Fayka Arseven KİŞİ
Kıbrıs Türk Otelciler Birliği (KTOB) Başkanı Dimağ Çağıner, “Bizi çok kötü bir yıl bekliyor. Bizim istediğimiz bu konuların çözülebilmesi için yapılması gereken yapısal reformların yapılması, radikal kararların verilmesidir. Verilmeyecekse bunun bedelini hep birlikte ödeyeceğiz” açıklamasında bulundu.
“Herkes kendi statükosunu bir şekilde yaratmıştır. Ama bu çözüm değil” diyen Çağıner, “Çünkü bir süre sonra sıfır noktasına geleceğiz. Toplumsal olarak hepimiz şapkamızı çıkarıp önümüze koyup düşünmemiz gereken bir dönemdeyiz” ifadesinde bulundu.
Çağıner, turizmde zor bir yıl olacağına işaret ederek, “Kepenk kapanmaz ama küçülmeler olacaktır, istihdamda, tüketimde azalmalar olacak bu da piyasada daralmaya neden olacaktır” vurgusunda bulundu.
Bu hafta turizmi, ülke ekonomisini ve gündemi KTOB Başkanı Dimağ Çağıner ile konuştuk.
“Üçlü tarife, modern ülkelerde uygulanan tarife modelidir. Kimse bu modele karşı değil. Tepkiler, akıl oyunu yapılmasınadır.”
- YENiDÜZEN: Elektrikte üçlü tarife sistemine yaklaşımınız nedir?
- Dimağ ÇAĞINER: Üçlü tarife modern ülkelerde uygulanan tarife modelidir. Kimse bu modele karşı değil. Tepkiler, akıl oyunu yapılmasınadır. Yani bugün KIB-TEK için dense ki; ‘zarar şu kadardır, biz bu maliyetlerin altından kalkamıyoruz, bunun için de şöyle bir tarife planı uyguladık. Bu tarife planı da maalesef zamlandı. Ama en azından bu saatlere bir indirim koyduk. Vakti olan, uygun olan da gitsin bunu kullansın’ deseydi hiç bu kadar tartışma çıkmayacaktı.
Çünkü deniliyor ki 1\3’ü faydalanacak, 2\3 yüzde kaç zamla karşılaşacak? Çok nettir, KIB-TEK zarardadır, bu zararı finanse edecek paraya ihtiyaç var, bunun için zamma ihtiyaç vardır. Bir kısma indirimli verirseniz, diğer kısma ötekinin bedelini ödetmek zorundasınız. Temel matematik budur. Siz yüz elli defa başka cümlelerle söyleyin, sonuç aynıdır. Günün sonunda hane halkı daha fazla elektrik maliyeti ile karşılaşacak. İşletmelere geldiğimiz zaman; tanınmamış olan bir ülkede turizm, acentecilik, otelcilik yapmaya çalışıyoruz. Zaten elimizde ambargonun getirmiş olduğu girdi maliyetleri var. Ne reklam yapabiliyoruz, ne ulaşımımızı dünya standartlarındaki ekonomik hale getiriyoruz. Bunları yapamazken, üstüne bir de girdi maliyetlerimiz sürekli artmaktadır.
Akdeniz’de yalnız da değiliz. Türkiye var, Güney Kıbrıs var, biz bu maliyetlerle pazarlamamızı nasıl yapacağız? Her şeyden ötesi fiyat tahminlerimizi ne yapacağız? Erken rezervasyon dönemi Ekim ayında başlar, 31 Mart tarihine kadar aktif bir şekilde devam eder. Bu dünyada da uygulanır. Peki bu modeli uygularken, otelci ne yapacak? Önümüzdeki senenin maliyetini tahmin etmesi gerekir. Tahmin etmesi için kuru bilmesi gerekir, bilemiyor. Ülkenin ekonomik kondisyonlarını bilmesi gerekir, protokol imzalanacak mı imzalanmayacak mı onu bilmesi gerekiyor, onu da bilemiyor. Üstüne üstlük KIB-TEK gibi neden, niçin, neden devam ettiği bilinmeyen ya da bilinen açıklanmayan bir zararın finansmanı için ihtiyaç duyulacak zammın üstüne bir de bunu koyduğunuz zaman enerji maliyetleri artık otel maliyetleri içerisinde sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Yapılan son zamlarla birlikte pazarlama yapmaya devam etmemiz mümkün değil. Otelciler olarak bu yıl maalesef hep zarar edeceğiz.
