Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, BRT, Kıbrıs Genç TV ve Kanal Sim’in “Berlin ve Ötesi” ortak özel yayınına katılarak BRT TV Haber Amiri Cem Emre, Kıbrıs Genç TV Genel Yayın Yönetmeni Nazar Erişkin ile Kanal Sim Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu'nun sorularını yanıtladı.
Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, CransMontana’da olumlu bir sonuca ulaşılamamasının ardından, BM Genel Sekreteri Guterres’in taraflara değerlendirme yapmaları için zaman verdiğini, bu zaman zarfında çeşitli gelişmeler yaşandığını; Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in çözümün modeliyle ilgili değişik ortamlarda değişik söylemlerinin gündeme geldiğini dile getirdi.
Crans Montana’nın ardından Berlin’e kadar olan zaman zarfında Anastasiadis’le bir araya geldiği görüşmelerde Anastasiadis’in iki devletli çözüm gibi bir niyetinin gündemde olmadığını gördüğünün altını çizen Cumhurbaşkanı, son olarak Anastasiadis’in gerçek önerisinin yetkileri artırılmış, iki kurucu devletin var olacağı, iki kesimli federal çözüm şeklinde olduğunu kaydetti.
CransMontana’nın üzerinden bir yılın geçmesinin ardından 2018 yazında BM Genel Sekreteri’nin Özel Danışmanı Jane Holl Lute’u görevlendirerek Kıbrıs’taki taraflar ve garantör ülkelerle temaslar yürütmeye başladığını, referans şartlarını ortaya çıkarmaya çalıştığını söyleyen Cumhurbaşkanı, Lute’un Eylül 2019’da bir hafta boyunca adada kaldığını ve o dönemde bazı pürüzlere rağmen gelişmeler yaşandığını dile getirdi.
BM Genel Kurulu çerçevesinde eylül ayında New York’ta Genel Sekreter ile yaptıkları görüşmede, 3’lü ve 5’li görüşme seçeneklerinin değerlendirildiğini ve Genel Sekreter’e Kıbrıs Türk tarafının her iki seçeneğe de hazır olduğunun iletildiğini kaydeden Akıncı, Genel Sekreter’in öncelikle 3’lü bir görüşme yapılmasının daha mantıklı olacağını değerlendirerek, bu sürecin sonunda Berlin toplantısının ortaya çıktığını dile getirdi.
“ÖNÜMÜZDEKİ YOL BİRAZ DAHA BELİRGİNLEŞTİ”
Berlin’e gitmeden hemen önce Meclis’te temsil edilen siyasi parti başkanlarıyla yaptığı görüşmede, Kıbrıs Türk tarafı olarak çözüm çabalarını tekrardan rayına oturtmak ve BM müktesebatı çerçevesinde çözüme ulaşılmasını temin edecek bir son aşamayı planlamak hedefiyle Berlin’e gideceklerini kaydettiğini belirten Cumhurbaşkanı, “Bu nihai aşamayı kurgularken, bu sürecin diğer süreçlerden farklı olması gerektiğini, Genel Sekreter’in de bu düşünceyi paylaştığını, sırf müzakere etmek için müzakere değil sonuç odaklı farklı bir sürecin kurgulanması gerektiğini, önümüzdeki yolu biraz daha belirgin hale getirmek için Berlin’e gideceğimizi ortaya koymuştuk” dedi.
DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK
Berlin’deki görüşme sonrası BM Genel Sekreteri tarafından, iki liderin oluru alınarak yapılan açıklamanın özlü bir açıklama olduğunun altını çizen Kıbrıslı Türk lider Akıncı, açıklamada siyasi eşitliğe dayalı, iki kurucu devletli, egemenliğin eşit olarak iki toplumdan kaynaklanacağı, iki kesimli, iki toplumlu federasyonun teyit edilmesiyle Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’ten kaynaklanan bulanıklığın ortadan kalktığını belirtti.
Federal çözüm hedefi, BM Genel Sekreteri tarafından yapılan açıklamada teyit edilirken, 716 sayılı Güvenlik Konseyi kararına atıfta bulunulmasının önemine dikkat çeken Akıncı, federal hükümetin tüm organları ve kararlarında her iki toplumun etkin katılımını öngören 716 sayılı Güvenlik Konseyi kararının artık Genel Sekreter huzurunda liderlerin teyit ettiği bir unsur haline geldiğine vurgu yaptı. Akıncı, 30 Haziran 2017 belgesinin kabul edilmesiyle 2’ye1 dönüşümlü başkanlığın da sağlanmış olduğunun altını çizdi. Berlin’deki görüşmesiyle, GuterresÇerçevesi’nin tarihinin 30 Haziran 2017 tarihli olduğunun bir kere daha teyit edildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı, bu tarihli belgeden başka bir belge olmadığını söyledi ve Anastasiadis’in iki yıl boyunca bunu kabule yanaşmadığını hatırlattı.
