Ödül AŞIK ÜLKER
Ahmet Hüseyin Bilgili, 34 yaşında, spastik engelli. Konuşamıyor ve yürüyemiyor. Harf tablosuyla iletişim kurabiliyor. 2011 yılında YDÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden üçüncülükle mezun oldu. Otobiyografi tarzında “Gemicik” isminde bir kitabı var, kitabının adını küçükken dinlediği bir hikayeden esinlenmiş, “okyanusta bir gemi gider, ama kazan dairesinde ne yandığını kimse bilmez. Kendimi o hikâyedeki geminin yavrusuna benzetiyorum, çünkü beni gören insanlar doğal olarak dış görünüşümle değerlendirerek, en hafif tabirle zihinsel engelli sanıyorlar” diyor.
YENİDÜZEN’in sorularını özel bir bilgisayar programı sayesinde yazılı olarak cevaplayan Bilgili, Girne’de yaşıyor. Sabahları erken kalkıp, televizyondan gazete başlıkları ve spor sayfalarını izliyor, daha sonra gidip gazete alıyor. Haftanın üç günü Girne Rehabilitasyon Merkezi’ne (Cheshire Home) gidiyor. Ayrıca tavla oynamayı çok seviyor, hatta 2013 yılında yapılan bir tavla turnuvasından birinciliği var. Ayrıca fanatik bir Doğan Türk Birliği taraftarı, imkan buldukça maçlara da gidiyor.
Çalışmak isteyen Bilgili, “Ben bir spastik engelliyim, yani ne yürüyebiliyorum, ne de konuşabiliyorum. Annem ve babam memur, maddi açıdan herhangi bir sıkıntımız şükür olsun ki yok. Lakin ‘ben boşuna mı üniversiteden mezun oldum’ diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Devletimiz 18 yaşını doldurmuş bekar ve ailesinin aylık kazancı asgari ücretin 5 katının altında olan engellilere ayda 1000 TL Engelli Maaşı veriyor ve onu evine hapsediyor. Halbuki ülkemizde Engellileri Koruma, Rehabilite ve İstihdam Yasası vardır. Bu yasada 25 personel çalıştıran her kurumun 1 engelli istihdam etmek zorunluğu bulunuyor.
“KKTC’de yaklaşık 18 bin kamu görevlisi var yani hükümetimiz Engellileri Koruma, Rehabilite ve İstihdam Yasası’nı uygulayabilse 720 civari, benim gibi engellinin yaşama daha sıkı sıkıya bağlanmasını sağlamış olacak”
Gelmiş geçmiş hükümetler eğer bu yasayı uygulayabilseydi bugün belki arkadaşlarım ve ben farklı yerlerde olabilirdik. KKTC’de yaklaşık 18 bin kamu görevlisi var yani hükümetimiz Engellileri Koruma, Rehabilite ve İstihdam Yasası’nı uygulayabilse 720 civari, benim gibi engellinin yaşama daha sıkı sıkıya bağlanmasını sağlamış olacak” diye konuştu.
Bilgili şunları söyledi:
“KKTC’de yaşayan her genç gibi ben de çok kaygılıyım. Büyük umutlarla bitirdiğimiz üniversitenin sağladığı eğtimin gereği işi yapamıyoruz. İş bulduğumuzda siyasete kurban gidiyoruz. Benim tek arzum vardı, o da gazeteci olmak. Okulu çok büyük zorluklarla bitirdim. Bir gazetede yazı yazmaya başladım ama bir ay sonra gazete kapandı. Benim gibi gençlere kıymayın efendiler, ben faydalı olmak istiyorum. Üretmek, bilgimi aktarmak, garibin sesi olmak istedim. Benim gibileri teşvik edin, engel olmayın. İnşalah herkesin eşit haklardan yararlandığı güzel günler görürüz, torpilsiz, yalın, herkesin bilgisi ile varlık gösterebileceği güneşli günler.”
- Soru: Öncelikle kendinizi tanıtırmısınız?
- Bilgili: 9 Mart 1983 tarihinde Girne Dr. Akçiçek Hastahanesi’nde dünyaya “merhaba” dedim. Girne’de yaşıyorum ama Girneli değilim annem Leymosunlu, babam ise Türkiye’nin Malatya İli’nden, ben Leymosunluyum yani.