Esas konu bunu kim çözebilir? Bu yapısal bir sorundur. Kimse ‘bu hükümet bunu yaptı’ diyemez. Bu yanlış bir tespittir. Ama bu hükümet yapısal olarak bunu çözebilir. Artık belli konularda radikal kararlar almazsak, bundan her sektör etkilenecektir. Kimse diyemeyecek ‘bana dokunmadan ona dokunun’. Bu yapısal sıkıntılar herkese dokunacak.
“Şunu diyemem; ‘otelciye teşvik verin.’ Halk isyan eder mi? Eder. Haklı mı? Haklı. Peki diyemiyorum ama diyelim ki dedim, var mı kaynak? Yok. Ben ne istiyorum biliyor musunuz? Bittiğinin tespitini istiyorum. Bugüne kadar kurulan bu sistem bitmiştir.”
- YENiDÜZEN: Sizin önerileriniz nelerdir?
- Dimağ ÇAĞINER: Hiçbir önerim yok. Şunu diyemem; ‘otelciye teşvik verin.’ Halk isyan eder mi? Eder. Haklı mı? Haklı. Peki diyemiyorum ama diyelim ki dedim, var mı kaynak? Yok. Ben ne istiyorum biliyor musunuz? Bittiğinin tespitini istiyorum. Bugüne kadar kurulan bu sistem bitmiştir. Önce bunu tespit edelim. Ondan sonra da dükkan mı kapatacağız, baştan mı başlayacağız ne yapacaksak ondan sonra başlayalım. Ama önce bir tespit edelim. Neyi sürdürmeye çalışıyoruz? Olmayan paranın, insanların cebinden tahsil edilmesini mi? Mümkün değil. Herkes bir şekilde borçlanıyor. Bunun devam etmesi mümkün değildir. Devletimiz maalesef mükellefiyetlerini yerine getirebilecek bir mali yapıda değildir. Bir kere bunu kabul etmeliyiz. Bunu kabul ettikten sonra yine söylüyorum sadece bu hükümetin sorunu değildir, bütün hükümetlerin alması gereken kararları, almamasının sonucunu yaşıyoruz ve her birimiz bunun içinde bir şekilde tarafız. Kimse burada temiz değildir. Kimseyi suçlamadan bu yapının devam etmeyeceğini kabul etmeliyiz. Ondan sonra da işin uzmanları bu sorunları çözsün ki bunları çözebilecek kapasitede insanımız var. Ama çözümleri yerine getirmede sıkıntı çekiyoruz. Yerine getirmediğimiz sürece de bunun bedelini ödeyeceğiz. Sanıyorum ama bu sefer deniz bitti. O bittiğin içinde oyunu oynamak çok kolay olmayacak.
“Bizi çok kötü bir yıl bekliyor. Bizim istediğimiz bu konuların çözülebilmesi için yapılması gereken yapısal reformların yapılması, radikal kararların verilmesidir. Verilmeyecekse bunun bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.”
- YENiDÜZEN: 1 Nisan’dan itibaren yeni tarifler uygulamaya geçecek. Otelciler için sıkıntı sadece enerji maliyetleri mi?
