Geçenlerde bir videoya rastladım...
Ersin Tatar, Türkiye’de bir haber kanalına konuşuyor...
20 Temmuz’u anlatıyor...
Ve ne diyor biliyor musunuz?
“... Rum tarafından bize ‘beklediniz da girmedi’ diye şarkılar çalıyorlardı büyük mikrofonlardan...”
-*-*-
Evet “bekledik de girmedi!”...
Aynen öyle söyledi Tatar!
(Gülmeye ihtiyacı olanlara videoyu mesaj olarak atabilirim...)
-*-*-
Elbette bilen bilir, Rumlar, Türkiye’nin bir türlü Ada’ya gelmeyişiyle dalga geçmek ve tabii ki Kıbrıslı Türklerin moralini bozmak için “beklediniz de girmedi” diye bir şarkıyla değil, “bekledim de gelmedin” şarkısı ile propaganda yapıyordu...
Bizim taraf da, “Bir gece ansızın gelebilirim” şarkısıyla yanıt veriyordu!
“Bir gece ansızın girebilir” değil yani!
-*-*-
Bir: Ersin Tatar, meseleye son derece yabancı... Birileri anlattı, o da aklında kalanları söyledi... Hayatında bu şarkıyı dinlemedi... Savaş yıllarında bu ülkede yaşamıyordu...
İki: Tatar’ın yaşlarındaki gerçek bir Kıbrıslı, “dil sürçmesi” yaşatmayacak kadar bu şarkıyı iyi bilir...
-*-*-
Bu şarkıyı elbette Zeki Müren gibi dev isimler de icra etmiştir ama en hoş veya benim en çok tercih ettiğim versiyon, Stelios Kazancidis’in sesinden olanıdır...
-*-*-
Neyse; amacım Tatar’ın artık ayyuka çıkan gafları ile dalga geçmek değil...
“Beklediniz de girmedi” ifadesini tele almak hiç değil!
-*-*-
Mesele, bize sürekli yalan söylenmesi; 24 saat aptal yerine konmamız ve buna hiç ses çıkarmıyor olmamızdır...
Elbette korkuyoruz!
Elbette korkutulduk!
Ve elbette bu durum “sömürge yönetimi” veya “işgal yönetimi” ile bağdaştırılabilecek bir durumdur ama onun da ötesinde, “yalan”ın seviyesinin artık ayyuka çıkmış olmasıdır...
-*-*-
Tatar, Kıbrıs’ın yakın veya uzak geçmişi ile ilgili olarak bilgisiz olabilir...
CNN Türk’te “beklediniz de girmedi” diye bir şarkıdan söz etmiş de olabilir... Daha önce “Annans Plan” diye bir de plandan bahsetmişti ama sonra düzeltmişti; aslında “Akritas Planı” demek istiyordu...
Asıl mesele “dil sürçmeleri, saçmalamaları, gafları, bilgisizliği” değildir; asıl mesele, inat ve ısrarla; kandırıldığımızı bildiği halde bu tavrını sürdürüyor olmasıdır...
Ne uğruna?
Koltuk ve makam mı?
Gerçekten bilmek zor...
-*-*-
KKTC’nin egemen ve eşit bir devlet olduğunu söylüyor...
Azerbaycan’dan “dostumuz, kardeşimiz” diye bahsediyor...
Peki, neden Konya’daki İslam Dostluk Oyunları’na davet edilmeyişimize hiç ses çıkaramıyor?
Neden Azerbaycan’ın KKTC siyasetini eleştiremiyor?
Neden, söylemesi gereken, “Bizi tanıyacağı belirtilen Azerbaycan Devleti’ni tepkisizliği, sessizliği ve bize karşı olan sevgisizliği nedeniyle kınıyorum” sözünü söyleyemiyor!
-*-*-
İşte mesele budur!
Türkiye, KKTC’yi istese de tanımıyor, tanıyamıyor ve tanımayacak!
Azerbaycan bizim tarafa dönüp bakmayacak bile!
O zaman, “neden tanırmış gibi yapmasına” Tatar ya da aynı kafadaki başkası ses veremiyor?
Konu budur!
Yalan, propaganda, aldatmaca budur!
Biz sürekli yalan söyleniyor!
-*-*-
Türkiye, neden risk almıyor?
Neden, İslam ülkelerine “hadi oradan” demiyor?
-*-*-
Diyemiyor çünkü Dünya’nın gerçekleri apaçık ortadadır!
KKTC tanınmıyor...
Kimse tanımıyor...
Kimsecikler de tanıtmak gibi bir konuyla uğraşmıyor...
“Egemen eşit devlet iddiası”, değil Kıbrıs Türk toplumunun siyaseti; her hangi bir delinin saçmalığı bile olamaz!
Bunu ben söylemiyorum!
Bunu Konya’daki oyunlar açıkça yüzümüze vuruyor!
Azerbaycan’a 24 saat yalakalık ediyoruz, Aliyev adımızı dahi anmıyor!
-*-*-
Statükonun korunması hedefiyle sürekli yalan söyleniyor, 24 saat propaganda yapılıyor ve sonra Tatar, CNN’e çıkıyor, “bekledik de girmedi” diye artık gülmeyi bile iğrençleştiren laflar ediyor!
-*-*-
Bunun üzerine, hiç çekinmeden, hiç umuru olmadan, Konya’ya kendi inandığını söylediği devletinin davet edilmesi için hiç bir girişim yapmayanların, hamasi nutuk sallamak ve Kıbrıs’ta çözümsüzlüğü pekiştirmek dışında siyaset gütmeyenlerin “gel Erisn bey” davetine, hiç bir şeyi henüz çözememiş beş yaşındaki çocuk aklıyla ve de gülümseyerek gidebiliyor...
-*-*-
Bekledik de girmedi mi demişti?
Bu topluma çok fena giriyor Ersin Tatar, çok fena!
Yeter artık!
Bekledik de girmemişti!
Sayende bayağı giriyor!
Erenköy...
Bugün 8 Ağustos...
Erenköy Direnişi’nin yıl dönümü...
1964’ten günümüze geçen 58 yıl...
-*-*-
Amcam ve dayım Ereneköy mücahidi...
Babam, Yeşilırmak...
-*-*-
Onların 1964’teki efsane direnişlerinden 26 yıl kadar sonra, aynı topraklarda zorunlu askerlik görevimi yaptım...
-*-*-
Parayla değil!
Gururla!
-*-*-
Bugün geldiğimiz noktada; bu ülkeyi; o onurlu ve efsanevi direnişin değerini bilmeyen; bilirmiş gibi yapıp, ya cebini dolduran, ya rüşvet ya da komisyon almaya çalışan veya en iyi ihtimalle “makam delisi” bazı kişilerin “yönetiyor olması”, “kutlama” denen olguyu bence sıfırlıyor!
-*-*-
Hatta bırakın kutlamayı; kınıyorum da...
Kimi mi?
Erenköy mücahitleri yerine, Rum milislerin fotoğraflarını yayınlayan TC Lefkoşa Büyükelçiliği ve KKTC Cumhurbaşkanlığı’na hiç ses çıkarmayan Erenköy Mücahitler Derneği’ni...
-*-*-
Daha önce de yazmıştım, “1964’te ölmeye gittiniz; korkmadınız...”
Şimdi, bu iğrenç ve adi hatayı yapanları kınamaya korkuyorsunuz!
Çok yazık!
Futbol; büyük aşkım... Tottenham; en büyük aşkım... Dejan Kulusevski; evlatçığım... Ve Premier Lig başladı... Ve ilk hafta çok mutlu olduk...