Saat 23.00’ü geçmişti eve girdiğimde… Televizyonu açtım, kanallar arasında hızlı bir “ne var ne yok?” taraması yaparken, “haberleri” vermeye hazırlanan Genç TV’de durdum…
Bu arada bir su içeyim diye odadan çıkarken duyduğum ilk haberle donup kaldım… “Özetlerde” verilen bu haber başlığı, bir Nisan 1 şakası mıydı; yoksa ben mi yanlış duymuştum acaba?..
Takvimler 2 Mayıs’ı gösterdiğine göre bu bir şaka olamazdı…
Suyu muyu unutup TV’ye döndüm. Yanlış duymamıştım. “Baskı ve zulme son” diye haykıran, Türkiye gazetelerinin kaçıncı kez cumhurbaşkanı seçildiğini, doğru dürüst bilmediği “sayın Denktaş”tı…
1 Mayıs etkilenmesi ile spikerin dili sürçmüş herhalde, diye düşündüm önce… Ama haber, Denktaş beyin kendi sesiyle doğrulanıyordu… 1 Mayıslarda, direniş mitinglerinde, işçilerin memurların öfkeli sesinden duymaya alıştığımız “baskı ve zulme son” sözcükleri gayet ciddi olarak dökülüyordu dudaklarından…
“Partizanlığa, yolsuzluğa, adaletsizliğe, baskı ve zulme dur demenin zamanı geldi.” diye haykırıyordu; bununla da kalmıyor; halkı sesini yükseltmeye; bu tür uygulamalar karşısında sessiz kalmamaya çağırıyordu…
Bu güne dek, sayın cumhurbaşkanımızı ne kadar yanlış tanımışım meğer! Göğsüm sıkışıyor; yaptığım haksızlıklar gözümün önünden bir filim gibi akıp geçtikçe (tıpkı Türk filmlerindeki gibi…) nefesim daralıyordu… Kendimi filmin sonunda, çok geç de olsa doğruyu gören Erol Taş gibi hissediyordum…
Ama çabuk toparlandım… Şimdi geçmiş “ihanetler”in burgacında tepinip durma zamanı değildi!.. Gecenin bu geç saatlerinde bir millet uyanıyordu! Daha doğrusu, uyuyan bir milleti uyandırıyordu cumhurbaşkanımız…
Yanına haksızlığa uğramış bir vatandaşı da almış; Partizanlığa, adaletsizliğe, baskı ve zulme karşı direnişin bayrağını açıyordu…
“Bu vatandaşın suçu ne? Seçimlerde beni destekledi diye, bu emekçi insanımızı işten durdurdular… Denktaş’ı destekledi diye bu tür haksızlıklara, zulme uğrayan diğer vatandaşlarıma da çağrı yapıyorum… Baskı ve zulme, adaletsizliğe dur demek için bana gelsinler… Hep birlikte bu uygulamaların üstüne yürüyelim…” diyordu…
Gerçi, Kooperatifte çalışan bu vatandaşı, belediye çalışanı sanmıştı; gerçi çağrısı yalnızca seçimlerde kendisine destek verenlere yönelikti, ama olsun!.. Bir millet uyandırılıyordu işte… Yetmez miydi? Bense tutmuş, satır aralarından yine olumsuz yorumlar çıkarmaya çalışıyor; yeni bir filime hazırlanan Erol Taş gibi fesatlık planları kuruyordum…
Gecenin o saatinde bir millet uyandırılıyordu!.. Hıyanetliğin lüzumu yoktu!.. Televizyonu kapattım… Ağır adımlarla yatağa doğruldum… Başımı yastığa dayadım ve huzur içinde uyudum… (4-05-2000. REFERANDUM isimli kitabımdan. Sayfa 75)
• Dün akşam, Sarayönü Meydanı’nda “Demokrasiye Destek Platformu” çağrısı ile “Demokrasiye Destek Mitingi” adı altında bir miting gerçekleştirildi ya; mitinge çağrıyı yapanlara; “Demokrasi” adına (Türkiye’de) yapılanlara bakınca bu yazı düştü aklıma…
“Demokrasi Nöbeti Tutulacak” dedi “Başkomutan” OHALde tutun bakalım; neresinden tutacaksanız, O bilmediğiniz, tanımadığınız mereti!...