- Dimağ ÇAĞINER: Bizim için sadece enerji maliyetleri değil sıkıntı. Enerji maliyetleri, girdi maliyetlerini şişirdi. Onun dışında başka sıkıntılarımız var, örneğin pazarlamada. Bu yıl pazarlama eksik yapıldı. Ödenmesi gereken, halkımızın hiç hoşlanmadığı teşvikler var, ki adamıza turistler geliyorsa bu vesileyle geliyor. Rum tarafı ambargo uyguluyor. Türkiye’de döviz krizinde insanların satın alma gücü buraya yansıdı, rezervasyon sayıları düştü. Bunun üzerine uçak bilet fiyatları düşmesi gerekirken, yükseliyor. Bunları sadece enerji maliyetlerine bağlamak mümkün değildir. Sadece bu hükümetle alakalı da değildir. Ama geçmişten bugüne kadar yapılan hataları üst üste koyduğunuz zaman gerçekten zor bir sene yaşayacağız. Bunu nasıl düzeltiriz bilemiyorum. Kepenk kapanmaz ama küçülmeler olacaktır, istihdamda, tüketimde azalmalar olacak bu da piyasada daralmaya neden olacaktır. Bunu durdurabilecek önlemleri biz sürekli söylüyoruz. Ama onların da anladığım ellerinde imkan yok. Yoksa da yok yani…
Ama şu var; hükümette para yok ama paranın nasıl olabileceğini bulma mükellefiyeti vardır. Bulamıyorsan da ne yapacağımızı bize söyleme mükellefiyeti vardır. ‘Başınızın çaresine bakın’ deme hakkı yoktur. Hele hele lokomotif olan turizm sektörünü ne olursa olsun umursamaz hale bırakmanız mümkün değil. Dolayısıyla bizi çok kötü bir yıl bekliyor. Bizim istediğimiz bu konuların çözülebilmesi için yapılması gereken yapısal reformların yapılması, radikal kararların verilmesidir. Verilmeyecekse bunun bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.
- YENİDÜZEN: Sizin için radikal kararlar nelerdir?
- Dimağ ÇAĞINER: Yapısal reformlar oluşmalıdır. Özelleştirmeler, kamu reformu, vergi reformu gerçekleşmelidir. Sadece bir konu değil birçoğumuzun hoşuna gitmeyecek konulardan bahsediyorum. İnsanların veya bir sektörün tercihine bakılmaksızın yapılmalıdır.
“Herkes kendi statükosunu bir şekilde yaratmıştır. Ama bu çözüm değil. Çünkü bir süre sonra sıfır noktasına geleceğiz. Toplumsal olarak hepimiz şapkamızı çıkarıp önümüze koyup düşünmemiz gereken bir dönemdeyiz.”
“Bu gemide hepimiz batacağız”
- YENiDÜZEN: Toplum bu radikal kararların, yapısal reformların arkasında ne kadar durur?
- Dimağ ÇAĞINER: Durmaz. Hepimiz dahiliz buna. Herkes kendi statükosunu bir şekilde yaratmıştır. Ama bu çözüm değil. Çünkü bir süre sonra sıfır noktasına geleceğiz. Toplumsal olarak hepimiz şapkamızı çıkarıp, önümüze koyup düşünmemiz gereken bir dönemdeyiz. Kendi kazanılmış haklarınız varken, bazılarından feragat edip bazılarının fayda kazanması da kabul edilemez. Ama şimdi hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemide beraber batacağız. Maalesef o gemi batmaya doğru gittiği zaman anlıyoruz bunu. Daha duyarlı olacağız. Bir yere dokunulacaksa, toplumdan herkese dokunması gerekiyor. Ama bundan önce bir master planınız olmalıdır. ‘Ben bunu yapıyorum ama bir yerden de geliri artırmalıyım’ denmeli. Bu gelir artışını yaptıktan sonra da adaletli dağıtım sağlanmalıdır. Sadece kesinti yapmakla bu iş bitmez. Gelir artırıcı önlemler de alınmalıdır. Radikal kararları alabilecek siyasi iradenin oluşması gerekir. Bu 4 partili, 2 partili veya tek başına hükümetlerle olmaz. Bu bütün partilerin bir arada vereceği güç ile olur.
“Oteller şuan maalesef dolu değil ve bu yıl dolu olmayacak. Bu maliyetlerle dolu olmayacak. Yatak sayısı ile ilgili de bir derdimiz yok. Tam tersine bu yatak sayısını doldurabileceğimiz pazarlamamız yok.”