- Soru: Konuşamıyorsunuz, iletişimi nasıl sağlıyorsunuz?
- Bilgili: Harf tablosu ile. Harf tablosu araba plakasının kartonuna veya kağıda, yaklaşık 20x50 cm ebatında kesilip, üzerine harflerin aralarında 50 mm boşluklar bırakarak yazılan, yalnızca bana özgü bir alettir.
“Ben bir spastik engelliyim, yani ne yürüyebiliyorum, ne de konuşabiliyorum, annem ve babam memur, maddi açıdan herhangi bir sıkıntımız şükür olsun ki yok. Lakin ‘ben boşuna mı üniversiteden mezun oldum’ diye düşünmekten kendimi alamıyorum”
Bilgili’nin bir günü...
- Soru: Bir gününüz nasıl geçer, neler yaparsınız?
- Bilgili: Sabahları genelllikle 07.15 gibi uyanıyorum, lavabo ihtiyacımı karşıladıktan sonra televizyondan gazete başlıkları ve spor sayfalarını izliyorum. 08.45 gibi nenemle birlikte sabah kahvelerimizi içiyoruz. Sonra elektrili arabam ile Cengiz (Beyhanlı) abiye gidip gazete alıyorum. Haftanın üç günü Ballapais Kavşağı’nda bulunan Girne Rehabilitasyon Merkezi’ne (Cheshire Home) gidiyorum. Derneğe gitmediğim günler Ferdiye nenemin evinde gazete okurum. Öğlen anneme gidiyoruz. Facebooka giriyorum falan, 18.00 gibi Halil abi’nin Kahvehanesi’nde okey izliyorum. 19.30 gibi Ferdiye neneme gidiyorum, dizimiz varsa izliyoruz ve kahve içip yatıyoruz. Ayrıca her perşembe Nuri abi ile tavla oynuyoruz.
“Hem ailemin, hem de benim burnumuzdan getirdiler”
- Soru: Eğitim hayatınız ne zaman, nerede başladı ve eğitim hayatınız boyunca ne gibi engellerle karşılaştınız?
- Bilgili: Gerçek anlamda eğitim hayatım 1997 yılının Şubat ayında KKTC Spastikler Özel Eğitim Merkezi’nde başladı. Sırası gelmişken, müsaadenizle buradan bana okumayı öğreten ve benim bu yerlere gelmemde büyük emeği olan değerli öğretmenim Rengül Ener’e teşekkür etmek istiyorum. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi dışardan bitirdim. İlkokulda müdürüm Cemal Özyiğit idi, engelimden dolayı hiçbir problem ile karşılaşmadım. Ortaokul ve lisede, deyim yerindeyse, hem ailemin hem de benim burnumuzdan getirdiler. Anlatmaya kalksam sayfalar yetmez. Sadece şunu söylemek istiyorum; annem ile Anafartalar Lisesi’ne ÖSS Sınavı’na kayıt olmaya gittiğimizde beni tanıyan Rehber Öğretmen bana “Ahmet sen okumayı biliyormusun?” diye sordu. Tabi yardım edenler de oldu. Ortaokulu Şehit Hüseyin Ruso Ortaokulu’nda bitirdim oradaki müdürüm Hüseyin Kavaz bana güleryüz gösterdi, liseyi Lefkoşa Türk Lisesi’nde bitirdim, orada da bize çok iyi davrandılar.
Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldum. Üniversitede sadece ulaşım konusunda biraz sıkıntım oldu. Ama gerek Kıbrıs Türk Ortopedik Özürler Derneği’nin, gerek Girne Rehabilitasyon Merkezi’nin (Cheshire Home), gerekse Rahmetli Şenol (Günkar) Abi’nin destekleriyle önüme çıkan bu engelleri aştım.