BEŞLİ KONFERANS HEDEFİ
BM Genel Sekreteri Guterres’in açıklamasında uygun bir zamanda 5’li konferansın toplanması için çalışmayı taahhüt ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı, 5’li konferansın çerçevesinin Genel Sekreter tarafından yapılan açıklamada net bir biçimde ortaya konduğunu, 5’li derken kast edilenin; iki toplum liderlikleri, 3 garantörün yanı sıra BM olduğunu dile getirdi. Nisan 2020 sonrası uygun bir zamanda gayri resmi olarak toplanması öngörülen 5’li konferansın başarıyla sonuçlanıp resmi bir 5’li toplantıya evirilmesi durumunda AB’nin CransMontana’da olduğu gibi gözlemci olarak bulunmasında bir sakınca görmediğini dile getirdi.
“STRATEJİK ANLAŞMA HEDEFİ”
Metindeki stratejik anlaşma hedefi vurgusunun önemine de değinen Akıncı, açıklamada aciliyet duygusuyla hareket edileceği, aşamalandırılmış, anlamlı ve sonuç odaklı olması gerektiğinin belirtilmesinin bir daha sırf müzakere için müzakere olmayacağını anlatan kavramlar olduğunun altını çizdi. Kıbrıs Türk tarafının iki yıldır savunduğu stratejik anlaşma fikrinin, Genel Sekreter’in Eylül 2017’de hazırladığı kapsamlı raporuna da girdiğine dikkat çeken Akıncı, stratejik anlaşma fikrinin, Berlin’deki açıklamayla, Genel Sekreter ve Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in de yaklaşımı olduğunun teyit edildiğini kaydetti.
Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, Berlin’deki üçlü görüşmenin ardından yaptığı açıklamasındaki taahhütlerle, Genel Sekreter’in sürece net bir biçimde dahil olduğuna dikkat çekti. “Bu metin, küçümsenecek ve yabana atılacak bir metin değildir. Berlin’de bizim öngördüklerimizi karşılayan bir metindir” diye konuştu.
“BERLİN’DEKİ KAZANIMLARI GÖRMEZDEN GELMEK HAKSIZLIKTIR”
Berlin’de çıkan sonucu kimi çevrelerin gerçekler üzerinden eleştirmediğini kaydeden Akıncı, Berlin’deki kazanımları görmezden gelmenin haksızlık olduğunu belirtti.
Berlin’deki üçlü görüşmeye gidilmemesi çağrısında bulunan kesimlerin duruşundaki yanlışlığa da değinen
Akıncı, “Berlin’e gitmemek yanlış olurdu ve bizi başlamadan yenik duruma düşürürdü” dedi. Türkiye ve tüm siyasi partilerle hemfikir olunan iki temel nokta olduğunu, bunların; her ne yapılacaksa müzakere yoluyla ve BM çatısı altında yapılacağı ilkelerinin olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, federasyon dışında, masada geçerliliği olan farklı bir seçenek olmadığını belirtti.
“CRANS MONTANA SONRASI GENEL SEKRETER, GÜVENLİK KONSEYİ’NİN İKİ AYRI BAĞIMSIZ DEVLETİ TANIMAYA HAZIR OLMADIĞINI SÖYLEDİ”
Federasyonun, Kıbrıs Türk tarafının resmi tezi olduğunu ve etkin katılım ve dönüşümlü başkanlığı içeren siyasi eşitlik, iki kesimlilik gibi BM parametresi haline dönüşen kazanımlar olduğunu ifade eden Akıncı, bunların bir kenara itilemeyeceğini dile getirerek CransMontana sonrası Genel Sekreter’in Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’ta iki ayrı bağımsız devleti tanımaya hazır olmadığını söylediğini belirtti.
“HÜKÜMETİMİZ, HANGİ AB ÜLKESİ İLE KONUŞUP DA BU KONUDA MESAFE ALDI?”
