Biatçılar Ankara’ya!

Serhat İncirli

Türkiye’nin ulusal gazetelerinden BirGün’ün dünkü manşetinde, KKTC’deki hükümetin, özellikle de eğitim bakanlığı yetkililerinin çok dikkatli bir şekilde ele alması gereken bir haber vardı...

-*-*-

Mustafa Kömüş imzalı haberde, “Nesiller tehlikede” başlığı kullanıldı...

Ve giriş paragrafında şu ifadeler yer alıyor:

“... Yoksulluk en çok çocukları vuruyor... Artan yoksulluk çocukların gelişimini de etkiliyor. Öğretmenler yetersiz beslenen çocukların arttığını ve öğrenmeyi de etkilediğini söyledi. Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selçuk ise ‘Kronik hale gelen yoksulluk çocukların gelişimini etkiliyor. Yoksulluk gelişimle bağlantılıdır’ dedi.

-*-*-

Yoksulluk; çocukların öğrenmesini olumsuz yönde etkiliyor...

Bu bilimsel bir saptamadır, benim bir yerimden uydurduğum bir şey değildir...

Yoksulluk nedeniyle yaşanacak gelişim bozukluğu ve eğitimden uzaklaşma; ülkenin gelecek nesillerini kaybetmesine sebep oluyor...

-*-*-

Şimdi ülkemize de bakalım mı?

Eğitimde “özel – kamu” ayrımcılığı neredeyse had safhada...

Çeşitli sebeplerle eğitimde kalite zaten sıkıntılıydı...

Şimdi bir de yoksullaşmanın önüne geçilemezse; “nesiller tehlikede” durumu, kesinlikle KKTC’yi de vurur; vuracaktır...

-*-*-

“Ezan susmasın, bayrak inmesin” diyerek, bu büyük sıkıntıyı engellemenizin mümkün olmadığını da hatırlatmak ve eklemek istiyorum.

Yani metazori olarak uyguladığınız hamasi nutuk sallama pozisyonlarınız da geleceği olumsuz etkiliyor...

-*-*-

Pandeminin kaçınılmaz zararları ile bazı çocuklara Arapça ezber dışında bir katkısı olmayan bir takım kursların verildiği de apaçık ortadadır...

Bunun üzerine yoksulluğun etkilerini de kattığınız anda, sorun çok daha büyüyecektir...

-*-*-

Ancak bizdeki durumu, daha da kötüleştiren bir başka sorun daha vardır...

Kötü yönetim, zamlar, ahbap ve partili atamaları dışında bir “başarısı!” olmayan “sahte devlet”; göçü de bir sorun olarak görmekten çok korkmaktadır.

-*-*-

Gençlerimizin, çocuklarımızın ülkeden kaçıyor olmasına hiç bir çare üretemeyen, hatta bu konuyu gündeme getirmeye korkan bir hükümet söz konusudur.

-*-*-

Haliyle belediye reformuymuş, alkole zammış, elektriği özelleştirmekmiş gibi “sıkıntıların” çok ötesinde; kendi çocuklarını hiç umursamayan, sırf koltuğu korumak için Türkiye’den gelen yedinci sınıf memurlara her türlü şaklabanlığı yapan bir grup insan söz konusudur...

-*-*-

İstifa etmeleri kaçınılmazdır...

Hatta, kendileri geçmişten beri kurulu düzenin değişmemesi adına muhaliflerine zaman zaman “beğenmeyen Güney’e” veya “komünistler Moskova’ya” gibi yakıştırmalar yapıyordu ya; şimdi bence tam sırasıdır, “Biatçı yalakalar Ankara’ya!”...

-*-*-

Kıbrıslı Türk nesli tehlikededir...

Göreve geldiği günden bu yana sadece zam yapan, bu zamları geri alacağını veya azaltacağını açıklayan, yani doğru dürüst hesap bile yapamayan, ama o zamları geri alamayan, yani yalan ya da boş konuşan, istediği gibi kabine kurmalarına izin verilmeyip rezil rüsva edilen, borcu borçla kapatıp sadece devletin maaşlarını ödemeyi beceren, ahbaplarına neredeyse 6 – 7 bin Euro’luk avantalarla abuk sabuk ataşelik hediye eden, turizmin bitişini sadece izleyen, eğitimin çöküşüne çaresiz bir hükümet söz konusudur...

