BEKLE BENİ

Sami Özuslu



Bu sefer seni beklemeyeceğim.
Hep böyle yapıyorsun çünkü.
Söz veriyorsun ama hiç tutmuyorsun.
Ömrüm seni beklemekle geçti.
Ve artık bekleme dönemi bitti.
Bundan sonra başka türlü davranacağım.
Sakın bana 'bekle yine, bekle beni' demeye kalkma.
*  *  *
Her 'bekleyiş'ten sonra bir mazeretin vardır mutlaka.
Armutun sapını, üzümün çöpünü dinlemekten bıktım.
'Niyet varsa yol bulunur' derler.
Demek ki sende niyet yok.
Niyetin yoksa, boşuna neden umut veriyorsun o zaman?
Hem sadece ben değilim ki sürekli bekleyen seni.
O kadar çoğuz ki...
Kimler çekti gitti umutsuzluğa kapılıp...
Kimler girdi toprağın altına bekleye bekleye...
'Bekleyen Derviş' bile bıktı, usandı.
Muradımıza eremedik hiç birimiz.
*  *  *
Bak buraya...
Hep 'son bir defa' dedin, hep beklettin.
Lakin bir defacık bile çıkıp gelmedin.
'İca' dedin kapı aralığından bazen...
Mektup attın, uzun uzun, bol kepçeden umutlar vaadeden...
Peki ya sonra?
Hiç merak bile etmedin, ne yaparım, nasıl yaşarım sensiz...
Yalnız ben mi?
Seni bekleyen herkes.
Gailen bile olmadı hiç...
Hayırsızsın sen!
*  *  *
Şimdi bir daha çıktın ortaya...
Görünmedin ama görünecekmiş gibi yaptın.
Eh, her zamanki gibi...
'Bekle' demeye hazırlanır gibisin.
Deme ama...
Beklemeyeceğim zira...
Sen gelmeyeceksin biliyorum.
Ama ne gam?
Ben geliyorum!
Nereye mi?
Seni almaya...
Kendi ellerimle...
Geleceği kurmaya...
*  *  *
Çok beklettin beni barış...
Hep bekledim.
Hepimiz bekledik.
Ve sen hep gelmemeyi tercih ettin.
Ama yeter artık bu bekleme faslı...
Sen beni bekle şimdi asıl.
Bizi bekle...
Geleceğiz ve alacağız seni, neredeysen...
Arayıp bulacağız mutlaka...
Çıktık, çıktım yola...
Bekle...
Bekle beni...