- YENiDÜZEN: Teşviklere değindiniz. Teşvikler, tanıtımlar yeterli değil mi?
- Dimağ ÇAĞINER: Turist başına 70 Euro’luk bir teşvik ödeniyor. Aslında bu teşvik de değil. 70 Euro bizim maliyetimizi ortadan kaldıran bir şey. Çünkü ambargodan dolayı uçaklar indi kalktı yapmak zorunda. Havayolu şirketleri bir uçaktan günde 3 kez faydalanırken, Kıbrıs’a verdiği için 2 kez faydalanıyor. Bunun bir de fırsat maliyeti var. Bunları üst üste koyduğunuz zaman bir rakam ortaya çıkıyor. Bu da 80-90 Euro’dur. Ama şuan 70 Euro’ya kadar düşmüş bir rakamdır. Bunun altına düşünce ise kimse gelemeyecek. Bir kırılma noktası vardır. 70 Euro’da budur. Bu paranın yüzde 30’nu KKTC hükümeti, yüzde 70’ni TC karşılıyor. TC bunu ödemeyi kabul ediyor. KKTC yüzde 30’nu ödüyor. Yani 21 Euro ile bir turizm geliri oluşuyor. Bu da 700-800 Euro’ya geliyor. Yani cebimizden 21 Euro çıkarken her bir turist için, 700 Euro geliyor. Mantıklı mı değil mi ilk önce buna karar vermeliyiz. Bence mantıklı. Bu yeterli mi? Evet 70 Euro yeterli ama konu bunun gününde ödenmesidir. Daha önce TC protokole göre bu parayı günü gününe bize ödüyordu. Şimdi 2017’nin bir kısmı 2018’in de neredeyse hiçbiri alınamadı. Bu para da tur operatörlerine verilmesi gerekiyor. Bizi yurtdışında pazarlayanlara ama biz de biliyoruz ki kısa sürede devletimizin bunu kontrol edip ödeyebilmesi mümkün değil. Biz de bunu kabul ettik. Biz ne yapıyoruz? Otel faturalarından düşerek, insanlara veriyoruz. Yani biz parayı nasıl olsa ödeneceğiz diyerek eksik alıyoruz. Kısacası o para gitti. Biz paranın gelmesini bekliyoruz. Yani ağlanacak halimize gülecek hale geldik. Gerçekten konuştuğumuz konular şuan aşılabilir. Turizmin kötü gidişatı eğer ülkeyi etkilemeyecek ve sadece benim şirket derdim ise tamam. Ama bu ülkeyi etkileyecek. Biz bunun etkilerini öngörebiliyoruz. Oteller şuan maalesef dolu değil ve bu yıl dolu olmayacaklar. Bu maliyetlerle dolu olmayacak.
- YENiDÜZEN: Turizm Bakanı’nın da yatak sayısının artması yönünde bir istemi var… Mevcut oteller dolmazken, yenilerini istemek…
- Dimağ ÇAĞINER: Sayın Bakan karar vermez otelin yapılıp yapılmayacağına, iş insanı karar verir. İş insanı da fizibiliteye, koşullara bakar. Sayın Bakan, bir niyet, bir istek, arzu, hayali, olması gerekeni dile getiriyor. Ama olması gereken sadece yatak sayısı değildir. Yatak sayısını pazarlamak için kaynağa ihtiyaç var, ulaşım için kaynağa ihtiyaç var, bunun girdi maliyetleri için kaynağa ihtiyaç var. Sadece yatak sayısı üzerinden konuşmak gerçekçi değildir. Ama o da politikacıdır. Bunları söylemek zorunda... Ama yatak sayısı ile ilgili bir derdimiz yok. Tam tersine bu yatak sayısını doldurabileceğimiz pazarlamamız yok.