Hükümetin programında yer alan AB içinde iki ayrı devletin de kabul edilemeyeceğinin tüm büyükelçiler tarafından dile getirildiğini ifade eden Akıncı; “Hükümetimiz, hangi AB ülkesi ile konuşup da bu konuda mesafe aldı? Bu konuların halledilebilmesi için bütün üye ülkelerin ikna edilmesi lazım. Bu konjonktür meselesidir, güç ilişkileri meselesidir. Bu gidip görüşme masasında ‘Ben geldim, bunu istiyorum’ demekle olmuyor” şeklinde konuştu.
“Kendi kendimizi aldatmanın yersiz olduğu inancındayım” diyen Akıncı, görünür gelecekte, AB içinde iki ayrı devletin gerçekleşme olasılığının olmadığının altını çizerek KKTC’yi en son tanıyacak olan Kıbrıslı Rumlardan bizi ayrı devlet olarak kabul etmesini beklemenin olanaksızlığına işaret etti.
Federal, merkezdeki kararlarda ortaklık yapacak, birbirine tahakküm etmeyecek tarzda iki tane eşit yetkili kurucu devletten bahsedildiğini, AB içinde iki ayrı devlet veya konfederasyon talebinde de uluslararası alanda tanınmış iki ayrı devletten bahsedildiğini kaydeden Akıncı, “Size samimiyetle söylüyorum, Sayın Anastasiadis’le buluşmalarımızda bu söylemleri açık açık sordum: ‘Rum tarafında böyle bir irade varsa açık açık oturalım konuşalım’ dedim. Sayın Anastasiadis böyle bir şeyin söz konusu olmadığını söyledi” dedi.
“ÖNEMLİ OLAN BM’NİN ÖNÜNDE NE SÖYLENDİĞİDİR”
Kıbrıslı Türk lider Akıncı, Anastasiadis’in TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na CransMontana’nın son gecesi başbaşayken “Seçimler bitince iki ayrı devleti de görüşebiliriz” şeklinde konuşmasının zaman geçirmek maksatlı olduğunun belli olduğunu belirtti.
“Önemli olanın BM’nin önünde ne söylendiğidir” diyen Cumhurbaşkanı, “BM bize ‘Rum tarafı iki devletli çözüme hazırdır’ demiyor. Tam tersini, Rum tarafının BM parametrelerine iki kesimli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyona hazır olduğunu söylüyor” şeklinde konuştu. Kıbrıs Türk tarafının böylesi bir ortamda AB içinde iki ayrı devlet veya konfederasyonu savunması durumunda aleyhine çok daha olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalacağını ve bunun halka karşı yapılmış bir kötülük olacağını belirtti.
KKTC’yi tanıyan tek ülke olan Türkiye takımlarının Kıbrıslı Türklerle dostluk maçı bile yapamadığını, kardeş ülke Azerbaycan’la Karabağ sorunu nedeniyle, Rusya’nın da etkisiyle ilişkilerin ileriye taşınmasının engellendiğini ifade eden Cumhurbaşkanı, Türkiye takımlarının Larnaka’ya uçmak suretiyle Rum takımlarıyla maç yapmak zorunda kaldığını belirtti. Cumhurbaşkanı Akıncı, bütün bunlar, içerisinde bulunulan konjonktürde iki ayrı devletin sadece retorikte kaldığını; uluslararası hukukun bir parçası haline getirilmesinin mümkün olmadığına vurgu yaptı.
“ULUSLARARASI HUKUKA DAHİL OLMANIN YOLU ÇÖZÜMDEN GEÇİYOR”
Uluslararası hukuka dahil olmanın yolunun çözümden geçtiğini söyleyen Akıncı, siyasi iradeyle bu yolda ilerlenebilmesi için Berlin sonrası bir fırsat kapısının daha açıldığını kaydetti. Yaptıkları bir telefon görüşmesinde, BM Genel Sekreteri’nin, UNFICYP’in görev süresini her 6 ayda bir uzatma konusu gündeme geldiğinde zorlandığını belirttiğini söyleyen Akıncı, Genel Sekreter’in Kıbrıs konusunda yardımcı olmak istediğini, Kıbrıs sorununun çözümünün bölgesel ve global anlamda olumlu etkide bulunacağını kaydetti.
“GUTERRES ÇERÇEVESİ, SIFIR ASKER SIFIR GARANTİ İÇERMİYOR”
Kıbrıs konusunda her başlığın birbiriyle ilintili konuşulacağı, tüm konularda uzlaşılmadıkça parçalarda varılan uzlaşmaların geçersiz olduğu ilkesiyle ilgili hatırlatmada bulunan Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, Guterres Çerçevesi’nde hem somut hem de tartışılması gereken konular olduğunu belirtti.
