Tek bir Benlikten oluşmanıza rağmen iki benlik olduğunuzu deneyimlersiniz. İyi ve kötü, seven ve nefret eden, zihin ve beden gibi. İki uca bölünmüş olma hissi sürekli olarak çatışma içeren duygular yaratmaktadır. Dolayısıyla, boş gayretlerle kendinizi algılayışınızdaki bu zıtlıkların ortasını bulmaya çalışırsınız. Bu şekilde bir çok çözüm ürettiniz fakat hiçbiri işe yaramadı. İçinizde karşılaştığınız zıtlıklar birbirine uyumlu değiller ve hiç bir zaman da olmayacaklar. Yalnızca bir tanesi var olabilir.
Mucizeler Kursu
Hiç sordunuz mu ben kimim diye? Genelde aslında size uymayan bir davranışı gerçekleştirdikten sonra bu soru gelir. Bunu yapan ben miydim? Ben değilsem kimdi? Ben isem ben kimim? Veya dıştan bakıldığında çok mutlu olmanız gerekiyor ve siz gerçekte iyi hissetmediğinizde, sadece miş gibi yapıyor olduğunuzu fark ettiğinizde sordunuz mu; ben ne istiyorum? Bunu deneyimleyen ben kimim? diye. Bunlar ve bunlar gibi birçok durumda bu soruyu sorarsınız aslında. Somut olarak bu şekilde sormamış olabilirsiniz fakat bu bir akıl karışıklığı veya duygusal bir bunalım olarak deneyimlenebilir. Aslında daha da ötesine geçebiliriz. Mesela şu söylenebilir; her an davranışlarınıza yön veren şey bu sorudur. Bir şeyi yapıp yapmamaya karar vermenizi sağlayan şey kim olduğunuzdur. ........ (tanımınız, ör. Bir anne)olarak ben bu olaya nasıl tepki veririm? .............. olarak ben nasıl davranmalıyım? Fakat beyniniz ışık hızında çalıştığı için bu şekilde düşünmüyorsunuz. Size otomatikmiş gibi geliyor. Fakat kim olduğunuz kararı her an zihninizde yeniden tanımlanıyor. Bu yüzden durumlara göre, yerlere göre, kişilere göre veya işinize geldiğine göre çeşitli benlikler geliştirirsiniz ve bunlar sizin davranışlarınızı yönlendirir.
Peki bunca benliğin içinde biz gerçekten kimiz? Eğer tüm benlikler “geliştirilmiş” benlikler ise, doğuşumuzda benliksiz miydik? Veya yontulmamış bir benliğimiz mi vardı? Eğer doğarken bir benliğimiz varsa, sonra ona ne oldu? Değişti mi yoksa onu kayıp mı ettik? Gerçek benliğimizi bulmamız mümkün mü? Aslında bu soruların kendileri çok değerli. Burada okuyacaklarınızla yetinmeyip kendinize bu soruları sormanız çok daha etkili olabilir.... ben gerçekte kimim?
Bu konuda ilerleyebilmek için “benlik” derken neyin kastedildiği netleştirilmeli. Benlik, sizi tanımlayan bir kelimeden öteyedir. Burada bahsettiğimiz şey psikolojideki karakter veya kişilik değildir. Burada bahsettiğimiz, “ben” dediğimiz zaman kastettiğimiz kavramsal bilinçtir. Buradaki benlik, sebeptir; davranışlar ise sonuç. Olduğumuz ve yaptığımız her şeyin temelinde yatan kimliklerdir. Örneğin OSHO şöyle ifade eder; ‘çocuk doğduğunda, anne de doğar. Çocuk doğmadan önce anne yoktu. Çocuk doğdu ve anne de bu şekilde doğmuş oldu’. Çocuk doğduğu zaman kadının içinden yeni bir benlik doğar ve eskisinden farklıdır. Farklı davranır ve düşünür. Baba da doğar, o da yoktu ve artık yeni bir varlık olarak mevcuttur. Okula gittiniz ve öğrenci oldunuz. Daha önce de öğrenendiniz fakat okula gitmek sizi bir öğrenci olarak tanımladı. Bu bir benlik oluşturur. Birçok insan eğitimlerdeyken normalde olduğundan daha farklı davranır, bunu eğitimlerimizde gözlemliyoruz. Bunun sebebi onun orada öğrenci olmasıdır. Bunların bir çoğu öğrenilmiştir fakat “BEN” olarak tanımladığınız ve öğrenilmiş olmayan bir benlik var mıdır? Varsa ona nasıl ulaşılabilir?