“Rampaların önüne araç park ediyorlar ya, çok sinir oluyorum”
- Soru: Mimari engellerin de engellilerin hayatını zorlaştırdığını biliyoruz, siz ne gibi sıkıntılar
yaşıyorsunuz? - Bilgili: Örneğin Ziya Rızkı Caddesi’nde bulunan Türkiye İş Bankası’nın önündeki kaldırımı her sabah Cengiz (Beyhanlı) Abi’ye gitmek için kullanıyorum. Bazen araba park ediliyor, mecburen tersten anayola giriyorum. Ayrıca biz engellilerin kaldırımlara çıkmamız için yapılan rampaların önüne araç park ediyorlar ya çok sinir oluyorum. Sinema, tiyatro konularına girmeyecğim çünkü bence o konular pasta gibidir. Bence insan önce ekmek istemeli ki karnı doysun.
- Soru: İnsanların engellilerle ilgili bilinç düzeyini, yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?
- Bilgili: Eskiye göre gayet iyi. 90’lı yılların ilk yarısında Ferdiye nenem beni dolaştırmaya her çıkarttığı zaman insanlar bizi dışlıyorlardı. Oysa şimdi selam verip, yardım etmek istiyorlar.
“KKTC’de yaşayan her genç gibi ben de çok kaygılıyım. Büyük umutlarla bitirdiğimiz üniversitenin sağladığı eğitimin gereği işi yapamıyoruz. İş bulduğumuzda siyasete kurban gidiyoruz”
“Ben boşuna mı üniversiteden mezun oldum”
- Soru: Devlet engellilerin ne kadar yanında?
- Bilgili: Ben 17 Haziran 2011 tarihinde YDÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü üçüncü olarak bitirdiğimde tüm KKTC gazetelerinin bana iş vermek için peşimde koşacağını zannetmiştim. Ama güvendiğim dağlara karlar yağmış ve iş bulamamıştım, oysa üniversiteye giderken hemen hemen tüm gazeteler bana “sen üniversiteyi bitir, işin hazır” diyordu. Üniversiteyi bitirdikten sonra oralı bile olmamışlardı. Anlatmaya çalıştığım olay, konunun maddiyat boyutu değildir. Ben bir spastik engelliyim, yani ne yürüyebiliyorum, ne de konuşabiliyorum, annem ve babam memur, maddi açıdan herhangi bir sıkıntımız şükür olsun ki yok. Lakin “ben boşuna mı üniversiteden mezun oldum” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Devletimiz 18 yaşını doldurmuş bekar ve ailesinin aylık kazancı asgari ücretin 5 katının altında olan engellilere ayda 1000 TL Engelli Maaşı veriyor ve onu evine hapsediyor. Halbuki ülkemizde Engellileri Koruma, Rehabilite ve İstihdam Yasası vardır. Bu yasada 25 personel çalıştıran her kurumun 1 engelli istihdam etmek zorunluğu bulunuyor. Gelmiş geçmiş hükümetler eğer bu yasayı uygulayabilseydi bugün belki arkadaşlarım ve ben farklı yerlerde olabilirdik. KKTC’de yaklaşık 18 bin kamu görevlisi var yani hükümetimiz Engellileri Koruma, Rehabilite ve İstihdam Yasası’nı uygulayabilse 720 civarı, benim gibi engellinin yaşama daha sıkı sıkıya bağlanmasını sağlamış olacak.
“Üniversitede okuduğuma inanmamıştı”
- Soru: Kıbrıs Cumhuriyeti’nden vatandaşlık alma konusunda bazı sıkıntılar yaşamıştınız. Son durum nedir?
- Bilgili: Bu konuda çok uğraştık. İki kardeşimin vatandaşlığı var, bana vermediler. Annem ombudsmana kadar şikayette bulundu, bu işe engel olan görevliyi görevden aldılar ama benim vatandaşlığım kaldı. Annem Rum Bakanlar Kurulu’ndan gelen listede adımın olduğunu ama üstünün kırmızı ile çizili olduğunu gördü. Görevden alınan o memur engelli olmam dolayısıyla beni aşağılayan tavırlar da takınmıştı, üniversitede okuduğuma inanmamıştı. Aileme çok zorluklar çıkardılar ve hala vatandaşlık alamadım. Çünkü vatandaşlık verirse diğer engellilere verdiği imkanları bana da tanımak zorunda kalacak, tıbbi alet vermemek için bana vatandaşlık vermiyorlar.