İkiye bir dönüşümlü başkanlık ve mülkiyet konusunda öncelikli kullanıcı hakları hususunda Guterres Çerçevesi’nde somut ifadeler olduğunu kaydeden Akıncı, güvenlik ve garanti meselesiyle ilgili çerçevedeki ifadelerin karara bağlanmadığını, bunun tartışılarak uzlaşının aranacağı bir konu olduğuna dikkat çekti. Guterres Çerçevesi’nin bazı çevrelerin yanlış ve çarpıtılmış bir şekilde ısrar ederek propagandasını yaptıkları şekilde sıfır asker sıfır garanti içermediğine vurgu yapan Akıncı, Genel Sekreter’in güvenlik ve garanti meselesiyle ilgili yeni bir düzenlemeden bahsettiğini söyledi.
"MEVCUT SİSTEM, YUNANİSTAN VE İNGİLTERE’YE DE TEK TARAFLI MÜDAHALE HAKKI VERİYOR"
1960 Garanti sisteminin, Kıbrıs Türk halkının güvenliğiyle değil,1960 statüsünün korunmasıyla ilgili olduğunu belirten Akıncı, o statü Yunan Cuntası ve işbirlikçilerinin 15 Temmuz 1974 darbesiyle bozulduğu için Türkiye’nin dördüncü maddedeki müdahale hakkını kullandığını, garanti anlaşmasında müdahale hakkını veren amacın bozulan statüyü tamir etmek olduğunu söyledi.
1960 sisteminin şimdiki şekilde kaldığı sürece tek yanlı müdahale hakkının, Türkiye ile birlikte, İngiltere ve Yunanistan’a da verildiğini belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, “Şu anda 1960 düzeni yok. Yani 1974’ten bu yana 45 yıl geçti, 1960 düzeni yok. Biz 1960 düzenini ihya etmek için değil, yeni bir federal yapı kurmak için müzakere ediyoruz. Teorik olarak bu anlaşma Yunanistan ve İngiltere’ye müdahale ederek Kıbrıs’ta 1960 statüsünü kurma yetkisini veriyor. Ben buna razı değilim. Yunanistan’a da, İngiltere’ye de ayrı ayrı müdahale hakkı içerecek bir sistemin yanlış olduğu kanaatindeyim” dedi.
“YENİ BİR DÜZEN KURULACAK”
Olası bir anlaşmada yeni bir düzen kurulacağını ifade ederek, “1960 düzeni yeniden kurulacak olsaydı, belki çoktan kurulurdu” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle konuştu:
“Ama federal, iki kurucu devletli, siyasal eşitliğe dayalı, iki kesimli yeni bir düzenlemeden bahsediyoruz. Dolayısıyla bunun yeni bir düzenlemeyle kurgulanması çok doğal. Eski sistemi yeni kuracağınız düzene uyarlamak zorundasınız. Bunun için tarafların oturup konuşması gerekiyor. Nitekim, Yunanistan ile Türkiye arasında konuşuldu, bu konuda Türkiye Dışişleri Genel Sekreterlikle CransMontana’da diyaloglar kurdu, Türkiye garanti ve asker konusunda, güvenlik konusunda yapılabilecekler konusunda birtakım mesajlar iletti.
Bizim temel olarak bakmamız gereken şudur; hep söylerim, üç önemli kavramın altını çizerim; eşitlik, özgürlük, yani kimsenin tahakkümü altına girmemek ve üçüncü olarak da güvenlik. Güvenliğimizi içermeyecek bir sistem bizim halkımızın kabul edebileceği bir şey değildir. Bu güvenlik nasıl sağlanacak, bu statü nasıl korunacak bütün bunlar konuşulabilir. Konuşmamız lazım, 2020 yılına giriyoruz 1960’ta yaşamıyoruz, bunları konuşmaktan korkmamamız lazım. Bazıları bunu tabu olarak yansıtıp, ‘işte Akıncı bunları konuşturdu da bizleri mahvetti’, yok kardeşim, her şey konuşulur, niçin konuşulamayacak. Konuşacağız, en iyisini yapmaya çalışacağız. Garantör ülkeler konuşuyor zaten.”
Kıbrıslı Türk lider Akıncı, CransMontana’da iki ayrı masa kurulduğunu, birinde sadece Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların iç meseleleri konuştuğunu, ikinci masanın ise Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar dahil garantör ülkelerle birlikte güvenlik, garantiler masası olduğunu anımsattı. “Güvenlik ve Garantiler konusunda biz yokuz diye bir şey yok, neticede bizim geleceğimizdir, bu topraklarda yaşayacak olan biziz” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, son tahlilde referandumla ne olacağına karar verecek olanın Kıbrıs Türkü ve Kıbrıs Rumu olduğunu söyledi.
