BAYINDIRLIK İLE ULAŞTIRMA BOŞANMALI

Onur Olguner

Lefkoşa Surlariçi’ne doğru gidiyorum. Peyak ambarlarından güneye döndüğüm andan itibaren yola dizilmiş taşıma izinli (T İzinli) araçlarla karşılaşıyorum. En az 3-4 şerit kapatılmış durumda ve grev var. O çok şeritli geniş yol, T izinli araçlarla tıklım tıklım dolmuş.

Saymaya çalışıyorum, başaramıyorum. Yola bırakılmış araçlar meclise kadar ilerliyor ve devam ediyor.

Ülkede bu kadar T izinli araç olduğunu bilmediğimden şaşırıyorum. İnanılmaz bir sayı. Birçok otobüs ve minibüs yollarda.

Peki, bu kadar T izni olmasına karşın ülkede toplu taşımanın durumu ne?

Yok denecek kadar az!

Dahası bu ülkede öğrenciler ve turistler toplu taşıma eksikliğinden çok ama çok şikayetçi.

Tabii bu şikayetler pek de dikkate alınmıyor. Çünkü ülke ekonomisinin bel kemiğini oluşturan öğrenciler ve turistler oy veremiyorlar. Oy veremedikleri için de şikayetleri devlet ve siyaset anlayışımız tarafından dikkate alınmıyor.

İşin ironik tarafı tam da burada aslında. Bu bireyler oy kullanamıyorlar ama memnuniyetleri pek çok şeyi belirliyor: Mesele bu ülkenin ekonomisinin durumu, özel sektörün ayakta kalması, işsizlik oranının azalması, devlet bütçesinin denkliği ve kamu maaşlarının ödenebilmesi bu konu ile doğrudan bağlantılı.

Dahası  Avrupa Birliği de küresel ısınma krizinden dolayı dünya ülkelere haykırıyor:

ARTIK YOL YAPMAYIN, TOPLU TAŞIMA YAPIN!

Özellikle UNDP ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından açılan fonlar bu konuya çok sıcak bakıyor. Diğer birçok projede talep edilen ‘ekonomik sürdürülebilirlik’ şartı, konu toplu taşımaya geldiğinde göz ardı edilebiliyor.

Ama bizim siyaset anlayışımız toplu taşıma sistemlerinin ne kadar önemli olduğunun pek de farkında değil.

İlgili bakanlığımızı KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı olarak kurmuşuz bir kere.

Ulaştırma bu evlilikte ezilen taraf. Bakanlıktaki bütçe ve fonlar çoğunlukla yol yapımına ayrılıyor. Ulaştırma sistemlerine ise para harcamak ülke siyasetine göre absürt. Hatta bazen ‘lüks’ olarak bile tabir edilebiliyor.

T izinlerinin, seyrüsefer harçlarının ve dış fonların aslında bu toplu taşıma sistemlerini kurmak için var olduğunu unutmuş durumdayız.

O YÜZDEN ARTIK BU EVLİLİK SONA ERMELİ!

Ulaştırma, “Üzgünüm ama bu ilişki yürümüyor, benim büyüyebilmem için senden ayrılmam lazım” diyerek Bayındırlık’tan boşanma talep etmeli. Hatta belki ‘Çevre’ ve ‘Şehircilik’ gibi yeni arkadaşlar edinerek yoluna devam etmeli.

Ulaştırma Bakanlığı bu ayrılıktan sonra artık toplu taşıma sistemleri için sürekli planlama ve projeler üretecek halde yapılandırılmalı. Güçlendirilmeli.

Sonuç olarak bu ilişki artık bitmeli, bayındırlık ile ulaştırma boşanmalı çünkü bu ilişki ulaştırmayı yıpratıyor ve büyümesine engel oluyor. Halbuki ülkemizde turizm ile yükseköğrenimi geliştirmek için bizim ulaştırmaya çok ihtiyacımız var!