Belki doğduğunuzda zihninizde bilgiler, tanımlar ve kelimeler olmayabilir fakat bu bir benliğiniz olmadığı anlamına gelmez. Kelimeleriniz ve farklı benlikler ve tanımlardan oluşan şizofren dünyanın algısına sahip olmadığınız için “BEN” kelimesine sahip değilsiniz. Bu kelimenin olmayışı benliğinizin olmadığının değil tam tersine “benleri” ayırmanız gerekmediği içindir.
“Sen” doğduğunda “Ben” de doğar. Dünyada her şey karşıtıyla var olur. Bu yüzden “benin” var olması için “senin” var olması gerekir. Parmaklarıyla sizi gösterirler ve “sen” derler. Siz de böylece “ben” ile tanışmış olursunuz. Zamanla “şöyle olmalısın” “böyle yapmalısın”, “sen çok .....sın (tembel, iyi, kötü vs.)” yeni benler oluşur ve esas olan BEN ile bir şekilde bağlanırlar. Eğer kopuk olurlarsa ve birbirlerinden habersiz olurlarsa “şizofren” olarak yeni bir benlik daha kazanabilirsiniz. Böyle olmaması için hepsinin ustalıkla gizlenmesi ve birbirleri ile bir noktada anlaşmaları gerekir. Eğer bu benlikler hiç oluşmazlarsa “otistik” benliği dış dünya tarafından size uygun görülür. Neyse ki siz diğerlerini etmediğiniz gibi onu da kabul etmezsiniz ve olduğunuz varlık olmaya devam edersiniz. tabi ki psikolojik kavramlar bu kadar basit bir sınıflandırma ile kısıtlanamaz ama temelde benlik ile bağlantıları bu şekildedir.
Aslında size bu benlikleri uygun gören ve yapıştıran toplum değildir çünkü yalnız başına toplum diye bir varlık yoktur. Kendilerini farklı benlikler içinde tanımlayan ve deneyimleyen insanlar diğer insanları da aynı şekilde tanımlar ve sınıflandırır. Bilinçsizce sizi gözlemledikleri davranışlara uygun bir benlik olmanız için eğitir ve programlarlar. Aynısını siz de yapıyorsunuz. Çocuğunuza veya bir arkadaşınıza sen .............sın dediğiniz her seferinde onu öyle olmaya devam etmeye teşvik ediyorsunuz. O aslında bunu kabul etmiyor gibi görünse de zihninin derinliklerinde herkes “Ben kimim?” diye sorduğu için sizin verdiğiniz bilgi mantıklı bir cevap olacaktır çünkü o davranış ancak o olmayı gerektirir. Hele ki bir de davranış tekrar eden bir davranışsa, bu durum daha da inandırıcı olur. Siz farkında olmadan o size tanımlanan olursunuz ve diğer kişilere aynı şeyi yapmaya devam edersiniz.
Peki siz kimsiniz? Gerçekte kimsiniz? Bu yapay benliklerin arkasında, yapay olmayan benliğiniz nedir? Bu soruyu cevaplamak gerçekten uzun olabilecek içsel bir yolculuk gerektirir. Size şu anda siz ........sınız diyebilirim. İçimden de gelmiyor değil çünkü kendimi gördüğüm şekilleri sizi tanımlamak için kullanma ihtiyacı otomatik bir davranış fakat o boşluğa yazılacak her şey, siz gerçekten hissetmedikçe ve bu cevabı kendiniz aramadıkça anlamsız ve yanlış olacaktır. Her an kendinize bunu şu şekilde sorun; bu davranışı yapan ben ....... olarak gerçekleştiriyorum. Fakat aldığınız cevabı nasıl edindiğinizi de bu şekilde fark edeceksiniz veya belki hatırlayacaksınız.
Size kim olduğunuz söylenemez fakat öz benliğinizi hatırladığınızda nasıl bir bilince ulaşabileceğinizi tahmin edebilirsiniz. Birincisi ulaşacağınız ilk zihinsel hal özgürlüktür, kendin olma özgürlüğü. Ayrıca dış koşullardan etkilenmez olursunuz ve tepkilerinizi onlara göre ayarlamaya çalışmaktan kurtulursunuz. Eylemlerinizde kesinlik ve amacınızda bütünlük olur. Dünyadaki var oluş amacınızı ifade edemezsiniz ama bilirsiniz ve vizyonunuz net olur. Kendini kanıtlamaya çalışma biter ve daha açık ve esnek olursunuz. İçsel bütünlüğe kavuşur ve çevrenize de bu açıdan bakacağınız için sizinle birlikte olan veya karşılaştığınız insanlara da özgürlük ve neşe deneyimletirsiniz. Kısacası içsel huzur ve bütünlük nereye giderseniz sizinle olur.
