Belediyecilikte para yetmez, belde halkına sunulabilecek hizmetlerin de sınırı olmaz; bütün mesele akılcı gelir yönetimi – akıllı gider yönetimi ile ve hesaplı riskler alarak niteliği ve niceliği yüksek çağdaş belediye hizmetlerini sunabilmekte.
Kuzey Kıbrıs’ın çoğu belediyesi yıllardan beridir mali sorunlarla boğuşmakta, “kim nasıl batırdı?” tartışması da sadece batışın derinliği artmaktadır. Olan da belde halkına ve beldeye oluyor; belde bakımsız ve pis, halkın aldığı hizmetin niteliği ve niceliği de düşük…
Artık belli oldu ki, belediyelerin şu andaki mali sorunlarını çözmek ve mali sürdürülebilirliğini de güven altına almak için meclis devreye girmeli. Bu konunun böyle hükümet marifetiyle olmayacağı da şimdiye kadar olan süreçte belli olmuştur. Hükümet elledi mi, kendi partilisi belediye başkanlarının ihtiyacına göre eller; diğerleri daha da batsın ve seçimlerde hükümetin partisi kazansın düşüncesi de parti örgütlerinin baskısıdır. Ve hükümet derken de hangi parti hükümetiyse, aynıdır; bu sırrı bilmeyen yok herhalde…
Dolayısıyla, mecliste ad-hoc komite kurarak, belediyelerin özellikle Sosyal Sigortalara, İhtiyat Sandığına ve Vergi Dairesine olan borçlarının tasfiye edilebilmesinin yolu, meclisteki tüm siyasi partilerin katılımı ile ve ülkenin tüm belediyelerinin de siyasi partilere değil bu ülkeye ve halka ait olduğu gerçeği ile bulunabilir.
Belediyelerin birikmiş borçları, faiz külfeti ile günden güne artıyor. Sosyal Sigorta, İhtiyat Sandığı ve Vergi Dairesi alacaklarını faizli alacaklar ama ortada para yok ve sosyal fonlar kendi yükümlülüklerini karşılayabilmek için faizle borçlanıyor. Kim ne anladı bu durumdan?! Birinde para yok, hizmet veremiyor, borcu faiz ile artıyor; diğeri alacaklı ama alamıyor, borçlanıp faiz de ödüyor… Bu kaderi kırmak atla deve değil ve artık kaçınılmazdır da… Belediyeler Birliği bu amaçla yeni bir inisiyatif aldı, sonuç alır mı belli değil; çünkü bu aldığı ilk inisiyatif değil ve hala daha çözümlenmedi. Birlik Başkanı Ahmet Benli uzun zamandan beri belediyelerin mali sorunlarına çare bulmak için yoğun gayretler göstermiştir; gayretleri son üç yılın tüm Maliye Bakanlarının duvarını aşamamıştır.
Dolayısıyla, artık meclisin tüm partileri Belediyeler Birliği ile çalışıp sürdürülebilir mali yapıyı kurgulamalı, borçların tasfiyesine gerçekçi ve uygulanabilir bir program çıkarılmalı ve o aşamadan sonra belediyelerin kötü yönetimle mali zora girmesinin erken uyarısını verecek düzenleme yapılmalıdır. 2000 yılında bankalar için yapıldı, şimdilerde bir bankanın zora gireceğini Merkez Bankası önceden görebiliyor ve önlemlerini alıp krizi önleyebiliyor. O dönemde bu yasal düzenleme için CTP’nin aldığı inisiyatif ve özellikle Ferdi Sabit Soyer’in katkıları hafızalardadır. Belediyelerde de benzerini yapmak olası, ama bankalarla ilgili yasanın yapıldığı gibi, meclisin tüm partileri birlikte çalışırsa olası… İnisiyatifi, gene CTP’nin alması durumu kurtarabilir, CTP’li belediyelerin mali durumu nispeten daha iyi olsa bile…
Meclis partilerinin bunu yapmasında iki psikolojik engel var. Birincisi, siyasi partilerin ve örgütlerinin belediyelerde seçim başarısı sağlama stratejisinin yarattığı bencil ve partizan engel… İkincisi ise daha vahimdir, “milletvekilleri belediye başkanlarını sevmez”… Bu söz uzun süre belediye başkanlığı yapmış deneyimli bir UBP’li belediye başkanına aittir, tecrübe ile sabittir… Dolayısıyla, meclis çare bulacak ama milletvekillerinin bu psikolojik engeli de tedavi edilmelidir, yoksa onların tasarlayacakları çare, belediyelerin ihtiyacını tam karşılamayabilir.
