Ulaş Gökçe
Deniz insanı denize hazırlıklıdır. Plaj pabucu, plaj havlusu, plaj şortu, plaj gözlüğü, plaj çantası, plaj termosu vardır. Plaja gelir, havlusunu serer, yağlanır, biraz uzanır, etrafa bakar, denize bakar ve sonra sakince denize girer. Denize alışır önce hafif hareketlerle. Sonra kulaç atar, derinlere açılır, sonra geri gelir. Hareketleri ölçülü, planlıdır. Deniz insanı, denizi çok ciddiye alır. Evet, denizi çok sever ama güneşle birleşen denizin, derin denizin şakası olmadığını bilir.
Deniz görmüş kara insanı hemen belli olur. Eğer plajda pantolon giyen biri varsa kara insanıdır. Denize özel giysisi yoktur. Deniz tuzunun giysileri ne yapacağını bilmez. Pantolonla, etekle, rugan ayakkabıyla plaja gelebilir. Bakkaldan meyve suyu veya kola almıştır. Plajda ne içileceğini bilmez. Plajda köfte yenilebileceğini düşünür. Deniz gözlüğü, çantası ve diğer olmazsa olmazları yoktur. Tüm eşyaları bir poşettedir. Denizi gördüğünde içindeki deli, şımarık çocuk, zincirlerini koparmış canavar, özgürlüğüne kavuşmuş kaplan, alçıdan kurtulmuş ayak, uzun nöbetten gelen askerin pantolondan kurtulmuş kıçı gibi davranır. Heyecanlıdır, sürekli güler, davranışlarını kontrol edemez. Her şeyini kumlara atar ve bazen sesli, bazen de sessiz çığlıklar atarak deniz koşar. Denizde köpükler saçarak bir tek kendinin bildiği yüzme tekniklerini kullanır. Suda çılgınlar gibi hareketler yaptığından kısa bir süre sonra hemen yorulur, denizden çıkar, kendini kumlara atar. Kara insanı için kum bir zevk unsurudur, kıçına-kulağına kaçacak kumdan habersizdir.
KÖTÜYÜ İYİYE
Yarı aydın sorunu görür, nedenlerini göremez. Kendini kurban, anlaşılmamış, keşfedilmemiş, değer verilmemiş görür. Her şeyi sorun görebilir, kendini sorun veya kendini sorunun parçası göremez. Belirtileri gidermeyi tercih eder ama nedenleri çözmeye aklı ve gücü yetmez.
Kötü sanatçı imkânlardan şikâyetçidir. Sahne küçük gelir, devlet yoktur, festivale davet edilmemiştir, toplum ilgi göstermemektedir, meslektaşlarıyla kavga eder.
Köhne her şeyi yıkmaya adanmış bir hayatı vardır sanki. Önyargılar, tutuculuk, küçük ve büyük, yerel ve küresel statükoların tümüne karşı savaşa adamıştır hayatını. Şort giyemiyor mu? Baflıdır.
Londra’da 40 kilo eroinle yakalanmış bir adam. Ona acıyor, ona üzülüyor. Bir adam çok güzel işler yapmış şehrinde. Onu takdir ediyor ama sonuna kadar güvenmiyor, onun şehirden olmadığını hatırlatıyor her fırsatta. Bizden kötüyü, onlardan iyiye tercih mi ediyor? Böyle bir insan Mağusalıdır.
SİYASET HALLERİ
Eğer bir insan aniden sadece takım elbise veya siyah etekle ceket giymeye başlamışsa, sosyal medyada “Bugün Hatice Teyzemizin elini öptüm, hatırını sordum” diyorsa, haftada iki kez meyhaneye gidiyorsa milletvekili adayı demektir.
Eğer bu kişi seçimden sonra üzülmek, depresyona girmek, çemkirmek yerine partisine ve başkanına bağlılığını bildiriyorsa müdür veya müsteşar olmak istiyor demektir.
Eğer bu kişi tüm bunları yapmışsa ve aniden başka konulardan bahsetmeye başlamışsa müdür veya müsteşar olamamış demektir.
Biri “Solda birlik” deyip küçüğü büyüğe değil, büyüğü küçüğe bağlamak istiyorsa milletvekili olmak istiyor demektir.
Bir sanatçı diğer bir sanatçıyı kıskanıyorsa, onu sevmiyorsa kötü sanatçı demektir.
Bir öğretmen veya doktor insan ve doğa sevgisi taşımıyorsa berbat bir öğretmen veya doktor demektir.
İyi bir öğretmen veya doktor berbat bir siyasetçi olamaz. İyiden berbat olmak, berbattan iyi doğmaz. İnsan işinde neyse, özünde odur. Özünde neyse yapacağı her işte odur.
SEVGİ-AŞK
Bir insan belirtilerden, küçük ve aralarında bağ olmadığı sanılan sorunlardan genel bir tablo çizebiliyorsa o kitap insanıdır.
Bir insan sorunlara bakarak sadece panik oluyorsa gazete insanıdır demektir.
Kırk yıl görmediğin bir insan bir ses ettiğinde geliyorsa dostun demektir.
Bir insan seni neden sevdiğini açıklayabiliyorsa seni sevmiyor demektir. Ama o insan seni neden sevdiğini düzgün bir şekilde açıklayamıyorsa seni çok seviyor demektir.
Aşkı hemen açıklayabilen, henüz aşkı tanımamış demektir.
Her şeyden emin olan, çok az şey biliyor demektir.
Ölümden korkmadığını söyleyen, yalan söylüyor demektir.
Eğer bir siyasetçi iktidarı insanlara yardım etmek, sorunlarını çözmek için istediğini söylemiyorsa, sürekli bir sistem ve bina ve altyapı lafı ediyorsa, hiçbir lafında insanlardan bahsetmiyorsa mutlaka hırsızlık yapacak demektir.
Bir siyasetçi veya bir sendikacı sadece siyasette ve sendikasında var olabiliyorsa orada kalabilmek için mutlaka sahtekârlık yapacak demektir.
Not: Çizimler, Amerikalı ressam Travis A. Louie’e aittir. https://www.travislouieart.com