Yazının başındaki alıntının kaynağı olan Mucizeler Kursunun bazı önemli hedefleri; bu öz benliğinizi keşfetmeniz ve özgür, mutlu, dengeli, huzurlu, neşeli ve sevgi dolu bir var oluş seviyesine ulaşmak ve yaratıcı potansiyelinizi kullanmaktır. Bunun sonuçları ifade edilemeyecek kadar çoktur. İfade edilemese de siz hayal edebilirsiniz; bütün bunlar sizinle olsa yaşamınız nasıl bir şeye dönüşür? Bu bilinç seviyesinde mucizeler mümkün olur. En büyük mucize, bir insanın özü ile buluşması ve bu dünyaya getirdiği hakiki benliği keşfetmesidir. Bu her şeyi değiştirir ve sizi olduğunuz bütünlük seviyesinin çok üstüne taşır.
Şimdi benimle bir yolculuğa çıkın. Bazı soruları düşünüp, cevaplayıp tekrar yazıyı okumaya devam edebilirsiniz. Veya yazıyı okumaya devam edip adımları not edebilir daha sonra üzerine düşünebilirsiniz. Hafızanızı biraz zorlayıp geçmişten çocukluğunuzda hatırladığınız ilk anları bulmaya çalışın. Yaşamınızın ilk zamanlarından neler hatırlıyorsunuz? Belki bir görüntü, bir ses veya his olabilir. Örneğin 6 yaşından bir hatıra gelmiş olabilir. Daha geri gitmeye çalışın ve bulabildiğiniz en eski hatırayı bulun. Bulduğunuz şey net olmayabilir. Bulanık veya silik olabilir. Karışık olabilir veya gerçek mi değil mi emin olmayabilirsiniz. Önemli değil. Gerçek olarak kabul edin ve mümkün olan en eski hatıranızı bulun. Örneğin ben bu yazıyı yazarken yaşamının ilk zamanlarında bana hediye olarak alınan bir oyuncak ve ondan çıkan müzik kulağımda canlandı. Hediye alındığını bilmiyorum ama o müzik geldi ve onun bana nasıl hissettirdiğini bir an tekrar yaşadım. Şimdi bu hatıranın içine girin ve orada kim olduğunuzu, nasıl hissettiğinizi bulun. Aslında ne kadar bilgelik dolu bir bilinç içinde olduğunuzu fark edeceksiniz. Belki bilgi veya kelimeler yok ama farkındalığınızı inceleyin. Nelerin farkındasınız? İnsanların enerjilerinin farkında olmanız muhtemel. Bulunduğunuz yerin nasıl hissettirdiğinin, giydiklerinizin hissinin çok yoğun olması muhtemel. Siz neler bulduysanız onlarla biraz vakit geçirin. Daha sonra da yaşamınızın farklı noktalarında bu benliğe ne olduğunu izleyin. Değişti mi? Susturuldu mu? Bastırıldı mı? Halen orada mı? Oradaysa insanlarla ne kadar paylaşılıyor? Peki ortaya çıksa ne olurdu? Ve en önemlisi siz bu benlik iken en derinden bildiğiniz, emin olduğunuz neler var? Yaşamınızı bu benliğin bir yolculuğu gibi düşünebilirsiniz. Şimdi onu keşfediyorsunuz.
Bu sorulara verilecek tek veya en iyi cevaplar yok. Bu yüzden önemli olan cevapların samimi olduğudur. Ayrıca bu sorular ne zaman sorulsa ve üzerine ne zaman düşünseniz yeni cevaplar ve farkındalıklar yaşayacağınız bir deneyimin kapıları açılmış olur. Bu yüzden onları kullanın ve bunu her an yapın.
İnsan olarak biz, özümüzü keşfettiğimiz ve gerçekten kim olduğumuzu bulduğumuzda, mucizevi bir pencere önümüze açılır. Her an farklı olanaklar ve içinden seçim yapabileceğimiz seçenekler görürüz. Böylece olduğumuz kişiyi seçme şansımız olur. İnsanlık bir bütün olarak benliğini keşfettiğinde, yaratıcı gücünü de keşfedecek ve neşe, huzur, güvenlik ve özgürlük ile yönetilen yeni bir dünyayı yaratacak içsel gücü bulacaktır.
Sevgi ve mucizelerle kalın.....
HAFTANIN ÖNERİLERİ
Mucizeler Kursu – www.mucizelerkursu.com
Stefano E. D’anna – Tanrılar Okulu
Richard Bach – Martı
Dost Can Deniz – Cesur Sorular