Hafta içinde Kıbrıslı Rum lider, Kıbrıs Cumhurbaşkanı olarak ABD Devlet Başkanı Biden ile Washington’da Beyaz Saray’da görüştü. Bu görüşme hakkında Kıbrıs adasının iki yarısında da birçok yorumlar yapıldı; Rum tarafı, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yerini alıyorlarmış diyecek kadar da abarttı…
Elbette önemli bir gelişme idi; hele ki Biden’ın görev süresinde TC Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Beyaz Saray’da görüşmemesi dikkate alınırsa, bayağı önemli bir gelişme… De… Hangi sonuçlara gebe?! İşte bu hamilelikten doğsa bile sağlıklı bir bebek doğmaz…
Biden demiş ki, elli yıl önce Türkiye’nin müdahalesi yapıldığında ilk senatörlük dönemiymiş ve yakından izlemiş; yani ilgisi eski dayanıyormuş. Gene aynı Biden ABD Başkan Yardımcısı olarak da Kıbrıs’ı ziyaret etmişti; dönemin Kıbrıs Rum lideri Anastasiadis’in konuğu olmuştu… Bayağı da bir sosyalleşmişler… Yani Kıbrıs’a yakından ilgisi olmuş birisi… Da… Neredeyse bir ay sonra yeni ABD Devlet başkanının seçileceği ve kendisinin de görevinden ayrılacağı sırada mı aklına geldi bu yakından ilgilendiği Kıbrıs’ın Rum liderini davet edip, Beyaz Saray’da görüşüp, Kıbrıs sorunu konusunda mesaj vermek?!…
Vardır bir hikmeti, değil mi?! Hikmeti de bellidir aslında… ABD Başkanlığı seçimlerinde Biden aday olmak üzere bayağı bir ısrarlı olmuş, seçimlere çok kısa süre kala da mental ağlığının elvermediğine Amerikan halkının da farkına vardığının kendisi de farkına varınca adaylıktan çekildi veya çekilmeye ikna edildi veya çektirildi. İlk seçildiği dönemlerde, Biden’in bir dönem başkanlık yapacağı ve yardımcısı Kamala Harris’in gelecek seçimde aday olacağı konuşuluyordu… Seçim zamanı gelince de Biden yeniden aday olduğunu duyurdu. Dolayısıyla, partisine ve yeni adaya bayağı bir zaman kaybettirdiği gibi zemin de kaybettirdi… Diğer aday Trump’ın seçilme şansını artırdı…
Biden’ın bir şeyler yapması gerekiyordu… Yunan lobisi ile öteden beri arası iyi ama belli ki kaybedilen zaman Yunan lobisinin seçim kampanyalarına duhulünü de geciktirmiş, zayıflatmış… Onları motive etmek için yapabileceği çalışmalardan biri de Kıbrıs Rum liderini ABD’ye davet edip Beyaz Saray’da görüşmek… Dolayısıyla, bu görüşme bir seçim kampanyası senaryosu idi… Birlikte oturdular, fotoğrafçıya el sıkışma pozu verdiler, basıncıya da açıklamalarını verdiler… Kıbrıs Rum tarafına askeri konularda verecekleri çeşitli destekleri de açıkladılar… Yani Kıbrıs sorunu pozisyonlarının dışında da bir şeyler vaat edilmeliydi ve vaatleri yazılmalı, açıklanmalıydı ki Yunan lobisi daha hareketli olsun… Halbuki, ABD’nin Kıbrıs Rum tarafına daha önceden yaptığı askeri destek öncesi Hristodulidis’i Washington’a davet edip, görüşerek yapmamışlardı; ama, şimdi seçim var… ABD tarafının açıklamasının bir ilginç tarafı da Kıbrıs sorunu ile ilgili tutum olarak “BM Güvenlik Konseyi Kararları ile uyumlu olarak tüm Kıbrıslılar için siyasi eşitlik sağlayan iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonu desteklediğini yineledi” denilmesi… Burası herhalde Hristodulidis’ten habersiz yazıldı; kendileri Crans-Montana Konferansı’nı, BM Güvenlik Konseyi kararlarında yer alan Kıbrıslı Türklerin siyasi eşit ve etkin katılımcılığı kararına katılmadığı için konferansı Anastasiadis’e dağıtırdı. Hristodulidis halen de bu tutumunda değişikliğin izlerini veremedi; “Zor kararlar verme aşamasındayız” dedi ama zor kararları vereceğine dair bir söz de vermedi…
Dolayısıyla, Hristodulidis’in Biden ile görüşmesi ona sadece Güney Kıbrıs’ta kötü olan imajını biraz belki düzeltti. O askeri konularda aldığı vaatler var ya, seçilecek yeni başkan tarafından illa ki uygulanacak diye bir kural yok; Biden kendisi daha öncelerden niye bunları tam olarak uygulamaya koymamıştı ki?! Bu soruyu örneğin Biden’ın adayı Bn Harris seçilirse de rahatlıkla sorabilir ondan sonra karar verebilir. Trump seçilirse ne olur? Seyredin vaveylayı! Trump demeyecek mi, “Seçime çeyrek kala sen Washington’a gel, Biden ile görüşüp Yunan lobisini benim aleyhime devreye sok, ondan sonra da Biden’ın giderayak verdiği vaatleri benim yerine getirmemi iste; yok öyle bir dünya”. Ve zaten geçmiş başkanlık döneminde de TC Cumhurbaşkanı Erdoğan ile arası nispeten iyi olan Trump yüzünü Erdoğan’a dönerse şaşmamak da gerek… Ayrıca hiç etik değil, görevden ayrılmak üzere olanın kararlar alıp göreve gelecek olanı bağlaması, bağıtlaması… Öyle yapan birinin o kararlarını uygulamamak etik olur… Belli ki Hristodulidis de bu yönde bir evhama kapılmış ki New York Times gazetesine yaptığı açıklamada “Amerika’nın seçimlerden sonra geri adım atmasından endişe ettiğini” söylemiş.
Bu görüşmeyi küçümsememek gerek; abartmak veya olumlu-olumsuz heyecanlara kapılmak da yersiz olur. Bir seçim senaryosunu oynadılar; Biden kendi adayına destek yaratabilmek için bir çaba gösterdi, yardımcı oyuncu olarak sahneye Hristodulidis’i davet etti… Kıbrıs Rum tarafı ABD için Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yerini alacakmış, NATO’ya bir şekilde iliştirilecekmiş; hikâye… Hikâye olmayan tek durum ise hem ABD’ye hem de diğer ülkelere Güney Kıbrıs’ta verdiği üsler, üs gibi kullanabilecekleri olanaklar… Ada kendini bir savaşın unsuru gibi bulabilir… Bu pirinci o Hristıodulidis ayıklayamaz…
Kıbrıs’ta tuhaf bir dönemden geçiyoruz… Kıbrıslı Türk liderin dili, Kıbrıslı Rum liderin de hırsı akıllarından hızlı çalışıyor…