Bazen "yenilgi" de iyidir

Mert Özdağ

Yaşanan her şeyin bir bedeli var.

Barışın da…

Lakin, cevaplanması gereken soru aslında çok basittir.

Öyle lafı dolandırmaya da gerek yoktur.

Bu memleket bir şeyin sancısını çekecekse neyin sancısını/sıkıntısını çekmeli?

Savaşın? Yoksa barışın mı?

Savaşı iliklerine kadar hissetti bu adanın toplumları…

Çok bedeller ödedi nesiller…

Acılar çektik, acılar yaşadık, izleri hâlâ derinlerde kanamaya devam ediyor.

Bedelini ödedik/ödediler/ödüyoruz.

Artık sıra barıştadır.

İnsanlığa yakışan, barışı sırtlamaktır, barışı kucaklamak.

Evet daha ağırdır sorumluluğu, bedeli, biliyoruz.

Bu memlekette acılar çeken hiç kimse savaşı bir daha yaşamak istemez!

Kim ister evladını koymak sarı toprağa?

Kim ister anasının üzerine yıllar sonra da olsa bir kürek toprak atmak?

Kim ister bebeklerini konuşmayı sökmeden sonsuzluğa uğurlamak?

Barışseverler çok büyük kaygılar duyuyorlar bu günlerde…

Ellerinde olmayan gelişmeler nedeniyle memlekette gerilimler yine tırmandırılıyor.
Elbette haklı bir kaygı bu…

"İki ayrı devlet" naraları, denizde doğalgaz nedeniyle yaratılan savaş provası ve dahası…

Ama madalyonunun öteki yüzüne de bakmak gerekir.

Bu illet siyasi sorunu hiçbir nesil çözemedi.

Hiçbir plan, hiçbir yazılı proje hiçbir yazılı metine tamam demedi siyasiler…
                                                           ***

Ancak milliyetçiliğin çirkin yüzünü ardında sakladığı savaş dilinin ortadan çekilip gitmesinin tek bir yolu vardır: Barış!

Diyaloğun, ortak yurt aramaya yönelik işbirliği adımlarının başladığı anda yenilen milliyetçilik olacaktır.
Bu artık ne o kesimin, ne bu kesimin...
İnsan olan herkesin zaferidir.

Tarihi günler yaşıyoruz.
Neredeyse 70 yıldır bitmesini beklediğimiz ama itiraf edelim, bitebileceğine hiç inanamadığımız çok çirkin bir dönem sona erecek mi?

                                                          ***

Toplumsal barışı bir de kendi kalbimizle, kendi zihnimizle idrak etmeyi denemeliyiz.
O zaman anlayacağız ki...
Bazen "yenilgi" de iyidir.
Barış ancak güzel ve kutlu yenilgilerle mümkündür!
İnatlarımızın, hınçlarımızın, öfkelerimizin, affedemeyen ve merhamet duymayan kalbimizin yenilgisiyle...
Ve ardından tövbe gelecek pişmanlıklarla mesela...
Şunu da unutmamalı!
Savaşmak kolaydır.

Zor olan barıştır.
Barışın acısı yok, zorluğu var.
Ve son sorum da bu olsun:
Hangisini tercih ederdiniz?

 

Welcome to Miami baby!

Yerel seçim geliyor, malumunuz…
Şimdi öyle bir büyülü döneme gireceğiz ki!
Buna ait işaretler de yavaş yavaş kendini gösteriyor.
Yollar, köprüler, çiçekler, petunyalar, şekilli serviler…

Sanal grafik oyunları…

8 yıllık belediye başkanı bile park açılışı için bu yılı beklemiş!

Bir gecede yayalaştırmış yolları…

Sosyal medyada bizzat belediyelerin hesabından “başkan şov”lar, ne acı!
Ne güzel klipler!
Ne güzel işler (!)
Sanırsın ki Miami!
Bilmesen, her gün görmesen kentin halini dersin ki Florida!
Kendin tanık olmasan, o köye dersin ki Monte Carlo!
Belediyelerin kendi sosyal medya hesaplarından bizzat başkanlarını öne çıkaran reklamlarına ne demeli?
Belediyenin kasasından, sponsorlu, uçan kameralı kısa filmler, şunlar bunlar!
Ah ki ne ah.
Sen nelere kadirsin seçim, ey koca seçim…
Welcome to Miami baby! Welcome to Miami!