2017’de aynı yatak kapasitesi, tek boş yatak yoktu. Neden? Çünkü İsrailli turistler Güney Kıbrıs’tan kuzeye geçtiler ki bugün yine olsa çizmiş olduğum kara tablonun yüzde 70’i değişirdi. Ama komşularımız sağ olsun faydalanmamızı arzu etmedikleri için buna müsaade etmiyorlar.
“Devletimizin bazı konularda büyük hataları var. Ama ulaşım öyle kolay bir şey değildir. Konuşmakla, hava yolu açalım demekle, ya da ‘havayolları 2-3 ek sefer koysun’ demekle bilet fiyatları düşmez.”
- YENiDÜZEN: Bilet fiyatlarının ucuzlaması hayal mi?
- Dimağ ÇAĞINER: Devletimizin bazı konularda büyük hataları var. Ama ulaşım öyle kolay bir şey değildir. Konuşmakla, hava yolu açalım demekle, ya da havayolları 2-3 ek sefer koysun demekle bilet fiyatları düşmez. Ki Nisan ayında fiyatlar hiç düşmez. Fiyatlar tam tersine bundan sonra artacak. Ama sayın Bakan’ın hatası mı bu? Hayır. Bakan ‘düşecek’ dedi de, düşmedi değil. Bakan ‘düşecek’ dedi ve hata yaptı. Yoksa düşüp artmasının mesulü onda değildir. Bunu çözebilmemiz için KTHY örneğine gittiğimizde ‘havayolumuz zarar ediyor’ dedik. İki tür zarar vardır. Bir gerçekten operasyon için yapmanız gereken zarar vardır. Bir de yanlış idareden dolayı zarar vardır. KTHY’de bu ikisi birleşti. Hem yanlış idare edildi hem de bu ülke için zarar etmesi gereken bir rakam vardı. İş insanları diyecekti ki ‘biz böyle bir şirket kuruyoruz, bu şirket gerekirse senede şu kadar zarar edecek. Ama toplam faydada otele, acenteye şu kadar insan daha ilave gelecek, doluluğum artacak, uçak da yüksek maliyetlerden kurtulmuş olacak ve arkasından da biletler ucuzlayacak.’ Ama bu o kadar kolay değil. Örneğin Anadolu Jet İzmir seferlerine başladı, Atlas Jet İzmir’den çekildi. Serbest piyasada ne diyebilirsiniz? Havayollarının çok para kazandığı iddia ediliyor, gerçekten kazanıyor mu? Belli değil. Ama şu gerçek ki özel günlerde fahiş fiyatlarla biletler satılıyor. Bugün olması gereken bilet fiyatları 550-600 TL gidiş dönüş normaldir. Ama 1000 TL’nin altına bilet bulamıyorsunuz. Ama Euro ile baktığınızda bilet fiyatlarının çok değişmediğini görüyoruz. Aslında sorun bizim fakirleşmemizdir.
“Sendikaya karşı değiliz, önümüzdeki sendika örneklerini görüp, korkuyoruz. Aynı sendika örnekleri bizde de olacaksa kesinlikle istemiyoruz. Ama gerçek sendikacılık yapılacaksa, o kültüre gelindiyse neden olmasın. Ama bugün o gün değildir.”
- YENiDÜZEN: Çalışma Bakanlığı’nın yerel istihdamı teşvik programında turizm sektörü de vardı. Bazı kesimler buna karşı çıktı, sizin görüşünüz nedir?
- Dimağ ÇAĞINER: Yerel istihdamın desteklenmesi konusunda hem fikiriz. Doğru bir model oluşmalıdır. Ekonomik Örgütler Platformu olarak da biz görüşlerimizi beyan ettik. Orada niyet edilen sendikalaşma… Biz o kısmına karşıyız. Sendikaya karşı değiliz, önümüzdeki sendika örneklerini görüp, korkuyoruz. Aynı sendika örnekleri bizde de olacaksa kesinlikle istemiyoruz. Ama gerçek sendikacılık yapılacaksa, o kültüre gelindiyse neden olmasın. Ama bugün o gün değildir. Bugün bu sıkıntıların üzerine bir de işin içerisine sendikayı koymayı kabul etmiyoruz. Ama yerel istihdamın desteklenmesi konusunda yapılacak her projeye biz katkı koyacağımızı hükümete deklere ettik. Ekonomik Örgütler Platformu olarak yerel istihdamın desteklenmesi için de bir çalışma hazırladık. Bunu kamuoyu ile de paylaşacağız.