Belediyelerin kamu kurumlarına ait borçlarının tasfiyesinde makul uzun vade ve akılcı taksitlendirme yapılabilir. Geleneksel tarz, eşit taksitlere bölmektir ki bu doğru bir çare değildir. Bugünkü taksit belediyenin borç ödeme gücünü çok zorlayabilir, ödeyemez ama yıllar sonra ödemesi gereken taksit de ‘çerez parası’ gibi olabilir. Dolayısıyla, eşit taksitlere bölmek değil, özellikle belediyenin başlangıçta ödemede zorlanmayacağı bir taksitle başlayıp, yıllar itibarıyla artan taksitlere bölmek, borcun tasfiyesini mümkün kılacaktır. Ve her belediyenin borç ödeme gücüne göre ayrı çalışılmalıdır. Böylece, hem belediyeler borç ve faiz külfetinin azaldığı ve bittiği bir sürece girecek, hem de sosyal fonlar alacaklarını tahsil etmeye başladığı için kendi giderlerini karşılama amaçlı borçlanma ve faiz de ödeme gereksinimi azalacak.
Belediyelerin gelirlerini artırıcı önlemler de aynı zamanda alınmalıdır. Bunun bir kısmını belediyeler yapabilir ama devletin de yapması gerekenler vardır. Emlak vergilerinin güncellenmesi güncel olmalıdır, yıllarca sonra değil… Devletin, çevre ve imar kuralları gereği gelişmeye kapattığı arazilerden belediyelerin emlak vergisi kaybı vardır, devletin aldığı böylesine kararlar belediyeleri zarara sokmamalıdır; devlet bunu katkı payı içinde belediyelere telafi etmelidir. Sokak aydınlatma ücretlerini belediyeler tahsil etmeli; belediyelerin Kıb-Tek’i ödemesinin güvence altına alınması da akıllı sayaçlarla çözümlenebilir. Belediyelerin kendi bölgesinde bulunan liman, uçak alanı, tahıl silosu, petrol ambarları, tartı gibi gelirleri Belediyeler Birliği’nde merkezileştirilmeli, ilgili belediyeye daha fazla pay ayırmak üzere, tüm belediyelere Birlik paylaştırılmalıdır. Neticede oradaki mal ve hizmetler sadece o beldede tüketilmiyor, tüm yurda dağılıyor; oraya hizmet götüren belediye daha fazla pay alsın ama diğer belediyeler de pay alabilsin. Bu yöntem, Belediyeler Birliği’nden mal ve hizmet satın alan belediyelerin Birlik’e ödemelerini mahsuplaşmasına, Birlik’in de alacaklarını tahsil edebilmesine yardımcı olacaktır.
Belediyeler yasası özellikle istihdamda sınırlamalar getirmiştir; bazı belediye başkanları ya paravan taşeron şirketler kurarak, ya da belediyeye ait ama kar amacı gütmeyen şirket kurarak istihdam kısıtlamasını delmektedir. Belediyeler yasasında bunu da engelleyen düzenleme yapılmalıdır, öyle veya böyle ama neticede paravan şirketlerle partizan istihdam yapmak ve belediye bütçesini zora sokmak önlenmelidir. Yöntem basittir, belediyenin dışardan aldığı hizmetlere ödediği emek gideri, belediyenin bütçesindeki personel maaş ve özlük hakları kaleminden karşılanır diye bir madde eklense, işlem tamam…
Bir de Belediyeler Birliği’nin yardımcı olması gereken konu var… Mevcut 28 belediye bu coğrafya ölçeği için çoktur ve insan ve mali kaynak israfına yol açmaktadır. Birlik üyelerinin kendi aralarında çalışıp, belediye sayısının azaltılması önerisini hazırlaması, buna bir türlü cesaret edemeyen, çalışıp da sonuca gidemeyen merkezi siyasetin işini kolaylaştıracaktır. Belediye başkanlarının da kabul etmesi gerekiyor ki, belediyeleri kendi malları değildir, halkındır ve halka en süratli, verimli ve ekonomik hizmetleri sunmaları gerekiyor, bunun için gereken koşulları yaratmak gerekiyor. Mevcut 28 belediye, belde insanına yönelik görevlerini geliştirerek sürdüremiyor; ‘benim belediyemi kapatamazsınız” demek, belde halkını esir almak demektir. Zamanında muhtarlar da belediyelere bağlanmaya karşı idi ama sorumlu oldukları yerin, örneğin, ne çöpünü toplayabiliyordu, ne de çevre ilaçlamasını yapabiliyordu ve insanlar yakınıyordu. Belediyeler, insanın tartışmasız özne olduğu yaşam alanlarıdır; vizyon buna odaklı olmalıdır.
Belediyelerin şu andaki mali sıkıntılarının geçmişi sayıştay ve yargı konusu olarak kalsın ama bundan sonrası için belediyelerin mali sürdürülebilirliğine çözüm bulunsun; merkez siyaset, yerel siyaset ile birlikte toplumsal siyaseti oluştursun ve sürdürülebilir belediyecilik için yeni ve uygulanabilir düzenleme yapsın. Belediyelerin mali bunalımlarının sürekli gündemde olması, halkı da bunaltıyor…
Belediyeler Birliği bir inisiyatif aldı; CTP de adım atarsa, kaçarı yok, düzelir…