Bir Fransız, bir Rus, bir Kıbrıslı ve bir Alman ölüm cezasına çarptırılmış. Kurşuna dizilerek idam edilecekler. Son arzuları soruluyor.
Önce Fransız:
- Aslında son arzum güzel bir Fransız dilberle bir gece geçirmek... Ama biliyorum bu imkansız... Bu yüzden güzel bir Fransız yemeği istiyorum...
Sırada Rus vardır.
- Elbette güzel bir Rus dilber isterim, ama bu olanaksız biliyorum... O zaman bana bir şişe Rus vodkası verin, kafamı bulayım...
Kıbrıslı’ya sorarlar bu sefer ‘son arzu’sunu...
- Ben öyle kadın, yemek, içmek istemem. Son arzum, şu Kıbrıs meselesini bir kez daha dünya gözüyle anlatmak...
Alman mahkum sormalarını beklemeden atılır:
- Aman, beni bu Kıbrıslı’dan önce vurun!.. Başka arzum yok...
* * *
Yıllar önce epey popülerdi bu fıkra...
Kıbrıs sorununun ‘incir ipi’ gibi uzayıp gitmesini mizah çok daha çarpıcı şekilde anlatıyor bize...
‘Ciddi’ şekilde de anlatabilirsiniz pekala...
Tutarsınız 1950’lerden...
İngiliz Sömürge yıllarından...
Emperyalizmin oyunlarından...
Kıbrıslıların haberi olmadan kurulan cumhuriyetten...
Makarios’un Anayasa değişiklik taleplerinden...
Belediyeler krizinden...
21 Aralık 1963’ten...
EOKA’dan...
TMT’den...
Özel Harp Dairesi’nden...
Alpay’dan...
Kenan Coygun’dan...
Getto yaşamından...
1974’teki darbe ve çıkarmadan...
1968’de başlayan müzakere sürecinden...
Toprak ve mülkiyetten...
Egemenlikten...
Anayasadan...
Askerler ve göçmenlerden...
Garantörlerden ve BM Güvenlik Konseyi kararlarından...
U’thant’tan, Weldheim’dan, Gali’den, Annan’dan, Ban’dan...
Şimdi artık Guterres’ten…
AB’den, Dönem Başkanları’ndan, çözüm planlarından...
De Soto’dan, Feissel’dan, Downer’dan, Eide’den…
İngiliz egemen üslerinden, petrol aramadan, hava sahasından...
Bölgesel ve küresel konjonktürden…
Kısa, orta ve uzun vadeli çıkar hesaplarından…
‘Çok ciddi’ değil mi?
* * *
Ciddi ama ne yazık ki fıkrada anlatılandan daha ilginç değil.
Üstelik sonucu da aynı kapıya çıkıyor.
Netice şu ki, Kıbrıs sorunu hala çözülmedi!..
Alman’ın “Beni Kıbrıslı’dan önce vurun” lafı herşeyi izah ediyor.
“Çekemem, dinleyemem!..”
Fıkradaki ‘Alman’ yalnız değil.
Hele mazeret, hele karşılıklı suçlama dinlemek istemiyor artık hiç kimse...
Bu topraklar giderek ‘vatan’ olmaktan çıkıyor ve gerisi sadece ‘laf’...
Son arzunuz?
Not: Bu yazıyı yıllar önce yazmıştım. Dün Afrika gazetesi Dr. Küçük’ten Akıncı’ya uzanan müzakere sürecini ‘En uzun dizi’ başlığıyla manşete alınca arşivden tekrardan çıktı. ‘Bitmeyen bir dizi’de oynuyoruz biz, evet. Biz bitiyoruz ama!..