Başbakan dedi ki; yüzde 22 yerel istihdam yüzde 20’ye düştü. İnsanlar da diyor ki; bu otelciler daha az yerli çalıştırıyor. 7500 işsiz var kayıtlarda, 55 bin yabancı işçi var, yani biz yabancıları çıkarsak 7500’ü işe alsak yine sorun çözülmez. 30 yeni otel açılsa, herkesi aldığımızı düşünün ama yüzde 22’i yüzde 20’ye düştü ya o yüzde 7-8-10’lara düşecek. İşsizlik kalmadı mı diyeceğiz? Konu yüzdelik değil reeldir. Bizim canımızı sıkan neden her şeyin olumsuzluğunda oteller gündeme gelir, neden elektrik zammı, üçlü tarife geldiği zaman oteller bundan faydalanıyor deniliyor, faydalanmadığı halde… Neden yerli istihdama en büyük katkıyı turizm sektörü verirken, hiç çalıştırmıyormuşuz gibi söyleniyor. Neden acenteler bu ülkeye turist getirmek için cebinden para öderken ve onlara madalya takılması gerekirken eleştiriliyor.
- YENiDÜZEN: Sizce neden turizmciler hakkında böyle düşünülüyor?
- Dimağ ÇAĞINER: Halkın böyle düşünmesi çok normaldir. Ama işin içinde olan gelmiş geçmiş hükümetlerin bunu savunmak yerine buymuş gibi anlatması kabul edilmezdir. Ülkedeki ekonomik çarkta turizmin vazgeçilmez olduğunu idrak edemiyorlar. Oysa maaşlarını bu sistem öder. Ama biz cari açığımızın finanse edildiği bir yapıda çalışıyoruz. Dolayısıyla turizm gelirine kimin ihtiyacı var ki!.. ‘İnsanlar turizmden geçinmiyor’ diyorlar. Ama kimse çıkıp demiyor ‘sen garson değilsin, temizlik çalışanı değilsin, güvenlik değilsin ama X ithalat firmasındaki şoförsün.’ Peki o mallar kaç kez otellere geliyor? İlla ki otelde mi çalışman lazım? Çoban da, kasap da olabilirsin. Teşvikler ve verilen yatırım alanları insanları bu düşünceye koyuyor. Yani Bafra Bölgesi’ndeki araziler açıldı. Biz bu adamlara yatırım yapsınlar diye bedava verdik, bütün meselede budur. Kıbrıs gibi bir adaya adam gelip yatırım yapacak ve 10 milyon TL de arazi için ver mi diyeceksiniz? Ama adamın zaten yatırım için bu ülkeye gelmesi mucize. Çünkü yatırılan rakamlar inanın ki başka ülkelerde de yatırım yapılabilecek rakamlardır.
İhtiyat sandığında 200 milyon TL para birikiyor 200 milyon TL’ye baksınlar bakalım en büyük katkı kimdendir? 55 bin yabancı çalışıyor ve ihtiyat sandığı hakları yok. Yabancı işçi çalıştırmakla suçlanan otelcilerin yatırdığı para değil mi peki bu? Onların çalışanlar adına vermiş olduğu primler değil mi? Peki bu primden kim faydalanacak? Yerli istihdam bu kaynaktan desteklenmiyor mu? Peki neden bu ekonomik çemberi doğru okumuyoruz? Dolayısıyla hükümetlerimiz turizmciyi parlatıp, onure edeceğine, yerden yere vuruyor. Sonra da ekonomik bozuk diyorlar. Neden bozuk? Çünkü para getiren sektörlere sahip çıkılmıyor.