-*-*-

Kıbrıslı Türk nesli tehlikededir...

Gençlerinin göç ediyor olmasına aldırmayan, bir ay önce “Güven Yaratıcı Önlemler çok zararlıdır” deyip, bir ay sonra, Türkiye’nin yüce çıkarları uğruna “Güven Yaratıcı Önlemleri görüşebiliriz” diye açıklama yapan, zavallı bir toplum lideri söz konusudur...

-*-*-

Dediğim gibi; Ankara’ya gitmelerinde hiç bir sakınca yoktur...

Çünkü bu Ada’da geçirdikleri her gün, Kıbrıs Türk toplumunun yok oluşu adına yeni imzalar demektir...


Tamam Ukrayna halkının yanındayız da peki Naziler?

Rusya – Ukrayna savaşında 45 gün geçildi...

Ukrayna, geçtiğimiz Cuma günü Kramatorsk kentinde sivillerin bulunduğu tren istasyonunun roketle vurulduğunu ve beşi çocuk 52 kişinin öldüğünü açıkladı.

Rusya, “biz vurmadık, tren istasyonuna düşen roket sadece Ukrayna’nın elinde var” açıklamasını yaptı...

-*-*-

Birleşmiş Milletler (BM), savaşın başladığı günden itibaren bin 626 sivilin hayatını kaybettiğini açıkladı...

2 bin 267 sivilin yaralandığı belirtildi...

Henüz çözüm adına – ya da savaşın durdurulması adına etkili bir adım atılmış değil...

Ve her gün masum insanlar ölmeye devam ediyor...

-*-*-

Ancak, çirkin ve acı savaşın yanında; daha da çirkin bir propaganda mücadelesi söz konusu...

Bir yanda Amerika – Batı ülkeleri ve Ukrayna; öte yanda Rusya...

Kimin doğruları söylediğini kestirmek de güç...

Tamam Rusya saldırıyor da, Ukrayna’nın “çok masum” olduğuna pek fazla inananlardan değilim...

-*-*-

Azov Taburu ya da Alayı’nı incelediniz mi?

Bir inceleyin...

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimiyr Zelenskiy, geçenlerde Yunanistan Parlamentosu'na da telekonferans aracılığıyla hitap etti. 

Zelenskiy'nin Yunan Parlamentosu'nda yaptığı konuşma sırasında faşist Azov Taburu'nda savaştığını belirten Yunan asıllı bir askerin Ukrayna'daki durumu anlattığı kısa bir videoya yer verilmesi, Yunan muhalefetinin tepkisine yol açtı. Sol Milletvekilleri Zelenskiy'nin konuşmasını alkışlamadı.

-*-*-

Ana muhalefet partisi SYRIZA'nın Lideri eski başbakanlardan Aleksis Çipras, Twitter'daki paylaşımında durumu "tarihi bir utanç" olarak nitelendirdi ve  "Ukrayna halkıyla tabii ki dayanışma içerisindeyiz. Ancak Naziler Meclis'te konuşamaz" dedi...

-*-*-

Bu çirkin savaş, “her açıdan” bitirilmeli...


Batı medyası; Türkiye’yi, Ukrayna – Rusya kavgasındaki “denge siyaseti” nedeniyle eleştirmeye başladı... The Economist dergisi Ankara'nın dış politikasını sorguladığı ve son sayısında yayınlanan imzasız bir yorumda, "Türkiye Rus oligarklara nasıl kur yapıyor?" sorusunu sorarken, Türkiye'nin bir yandan Rus sermayesine sıcak baktığını, öte yandan Ukrayna'ya silah sattığını yazdı... Dergi, Rus Oligark Roman Abramoviç'in Eclipse (Fotoğraf) adlı süper yatının Marmaris'te demirli olduğunu da belirtti.