“HALKIMIZ MÜSTERİH OLSUN”
Halka doğru mesaj vermek gerektiğini, hiç kimsenin 1974 öncesi karanlık günlerine dönmek istemeyeceğini vurgulayan Kıbrıslı Türk lider Akıncı, “Hiç kimse, bu tehlikeyi barındıracak bir sonuca zaten çözüm demez. O konuda halkımızın müsterih olmasını isterim. Günün sonunda eğer o noktaya kadar gidilebilecekse, tüm garantörlerle beraber gidilecek, bunun içinde Türkiyede olacak. Ve en sonunda karar merci halkın kendisi olacak, o nedenle kaygı duymaya gerek yok” dedi.
Akıncı, Berlin görüşmesi sonrası, gelişmeleri Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri’ye aktardığını, Türkiye’den, kamuoyuna yansıyan Berlin görüşmesiyle ilgili bir değerlendirme görmediğini kaydetti.
“ENİNDE SONUNDA AKIL YOLUNDA BULUŞULACAK”
Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, şöyle devam etti:
“Ama o günlerde tesadüfen İbrahim Kalın da Berlin’de başka bir toplantıdaydı, doğrudan bizim toplantımıza bir atıf yaptı demiyorum ama oradan verdiği bir mesaj vardı; siyasi ve ekonomik eşitlikten bahsetti. Bizim de Berlin’de yapmaya çalıştığımız zaten bu oldu. Bundan sonra yapmaya çalışacağımız da bu olacak.
Ben size şunu söyleyeyim, eninde sonunda akıl yolunda buluşulacak. Yani bizim çalıştığımız, öncelikle, Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarını gözeten, Türkiye ile de yakın istişare ve diyaloğu sürdürerek, Türkiye’nin bölgedeki rolünü daha da iyi bir şekilde oynayabileceği ortamın oluşmasına da zemin hazırlayacak bir çözüm. Öyle inanıyorum ki bu bizim kadar Türkiye’nin de Kıbrıs Rumlarının da çıkarınadır. Böylesi bir gelişmenin kaybedeni olmaz. Ama şu andaki gerginlikler, bu paylaşım kavgası, Doğu Akdeniz’de bu haliyle devam ederse bu durumun kaybedeni çok olur, kazananı olmaz. Yani buradan zenginliklerin rahat rahat su yüzüne çıkarılacağını ve Rum tarafının çok rahat bir şekilde bunlardan gelir edeceğini, her şeyin güllük gülistanlık olacağını kimse tahayyül etmesin.”
Akıncı, Güney Kıbrıs'ı, kendi uzmanlarının ve aklı başındaki politikacılarının da, Kıbrıs Türkü’nün ve Türkiye’nin denklem dışı kalacağı bir anlayışın Kıbrıs Rumlarının da çıkarlarına zarar vereceği konusunda uyardığına işaret etti.
DOĞAL GAZ KONUSU
Doğal gaz konusunda Rum tarafına sürekli akıl yolu olarak ortak komite önerdiklerini belirten Akıncı, Rum lider Anastasiadis ile 11 Mayıs 2015’de yaptığı ilk görüşmede, tek taraflı kazıya başlarlarsa bunun karşılıksız kalmayacağını bilmeleri ve kazılara başlayacaklarsa müzakerelere başlanmamasını söylediğini, Rum liderin de görünür gelecekte bu konuyu erteleyeceğini ve Kıbrıs sorununun çözümüne yoğunlaşmak gerektiğini ifade ettiğini ve yola öyle koyulduklarını anımsattı.
Doğal gaz konusunda izlenebilecek üç yol olduğunu belirterek, bu yolları; ya bütün taraflar olarak bir moratoryum ilan etmek, Kıbrıs sorununun çözümüne öncelik verip kazılara ara vermek; ya ortak komite kurarak bu işi planlama aşamasından paylaşma aşamasına kadar birlikte hareket etmek; ya da şimdiki durumun devamı olarak açıklayan Cumhurbaşkanı Akıncı, “İlk ikisi olmuyorsa o zaman şimdiki durumun devamı. Herkes kendisi bu araştırmayı yapacak. Bizim adımıza Türkiye yapacak, ya da başka imkanımız olursa başka bir şirket yapacak, onların adına da lisans verdikleri şirketler yapacak” dedi.
