Adapas uygulayan işletmeleri desteklemeyeceğini açıklayan “aşı karşıtı” kardeşlerimiz var...
Bu uygulama zaten son derece saçma!
Benim Adapasımla, dileyen herkes dilediği yere girebilir!
Ama bunu iş yerlerine protestoya çevirmek, kışkırtıcılık ve mızırlıktır!
Çünkü, hiç bir işletme sahibi, bu uygulamanın yürürlüğe girmesi için çaba sarf etmemiştir!
-*-*-
Aşı karşıtı veya aşı düşmanı olmak, ya da aşıyı savunmak ciddi bir haktır.
Ama bunu “hakaret, saldırı ve hedef gösterme” şekline çevirmek komiktir. Deliliktir.
-*-*-
Bence de doğrudur, kimse, mevcut aşıların yan tesirinin ne olacağını bilemeyebilir...
Ama herkesin, eminim çok güvendiği bilim insanları ya da doktorlar vardır...
Onların gösterdiği ışık doğrultusunda, gider aşısını yapar.
Veya yapmaz.
Ha yapanlar ile yapmayanlar arasındaki fark mı?
-*-*-
Bunun sonucu belirsiz?
Çünkü kimisine göre aşılanmada yüksek nüfus oranına ulaşamazsak, toplumsal bağışıklık sağlanamaz...
Yani aslında aşı olmamak; olanların da boşuna aşılanması demek!
-*-*-
Şu haklıdır, bu haklıdır; bilim tartışsın!
Benim bu konuda dinlediğim iki – üç bilim insanı yakınım var; onların tümü “aşılan” dediği için de iki Sinovac ve bir Pfizer şu anda “damarlarımda!
-*-*-
Efendim, “Siyonistler şu anda seni izliyor hatta Bill Gates seni dilediği gibi kontrol ediyor”!
Canlarım benim, Siyonistler beni Tel Aviv’in baş hahamı yapsalar ne olacak?
Bil Gates, bu yaştan sonra çok çok affedersiniz ama kıçıma talip olsa ne yazacak?
-*-*-
Aşı olmazsanız, toplumsal bağışıklığı etkileyeceksiniz!
Bildiğim budur!
Ama ben aşı oldum diye 5G ile cinsel gücümü öldürecekleri ve o yaşantıma müdahale edeceklerini söyleme cesaretinizin olmaması lazım!
-*-*-
Bu arada belirtmekte fayda görüyorum; keşke Kuzey Kıbrıs’a 5G gelse ve hepimizi diledikleri gibi robotlaştırsalar!
Ben ayrıca elimizdeki ahristo bir buçukluk G’lerle, bu iletişim çağında taş devrini yaşamak istemiyorum!
-*-*-
Ayrıca sevgili aşı karşıtları, kişisel tavrınıza saygım baki olmakla birlikte, Türkiye’deki Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ı dinlerken, gülme krizine tutulduğumu da söylemek zorundayım!
-*-*-
Adam diyor ki, “… Aşıda tavrımız çok net aslında. Aşı olmadım. Olmayı da düşünmüyorum. Bir defa bu aşıları üreten firmaların, bununla birlikte Dünya Sağlık Örgütü ve bu konuyu dünya çapında gündemde tutan küresel güçlerden Milli Görüşçüler olarak şüphe duyuyoruz. Biz pandeminin başında bir demeç vermiştik. O zaman demiştik ki bu virüs siyonizmin amaçlarına hizmet edecek. Şu anda da aynı endişemiz devam ediyor.”
-*-*-
Bu virüs Siyonizmin amaçlarına hizmet edecek!
Canlarım, canım Erbakan kardeşim, vallahi da billahi da, eğer bu İsrail denen devlet, bir virüs icat ettiyse ve hepimizi bu virüsle kontrol edecekse, zaten ben virüse hiç bulaşmadan, o devlete teslim olmayı kabul ederim!
-*-*-
N’apacaklaaaar be beni?
Kadavra yapsalar, vücudumda sağlam organ yok!
Beyin sistemime girip, İslam Dünyası’na karşı Musevi Ordusu’na asker yapsalar, elimi kaldıracak gücüm yok!
-*-*-
Sorry ama bütün aşı karşıtları, Erbakan kardeşimiz gibi mi düşünüyor?
Erbakan kardeş diyor ki, “… Görüştüğümüz bilim adamları, bize bu salgının aşıyla değil sürü bağışıklığıyla geçirilmesi gerektiğini söyledi”…
Tamam, buraya kadar saygı duymamak elde değil!
