veren başka partinin de şantajları ile hükümet etmeye çalışır. Örneğin, Güney’de başkanlık seçiminin ilk turu geldi çattı; adaylardan biri olan Vatandaşlar İttifaki lideri Lilikas’ın yüzde üç civarında oy alacağı tahmin ediliyor; kendisi de bunu bile bile ve başka hiçbir parti ile ittifaka girmeden aday oldu. Amacı belli; ikinci tura kalan iki adayla pazarlık edecek, gelecek hükümette kendisi ve partisi için önemli yerler alacak. Daha önceleri bunu EDİ partisi de yapmıştı, Cleridis’ten bayağı iyi makamları alabilmişlerdi…
Güney’in başkanlık sisteminde bakanlar dışardan ve teknik insanlardan atanacak diye beklenirken seçilmişlerden atanıyor; bakan atanan vekilin vekilliği düşer ve partisinin sıradaki üyesi vekil olur… Böylece sistem de iğdiş olur… Bu sistemin neresine imrenilmeli?!
Fransa’da melez bir sistem var; başkan da var, başbakan da, yürütme erki ise cumhurbaşkanında… Mecliste çoğunluğu olmayınca zarıncayan başbakan oluyor, çoğunluk varsa göze giren de cumhurbaşkanı… Dolayısıyla cumhurbaşkanı ve başbakanın uyumlu çalışması, başbakanın hem başarılı, hem de krediyi cumhurbaşkanının almasına gıkı çıkmamasına bağlı…
ABD’nin başkanlık sistemi var; Trump nedeniyle bu sistem sorgulanmaya başlandı… Rusya’da başkan iki dönem seçilebiliyor; Putin dönemini doldurunca başbakanı Medvedev’i devlet başkanı yaptı, kendisi de başbakan ama ülke yönetim erki kendisinde kaldı… Bir dönem sonra Putin yeniden başkan, Medvedev yeniden başbakan, ipler gene Putin’de… Alın size ise başkanlık sistemi…
İlginç bir başka örnek, ‘Türk Tipi Başkanlık Sistemi’ sıfatıyla Türkiye’de uygulamaya yeni girmiş başkanlık sistemi. Kasın 2019’da yapılacak seçimlerle bu yeni sistem anayasal tüm kurumları ile çalışmaya başlayacak… ‘Türk Tipi Başkanlık Sistemi’nin tam uygulanması ile Türkiye’nin başına nelerin geleceği 2020’lerde yaşanacak ama istikrarlı hükümetler ve yönetimler adına oluşturulduğu söylenen ve koalisyonlara ihtiyaç bırakmayacağı iddia edilen bu sistem, daha uygulamaya girmeden iddiasında çelişkiye girdi, iddia sahipleri iddiasından saptı…
2019’da yapılacak seçimlerde, bu sistemin anayasa referandumunda “Evet” diyenler ‘Cumhur İttifakı’ kurdu… Niye?! Çünkü mecliste çoğunluğu olmazsa ‘Cumhur’un başkanı yandı demektir!.. Sistem o kadar kötü tasarlanmış ki, koalisyonlar seçimlerden önce kuruluyor… Seçimlerde baraj sorunu yaşama olasılığı yüksek olan MHP ve Bahçeli, seçimlerde meclis çoğunluğunu sağlayamayacağı kesin olan AKP ile ittifaka erken erken girdi… Taraflar birbirini zincirledi ama esir kalan AKP… MHP ve Bahçeli de, Güney Kıbrıs’ın Vatandaşlar İttifakı ve Lilikas’ı gibi… Yenileceğini bile bile ve ona rağmen köşe taşı yakalamaya, yurttaşın kendilerine ülke siyasetinde rağbet etmeyeceğini bile bile ve ona rağmen rağbeti yüksek makamları kapmaya oynamak… Başkanlık sistemi başlamadan tuş…Birisi de çıkıp, “Türkiye’de bu sistemi ben kurdum, işin mimarıyım, KKTC’ye de kurayım” demez mi?! “Merd-i kıpti yiğitliğini anlatacağında sirkatını söylermiş” derler…
Sorunsuz çalışıyor diye görülen siyasi sistemlere bakıldığında genellikle parlamenter sistem, önemli bir kısmı da monarşik parlamenter sistem… Bir örnek… Norveç; bir kraliyet ülkesi, 169 vekilli mecliste 9 parti var… Siyasi yönetimde krizler gelip – geçici oluyor, ülke yakılıp yıkılmıyor, hapiste tutulan siyasi ve gazeteci yok… Başka bir örnek… Suudi Arabistan; yasama ve yürütmenin kralda olduğu mutlak monarşik bir sisteme sahip… Meclis yok, şeriat var, ondan fazla prens de hapiste…
Bütün mesele kafalarda, demokrasi kültüründe ve geleneğinde… Uzlaşı kültürü olmayan yerde, ne ekilirse ekilsin fırtına biçilir; uzlaşı kültürü olan yerde de fırtına çıksa dahi, hasarsız geçer… Kuzey Kıbrıs’ta uzlaşı kültürü var mı? İki ortaklı koalisyonlara bakıldığında, cevap “Hayır” olur; işin garibi, UBP de tek başına hükümet olduğu her devirde parçalandı. Şimdi denenecek olan dörtlü koalisyon, uzlaşı kültürünün karatını tam olarak ölçecektir.
Kuzey Kıbrıs’ta tartışılması gereken siyasi düzenin ‘parlamenter mi, başkanlık mı?’ olması değil, siyasi aklın ve becerinin, siyasi hırsın ve ayak oyunlarının önüne geçebilmesidir.