TÜRKİYE-LİBYA MUTABAKATI: “ETKİYE TEPKİ”
Türkiye’nin Libya ile arasındaki mutabakatı, Türkiye ve Kıbrıs Türkü’nü dışlayan ve Türkiye’yi Antalya körfezine hapsetmeye çalışan bir anlayışa karşı “etkiye tepki” olarak değerlendiren Akıncı, Güney Kıbrıs'ın, Türkiye’nin bölgede göreceli olarak zayıflayan ilişkilerinden istifade ederek, bir takım siyasi üçgenler kurduğunu; Türkiye ve Kıbrıs Türkünü dışlayan bir anlayışla, Yunanistan-Kıbrıs Cumhuriyeti -Mısır, Yunanistan-Kıbrıs Cumhuriyeti-İsrail şeklinde devam ettirdiğini kaydetti.
Türkiye’nin bölgede en uzun sahiline karşın Antalya körfezine sıkıştırılmaya çalışıldığını, Doğu Akdeniz’de boru hattı olacaksa en akılcı, en uygun yolun da Türkiye üzerinden olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, “Türkiye bir hamle yaptı ve Libya ile bu anlaşmayı gündeme getirdi. Etkiye tepki, benim yorumum budur” dedi.
"TÜRKİYE, KKTC’DEN SONRA LİBYA İLE İMZALADI"
Türkiye’nin bir kıta sahanlığı çizgisi olduğunu; Türkiye’nin önce KKTC ile 2011’de, Eroğlu-Erdoğan arasında, New York’ta imzaladığı anlaşmadan sonra şimdi de Libya ile anlaşma imzaladığını belirten Akıncı, Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti dışındaki bölge ülkelerine, deniz yetki alanlarını görüşmek için çağrı yaptığını hatırlattı.
Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, “Kıbrıs sorunu çözülmediği sürece Türkiye tanımadığı Rum tarafı ile masaya oturmayacak. Halbuki Kıbrıs sorununu çözdüğümüzü düşünün, bir kere çözümle beraber bu yetki alanı karmaşası biter, oturulup uzlaşılır” dedi.
Libya ile mutabakatın, Türkiye’nin karşı hamlesi olduğunu ve bunun neden yapıldığını anlamanın mümkün olduğunu ifade eden Akıncı, Türkiye’nin uluslararası hukuka bağlı olduğunu söylediğini ve görüşmeden de kaçmadığını belirtti.
“KÖPRÜLERİ TEK TEK GEÇMEYE DEVAM EDELİM”
Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, Türkiye-Libya mutabakatıyla ilgili Lahey’e başvurmasıyla ilgili olarak, “Lahey’e, iki taraf uzlaşmazsa gidilemez” dedi.
Anatsasiadis’in Berlin sonrası, “Türkiye kazılara devam ederse müzakerelere oturmam” sözünü hep söylediğini, Berlin görüşmesinin gayri resmi olduğunu, olası beşlinin de gayri resmi olacağını, beşli görüşmede olumlu bir sonuç çıkar da resmen görüşmeler başlarsa Anastasiadis’in kendi kamuoyuna ona katılmayacağını söylediğini kaydeden Cumhurbaşkanı, “O gün gelsin görelim hele bir köprüleri tek tek geçmeye devam edelim bakalım. Eğer, gayri resmi beşli başarılı bir noktaya varırsa, Kıbrıs sorunu bağlamında yeniden çok önemli bir dönüm noktasına ulaşacağız. Bu nedenle Anastasiadis’in müzakerelerden öyle kolay kolay kaçmasını ben beklemiyorum” dedi.
“KIBRIS’TA ÇÖZÜM OLMADIĞI SÜRECE DOĞU AKDENİZ’İN ‘ÇIBAN BAŞI’ OLMAYA DEVAM EDECEK”
Kıbrıs’ta çözüm olmadığı sürece Doğu Akdeniz’in “çıban başı” olmaya devam edeceğine vurgu yapan Akıncı, “Çözümün olmadığı koşullarda, ara formüllerle bu sıkıntılara çözüm sağlanabilir mi? Bizim önerimiz onu içeriyordu. Bir yandan Kıbrıs sorununun çözümü için uğraşılsın ama bu uğraşıyla beraber en azından doğal gaz konusunda gelin bir orantıda uzlaşalım, bir komisyon kuralım, bu komisyon BM gözetiminde olsun, komisyona AB de gözlemci olsun, bu konuda şirketlerin halihazırda müktesep hak haline gelmiş olan lisansları geçerliliğini korusun. Önerinin içerisinde bu konuda da açılım vardı, sıfırdan başlama önerisi değildi, maalesef kategorik olarak reddettiler, onun karşılığından ‘emanet bir hesap açalım, oraya parayı koyalım da ileride size de veririz’ demeye başladılar. Maalesef tutumları gerçekçi bir karşı tavır değildi” diye konuştu.