Çok güvendiğim ve çok inandığım bir çok bilim insanından dolayı ben öyle düşünmesem de, bu şekilde düşünenlere bir şey demiyorum; “Allah kurtarsın” diyorum sadece…
-*-*-
Ama adam bununla kalmıyor…
Diyor ki; “… mRNA demek insanın hücre çekirdeğine girmek demektir. Yarı insan yarı maymun çocuklar doğurmasına sebep olabilirsiniz. 3 kulaklı 5 gözlü yaratıklar doğmasına yol açabilir…”
Yani bu mudur sizin “bilim” dediğiniz?
Bu mudur “sakın aşı salınmayalım, 3 kulaklı, 5 gözlü yaratıklar doğurabilirsiniz” midir?
Sorry be refikler ve de refikalar ama Türkiye’deki aşı karşıtı eylemi de izledikten sonra; değil üç doz, değil sol kolumdan, bilmem neremden hortumla 20 doz aşı yapsalar, kabul edecek noktaya geldim!
Üzgünüm ama böyle!
Bu arada bir not eklemek istiyorum...
Benim bilgim değil, uzmanların verdiği bilgidir:
mRNA temelli aşılar 330 yıldır yapılıyor; kimse maymuna dönmedi, üç kulaklı beş gözlü biri de doğmadı...
-*-*-
Şu rakamlar bile aşılara güvenmek adına bana yeter aslında...
İngiltere’de yıl başından bu yana yaklaşık 50 bin kişi Covid 19 nedeniyle yaşamını yitirdi.
12 Eylül 2021 tarihine kadar bunların 38 bin 964 kişisi hiç aşı yaptırmamış kişilerdi.
458 kişi ise çift aşılıydı.
Elbette kimse “Aşılanan ölmez” diyemez...
Ama rakamlar da ortada yani...
-*-*-
Kısacası, bir yanda bazı aşı karşıtlarının gerçekten deli saçması bile olmayacak zırvalıkları; öte yanda istatistikler ve güvendiğim bilim insanlarının açıklamalarını ince eleyip, sıkı dokuduğumda, kesinlikle aşı olmaktan başka çaremiz olmadığı inancım çok yükseliyor...
Kenan Poleo...
Kimdir Kenan Poleo?
Önce şunu söyleyelim, “Kıbrıslı”dır...
Yani köken olarak...
“Kimlerdensin ya be Kenan?” şeklindeki soruya “Londra aksanı” ile vereceği yanıt, “Valayi çok şey etmem ama Balalan yani Bladanisyoluyum. Çocuğkana gittim bir kaç hafda, o gadar...”
-*-*-
Kenan Poleo, 1 Eylül 2021’den itibaren Birleşik Krallık İmparatorluğu’nun İstanbul Başkonsolosu; aynı zamanda Doğu Avrupa ve Orta Asya Ticaret Komiseri’dir...
Ve tabii ki köken bir yana o bir “British”tir!
-*-*-
Dün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bir araya geldi... Basında yer alan “Türkçe” sohbetlerine, samimiyete ve bir Kıbrıslı’nın böylesine çok önemli bir görevde bulunuyor olmasına bayıldım...
-*-*-
Kenan Poleo daha önce de çok önemli görevlerde bulundu. En son Berlin’de ülkesi adına üst düzey bir görevdeydi...
Öyle bir CV’si var ki; ben olsam İngiltere’de veya KKTC’deki tüm öğrencilere bu adamı ders olarak okuturum...
Gurur duydum...
Rol model olarak herkesin çocuklarına bu adamla ilgili bilgi vermesini de tavsiye ederim...
-*-*-
Efendim, bu adam bir İngiliz değil mi?
Evet İngiliz vatandaşı…
Etnik kökeninin “Kıbrıslı” olması evet çok değerli ve rol model olarak görüyor olma sebeplerimin en değerlisi…
Ama O, yaşadığı ülkeyi vatan bilmiş; geçmişini unutmamış, mesajlarında “anne yemeğini” özlediğini belirtmiş…
Belli ki geleneklerine hala sahip çıkabilen biri…
-*-*-
Ve aynı zamanda O bir DJ…
Ve o bir Balalanlı…
-*-*-
Bence Balalan da çok iyi incelenmeli…
Irkçılık gibi almayın ama bu küçük köyden, öyle büyük beyinler çıkmış ki…
Sadece Zeka Bey değil ha…
Paleolar, Pireolar, Kafalliler, İspahuriler, Hacı Mehmetler, Halidolar, Hacı Osmanlar, Bilgehanlar, Ergineller, Bayramlar…
-*-*-
Türk, Rum, İngiliz, Kıbrıslı...
Hiç kavga etmeyin; çok geri gitmeye uğraşmayın; Kenan Poleo olmayı başarın...
Dünyalı... Ama başarılı...