Tatil için adadan ayrılırken almıştım haberi.
“Vay be adam gerçekten de çalışmış” dedim. İlk tepkim buydu!
Türkiye’den ithal edilen gıda ürünlerinde fonlar düşürülmüş.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından büyük bir gururla açıkladı hükümet!
Sanırsınız ki, bu hükümet çalışmış, halkı düşünmüş, oturup hesap yapmış ve hayatı ucuzlatmak için fonlarda indirime gitmiş. Bunu özellikle de temel ihtiyaç maddelerinden olan gıda ürünlerinde yapmış.
İnce düşünmüş gerçekten!
Maliye Bakanı Ersin Tatar’ın yazılı açıklamasını görünce bunu özellikle yazmak istedim... İçimde daha fazla tutamadım...
Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın o çok konuşulan açıklamalarını yaptığı, olaylı 20 Temmuz ziyareti öncesindeki özel toplantıda, gıda ürünlerinin pahalılığı, masada Sevgili Ali Baturay tarafından dile getirilmişti.
Aradaki fiyat farkına vurgu yapan Ali, örnekler vermiş, bunu yeni bir bilgi olarak kaydeden Başbakan’ın ağzından ise şu cümle dökülmüştü;
“Beşir ilgilen şu işle! Bu fonları düşürelim!”
İşte bugün daha ucuz peynir yiyebiliyorsak önce konuyu tesadüfen açtığı için Ali Baturay’a, sonra da işini gerçekten iyi yaptığı için Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Türkiye Devlet Bakanı Beşir Atalay’a teşekkür borcumuz var!
Ama Maliye Bakanı üşenmemiş ve bayramda alışveriş merkezlerini ziyaret edip denetim yapmış.
Mutluluğunu ve etiketlere yansıyan ucuzluğun sevincini yazılı bir açıklamayla paylaştı kamuoyuyla.
Hükümet her fırsatta devrim yapmış edasıyla fon indirimi ile ilgili açıklama yapıyor ve bu başarının gururunu paylaşıyor!
Oysa açık şekliyle, Türkiye buradaki iktidar boşluğunu iktidarla doldurarak gündelik hayatın içine de giriyor artık ve gereğini yapıyor.
Aksatmadan, oyalanmadan!
Geçenlerde tanınmış bir iş adamı anlattı;
“Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Türkiye Devlet Bakanı Beşir Atalay’dan mesela randevu istediğinizde hemen soruyorlar:
Kıbrıs’ta mı Ankara’da mı görüşmek istersiniz?”
Artık kişisel meseleleri dahil, kronikleşmiş sorunlarını buradaki hükümetle çözemeyenler, Beşir Atalay’ı çare görüyor.
Oysa sanırısınız ki bir hükümet var, bir devlet, sorunlarınızı ileteceğiniz tanıdık bir Bakan.
Yok artık Beşir Atalay var!
Ve kim bilir belki de iyi ki var. Yoksa pazardaki malımızın bile fiyatını belirlemekten aciziz.
Üstelik hayatı ucuzlattığımızla övünüp indirdiğimiz fonlar, yerli üreticiyi de o kadar memnun etmiyor. Zira üretilen ürünlerde, yıllar yılı fonları düşürerek sıfırlayarak yok ettiğimiz can çekişen bir yerli üretim var.
Konunun siyasi tablosunun özeti, Beşir Atalay, ekonomik tablosu da içinde bulunduğumuz çıkmazın fotoğrafıdır.
Ne yazık ki seçim yapmak demokrasi getirmiyor. Hükümet seçilmek iktidar olmayı getirmediği gibi.
Artık açıktır ki, baş gösteren iktidarsızlık ve basiretsizlik aslında çokça kızdığımız ama tam da doğanın gereği şekliyle doldurulan bir duruma dönüştü. Bugün KKTC denilen yapı, uluslararası tanınmışlığı olmadığından, en yakınındaki Türkiye yönetimi altında eziliyor.
Ama bu ülkede hâlâ bir çözüm olmaması, ya da tanınmamışlık, içinde bulunduğumuz yapı için kesinlikle bir gerekçe değildir.
O zaman siyasiler sadece seçim meydanlarında slogan atmanın ötesinde bir kültür geliştirecekler, toplum olarak biz de bu kültürü talep edip birlikte paylaşacağız.
Yoksa ülkede muhalefetler bildiri yayımlayıp slogan atmanın ötesine geçemezken, hükümetler de biten deniz suyunu pazarlamanın ötesine geçemeyip aynen bugünkü gibi kepaze olmaya devam edecekler.
Bugün, UBP Genel Başkanı olarak Başbakan’ın partili gençlere verdiği istihdam sözü, hem siyaset kültürü, hem de mevcut yapı açısından kepazelikten başka bir şey değildir.
Maaşını ödeyemeyen devlet, hükümetine göre istihdam yapacak, sonra gelen öncekini işten çıkarıp yerine kendi partilisini alarak çarkı döndürecek.
Bu dönem bile çoktan geçti aslında ama yazık ki bunun bedelini hâlâ siyaset ödemiyor.