Çok uzun zamandan beri, Türkiye’nin bölge ülkeleri ile bozulan münasebetlerinin artık düzelmesi gerektiğini savunduğunu dile getiren Akıncı, “Tabi Türkiye halkı karar verir, Türkiye yönetimleri karar verir. Ben, Türkiye’nin dünya ile ilişkilerinin iyi olmasını isteyen bir Kıbrıslı Türk lider olarak bunları söylüyorum” dedi.
“SIKINTILAR GİDERİLİRSE ÇOK İYİ OLACAK”
Bölgede yaşanan sıkıntılar giderilirse, bunun en başta Türkiye ve diğer bölge ülkeleri için çok iyi olacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Türkiye bölgede görmezden gelinebilecek bir ülke değil. Son derece önemli, güçlü bir ülke, 80 milyonluk bir ülke. Ama diğer ülkelerin de her birinin kendine göre rolleri var. O rollerini ifa ederken, Türkiye ile olan yakın ilişkileri eğer yeniden bir raya oturursa bu hem Türkiye’ye hem bölgeye, bölge barışına ve istikrarına ciddi katkı yapacaktır” diye konuştu.
ANASATASİADİS İLE YAKIN ZAMANDA BİRAYA GELİNECEK
Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, BM’nin 10 Aralık akşamı İnsan Hakları Günü nedeniyle verdiği resepsiyona katılamayışında herhangi bir siyasi nedenin söz konusu olmadığını belirtti.
Nisan 2020’ye kadar Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasidis ile bazı etkinliklerde bir araya gelmesinin söz konusu olduğuna işaret eden Akıncı, yakın bir zamanda, Kıbrıslı Rumlara iade edilen 200 kadar tablo ve RİK’ten alınan 1963 öncesi Kıbrıs Türk sanatçılarına ait ses ve görüntü kayıtlarıyla ilgili bir sergi düzenleneceğini, o sergide Rum liderle bir araya geleceklerini açıkladı.
“HALKIN İÇİNDE OLMAK YAŞAM TARZIMIZ”
Akıncı, bilgilendirme toplantılarını daha önce de yaptığını, halkın içinde olmanın kendisi ve eşi Meral Akıncı için bir yaşam tarzı olduğunu, sürekli halkın içinde olduklarını anlattı.
Nisan 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili çok anket yapıldığını, kendi ellerinde de bazı anket sonuçları olduğunu, halktan kendilerine karşı bir teveccüh olduğunu belirten Akıncı, “Ben kararsız değilim. Ben kararsız olmadım” dedi.
“KARARIMI ZAMANI GELİNDE DUYURACAĞIM”
Başka adayları beklediği şeklinde gerçek dışı bir algının oluşmamasını isteyen Cumhurbaşkanı Akıncı, şu anda Cumhurbaşkanlığı görevini yaptığını, seçime dört aydan fazla süre olduğunu, diğer adayların ortaya çıkıp çalışmasından rahatsızlık duymadığını, bunun normal olduğunu kaydetti. 2015’te halktan gelen mesajları dikkate alarak aday olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Akıncı, şimdide halktan gelen mesajları dikkate aldığını zamanı gelince kararını duyuracağını söyledi.
MARAŞ VE MARONİT KONUSU
CransMontana sonrası, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da katılımı ile Meclis’te temsil edilen partilerle yapılan toplantıda Maraş ve Maronit konusunun gündeme geldiğini, Maronit açılımına Türkiye ve tüm partilerin destek verdiğini ama ileri bir noktaya taşınamadığını, bunun bir üzüntü kaynağı olduğunu söyledi.
Hükümetin Cumhurbaşkanlığının haberi olmadan Maraş’ta envanter çalışmasına başladığını, Cumhurbaşkanlığında envanterin olduğunu ama ikinci bir çalışmadan da zarar gelmeyeceğini düşündüklerini ifade ederek, Maraş konusunun uluslararası hukuk BM boyutu olduğunu, BM ile uyum içinde konuyu ileriye taşımak gerektiğini kaydetti.