“Hikâye şöyle; ‘okyanusta bir gemi gider, ama kazan dairesinde ne yandığını kimse bilmez’. Kendimi o hikâyedeki geminin yavrusuna benzetiyorum, çünkü beni gören insanlar doğal olarak dış görünüşümle değerlendirerek, en hafif tabirle zihinsel engelli sanıyorlar”
“Kazan dairesinde ne yandığını kimse bilmez”
- Soru: “Gemicik” adlı bir kitap yazdınız, kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı ve adı neden “Gemicik”?
- Bilgili: Beni bu kitabı yazmaya teşvik eden, 28 yaşıma kadarki yaşam dilimimdeki en zor dönemimde okuduğum ve bana hayatın tüm zorluklara rağmen yaşanması gerektiğini öğreten Cristi Braown’un “Sol Ayağım” isimli kitabıdır. Kendi kitabımın adını koyarken, küçükken Yunus (Menteş) dayımın anlattığı bir hikâyeden esinlendim. Hikâye şöyle; “okyanusta bir gemi gider, ama kazan dairesinde ne yandığını kimse bilmez”. Kendimi o hikâyedeki geminin yavrusuna benzetiyorum, çünkü beni gören insanlar doğal olarak dış görünüşümle değerlendirerek, en hafif tabirle zihinsel engelli sanıyorlar. Kitabın yazım aşaması 2014 yılının Şubat ayında tamamlandı. Fakat bu yolculuğa çıkarken kitabın edit etme aşamasında yardım edeceklerine dair söz verenler kitabın yazım aşaması tamamlanınca oralı bile olmamışlardı, taa ki 2015 yılının Haziran ayına kadar. Kitabın edit etme aşamasında Girne Rehabilitasyon Merkezi (Chesire Home) Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr.Burcu Toker, kitabın kapak tasarım aşamasına gelince de GAÜ Mimarlik Tasarım ve Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü öğrenci ve öğretim görevlileri bana yardımcı olmuşlardı. Kitap başım aşamasına gelince bazı küçük problemler meydana gelmişti, bu dönemde Doğan Türk Birliği Başkanı Bayar Piskobulu ve Aydoğan Şirketler Grubu Başkan ve yönetim organları bana çok yardımcı oldular. Bu kitabı onların yardımları sayesinde yayınlayabildim.
Kitabın yazım aşamasında bana fikirleri ile yardımcı olan annem Saffet Bilgili’ye ve anneannem Ferdiye Menteş’e, eklerin hazırlanmasında büyük emeği olan Sema Karadayı Polatoğlu’na, röpötaj yaptığım değerli dostlarım hocalarıma ve bilgisayar programımı (The Grid 2) tasarlayan Hristos Christoforidis’e izninizle buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
- Soru: Başka kitap yazmayı düşünüyor musunuz?
- Bilgili: Öyle bir hedef koydum, kendi kendime başladım yavaş yavaş çalışmaya, kısmetse ikinci kitabı yazacağım. Ama ne zaman bitirim bilemiyorum.
“Benim gibi gençlere kıymayın efendiler, ben faydalı olmak istiyorum. Üretmek, bilgimi aktarmak, garibin sesi olmak istedim. Benim gibileri teşvik edin, engel olmayın. İnşallah herkesin eşit haklardan yararlandığı güzel günler görürüz, torpilsiz, yalın, herkesin bilgisi ile varlık gösterebileceği güneşli günler”
“Her genç gibi ben de çok kaygılıyım”
- Soru: Bundan sonrası için planınız nedir?
- Bilgili: KKTC’de yaşayan her genç gibi ben de çok kaygılıyım. Büyük umutlarla bitirdiğimiz üniversitenin sağladığı eğtimin gereği işi yapamıyoruz. İş bulduğumuzda siyasete kurban gidiyoruz. Benim tek arzum vardı, o da gazeteci olmak. Okulu çok büyük zorluklarla bitirdim. Bir gazetede yazı yazmaya başladım ama bir ay sonra gazete kapandı. Benim gibi gençlere kıymayın efendiler, ben faydalı olmak istiyorum. Üretmek, bilgimi aktarmak, garibin sesi olmak istedim. Benim gibileri teşvik edin, engel olmayın. İnşalah herkesin eşit haklardan yararlandığı güzel günler görürüz, torpilsiz, yalın, herkesin bilgisi ile varlık gösterebileceği güneşli günler.