Mağusa-İskele-Yeni Boğaziçi Emirname Taslağı’nın paydaşlarla paylaşım toplantısı olaylı geçti. Konunun tarafı olarak İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars için, paydaşların ana unsuru olan ilgili belediyelerin başkanlarının tavırları hayal kırıklığı oldu.
Öncelikle, beldelerin planlı yapılaşma ile gelişmesi geleceğe dair bir ihtiyaç ve koşuldur; bunun pazarlığı bile olmamalı… Plansızlığın yarattığı sonuçların en kahredici örneği herhalde Girne’dir. İmar planlarında yaşanan sorunların kaynağında, planları hazırlayan Şehir Planlama Dairesi’nin planlama tavrı ve paydaşların katkısını içselleştirmesi ile ilgilidir. Yasalar, Şehir Planlama Dairesi’nin hazırladığı imar planları taslağını paydaşların katılımcılığına ve katkısına açmayı zorunlu kılıyor; çok çağdaş… Bu çağdaş durumun çağdaş tavırlarla ne kadar uygulandığı önemlidir. Uygulamada paydaşların etkin ve fiili katılımcılığının mümkün kılınması, kaçak güreşilmemesi, paydaşların hayatın gerçeklerinden kaynaklanan birikim ve deneyimlerinin taslakların mükemmelleştirilmesinde değerlendirilmesi gereklidir.
Dananın kuyruğu çoğunlukla burada kopuyor. Şehir Planlama Dairesi’nin kabullenmekte zorlandığı ve dolayısıyla uygulamada sorun yaratan tavrı, başkalarının öneri ve düşüncelerini yasa gereği ama ‘iş ola’ alması ile ilgilidir. Plan onların eseridir, müelliftirler; başkalarının değişiklik önerileri onların eserlerinin yanlış veya eksik olduğu algısını yaratacağından endişe ederler. Bu tavır içinde olduklarını hiç mi hiç kabul etmezler ve bu tutum da paydaşlarla olan ilişkilerini çatışmalı hale getirmektedir. Örneğin, beldesinde yaşadıklarından kaynaklanan birikimleri ve beldesinin geleceğine dair vizyonu olan bir belediye başkanının imar planlarına katkısı yasal olarak mümkündür ama uygulamada kesinlikle mümkün olmadığı açıklıkla kabul edilmelidir; kabul edilmediği sürece son günlerin olayları sadece tekrarlanacaktır. Belediyeler, ağzı ile kuş tutsa, planlamacılar kabul etmezse, bir işe yaramaz; öyle olunca da belediyelerin tepkisi tatsız karşılanır…
Ve yine örneğin, Lefkoşa imar planı dönem-dönem güncelleştirilmek üzere paydaşların katılımcılığına ve katkısına açılmaktadır; Lefkoşa imar planı kapsamında olan beldelerin belediye başkanları ve muhtarları toplantıya çağrılır ve toplantı kararlarının demokratik oylamasında oy çoğunluğuna bile sahipler… Ancak Şehir Planlama Dairesi’nin veto hakkı vardır, çıkan sonucu beğenmemişse, oylamada kaybeden taraf olsa dahi Şehir Planlama Dairesi galip taraftır. Birleşik Kurul’un diğer katılımcılarına, ki belediye başkanları da var, figüran rolü verilirse, evet, belediye başkanlarının Mağusa-İskele-Yeni Boğaziçi Emirname Taslağı örneğinde İçişleri Bakanı’nın yakındığı ve eleştirdiği tutumları yaşanacaktır.
Şehir Planlama Mühendislerinin mesleki ve bilimsel yetkinliği ve yeteneği üzerine laf yok ama bir beldeyi yaşayan, yöneten ve yaşayıp yönettiği belde ile ilgili birikimlere ve vizyona sahip olan kişilerin katkısı küçümsenir ve tipik memur zihniyeti ile ‘arsız müteahhitlere peşkeş çekecekler’ önyargısı ile yaklaşılırsa, Bakan Baybars daha çok şoklar yaşayacak ve sitem edecek ve siyasetin niteliği üzerinde hayal kırıklığı yaşayacaktır. Toplantının bir katılımcısı ne kadar haksız veya yanlış veya tahrikkar olsa bile, o katılımcıya ‘arsız müteahhit’ kavramlı tipik bürokrat örneği müdür yakışıksız cevap verirse ve hala daha görevde ise, halk da siyasetten hayal kırıklığına uğrar.
İmar planı ile ilgili yasanın uygulayıcısı olan makam, kendi hazırladığı planları tipik ‘müellif’ tavrı ile değiştirmeye yanaşmama tutumunu değişmedikçe, “Buyurun söyleyiniz, vallahi katkılarınıza açığız, istiyoruz, bekliyoruz” deyip de onca katkının hiçbirine itibar etmedikçe ve bunu kendi yetkileri içinde gördükçe, imar planları yapma süreçleri tartışmalı ve çatışmalı geçecek, sonuçları da beldelerin gerçek ihtiyaçlarının uzağında olacaktır. Beldeden uzakta yaşayanların, sırf mesleğe sahip olmaları nedeniyle yaptıkları imar planları arızalı şekillenecektir. Sınai üretimde bir ilke vardır, üretimin sorumlusu standartlara uygun ürün üretimi yapmaya çalışır ama kalitesinin standartlara uygunluk denetimini başkası yapar; üretimi yapan ile kalite denetimini yapan aynı kişi ise, fire ürünler pazarda satışa arz olunur.
Dolayısıyla, İçişleri Bakanı’nın tepkisi dışardan bakıldığında makul ve doğrudur, içeriden bakıldığında eksik ve ‘gelişmeye açık’tır. Bakan, Şehir Planlama Dairesi’nin beldelerin imar planları yapmakta kendi kendine biçtiği ve yasallaştırdığı rolü eleştirel akılla değerlendirmeli ve paydaşların katkısının ‘Müellif kaprisleri’ ile reddedilmesini önlemelidir. Mevcut uygulamada belediye başkanlarının kendi beldelerinin imar planlarında etkisiz unsur haline getirildiği gerçeği ile yüzleşilmelidir.
Beldeler imar planları ile geliştirilmelidir, beldelerin imar planlarının uygulayıcısı olan Belediye Başkanlarının rolü güçlendirilmelidir. Bu köşe yazısı, güncel konu olan Mağusa-İskele-Yeni Boğaziçi Emirname Taslağı konusunda İçişleri Bakanı’nın ilgili belediye başkanları ile yaşadığı hayal kırıklığında, belediye başkanlarını haklı çıkarmak için yazılmamıştır. Amaç, bugünlerde yaşanan imar planları tartışmalarında, uzun yıllardan beridir imar planları konusunda katı tavır sergileyen Şehir Planlama Dairesi’nin payının büyük olduğunu ve düzeltmeye de buradan başlanılması gerektiğini, yaşanmış deneyimlerden kaynaklanan fikir olarak paylaşmaktı.
Yoksa, “Böyle gelmiş – böyle gider” oynanacaksa, imar planlarına belediye başkanları başlangıçta itiraz etse kaç yazar?!