Akıncı, “Bütün bu hususları içerecek yaklaşım sergilenmediği takdirde ‘ben yaptım oldu’ noktasında hareket edilirse sadece bizim değil, bizden çok Türkiye’nin başının ağrıyacağı bir konudur bu, o açıdan da dikkatli olmak gerekir. Şu anda hangi noktadadır hükümetten bana bir bilgi aktarılmış değil” dedi.
“MARAŞ KONUSUNDA BM İLE UYUM İÇİNDE OLMA ZORUNLULUĞUMUZ VAR”
Maraş konusunda BM ile uyum içinde olmak zorunluluğu olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bu konuda alınmış kararlar vardır, dikkatli olmak lazım, Türkiye’nin başını da belaya sokmamak lazım. Bizim bu konuda atacağımız adımlarda uluslararası hukuk ve BM kararlarını da gözetmemiz lazım. Bunu ben, Kıbrıslı Türklerin seçilmiş bir lideri olarak ve sürekli BM ile muhatap olan taraf olarak söylerim. Bunun hilafına, örneğin sırf seçimlik birtakım adımlar atılacaksa orada da çok dikkatli olmak gerekir diye düşünürüm.”
“İLK TURDA BİTMESİ, GÜÇLERİN BİR ARAYA GELMESİNE BAĞLI”
Cumhurbaşkanı Akıncı, “Cumhurbaşkanlığı seçimi birinci turda biter mi?” sorusuna, “Güçlerin bir araya gelmesine bağlı” karşılığını verdi.
Eğer, seçimi kazanabilecek, kazanması en muhtemel aday etrafında bir güç yığılması olursa, seçimin ilk turdan bitebileceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bunu öneriyor değilim, yanlış anlaşılmasın. Ben bu seçimde herkesin kendi adayı ile çıkmasını en doğal hakkı olarak görürüm” dedi.
“DEMOKRASİDEN KİMSENİN RAHATSIZ OLMAYA HAKKI YOK”
Cumhurbaşkanı Akıncı, “Türkiye’nin sizin adaylığınızla ilgili dolaylı veya doğrudan size ilettiği bir rahatsızlığı var mı?” sorusuna karşılık, şöyle konuştu:
“Demokrasiden kimsenin rahatsızlık duyması gerekmez, demokrasiden kimsenin rahatsız olmaya da hakkı yoktur. Demokratik bir yarıştan kim, niye rahatsız olsun ki? Kim, kimin adaylığından rahatsızlık duyacak? Aday kimler olacaksa, bir tek yere karşı sorumludurlar; halklarına, halklarının vicdanlarına. İnsanlar, toplumlar hepimizi tanıyor. Bizim halkımız da bizi bugün tanımadı, bu toplumda 45 yıllık bir geçmişimiz var. Ben 27 yaşında Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin en genç üyesi olarak Kurucu Meclis’e girdim, 28 yaşında belediye başkanı oldum. 42 yaşıma kadar o görevi yaptım. Ondan sonra milletvekili, parti başkanı, Başbakan Yardımcısı derken halkımızın verebileceği en üst göreve kadar geldim. Şimdi, bu noktaya kadar gelmiş olan bir insandan kimin ne hakla rahatsızlık duyabileceğini konuşabiliriz ki, böyle bir şey olabilir mi? Burada asıl olan halkımızın düşünceleridir, halkımızın duygularıdır, buna da herkesin saygı duyması gerekir. Sonuç ne isterse olsun, hepimiz saygı duyacağız. Biz başka bir ülkede, birtakım düşünceler içerisinde olsak da herhangi bir halkın takdiriyle göreve gelmiş insanlardan rahatsızlık duymaya hakkımız var mı? O olguyu kabul edip, o olguyla yaşamaya bakmamız lazım. Diyalogumuzu, istişaremizi sürdürmemiz lazım, aynı şey herkes için geçerli, Türkiye için de geçerli.”
“TERS TEPER”
“Aday olmayın Sayın Akıncı diye telkin aldınız mı?” sorusuna, “Böyle bir şey olabilir mi?” karşılığını veren Cumhurbaşkanı Akıncı, HakimZeka Bey, Ahmet Mithat Berberoğlu ve Dr. Fazıl Küçük’ün adaylıktan vazgeçirildiği dönemleri anımsatarak, telkin dönemlerinin artık çok gerilerde kaldığını kaydetti. “Hala o günlerde miyiz? Yani ben bu halkın bunlara rağbet etmediğini ve böyle bir şeyin yapılması halinde bunların hep ters tepeceğini düşünürüm ve öyle de olduğunu öngörürüm. Dolayısıyla böyle bir şeyi kimse yapmaya yeltenmez” dedi.