Bildiğin gibi yap Allah’ım!

Serhat İncirli

Depremzedelere yardım edenlere helal olsun...
“Katil İsias Otel”in sahiplerinin, mühendislerinin, mimarlarının, inşaata veya işletmeye onay verenlerin peşini bırakmayanlara helal olsun...

-*-*-

Magazin programına telefonla katılıp, “ben de üç aylık maaşımı veriyorum” şovunu yapanlara bir şey demeyeceğim...

-*-*-

Hala utanmadan, çekinmeden, yüzleri hiç kızarmadan, mahalle yanarken saçını taramayı sürdürenlere; yani külliye inşaatına ses vermeyenlere, o inşaatın kaynağını depremzedelere aktarmayanlara da hiç bir şey demeyeceğim...

-*-*-

Doğru olan ne mi?
Doğru olan, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun aldığı “CONIFA organizasyonunu iptal ediyoruz” kararıdır!
Çok ihtiyacımız olan bir futbol organizasyonu.
Çocuklarımızın Dünya’ya açılabildiği tek kapı...
Ama “hayır” dedi Federasyon yönetimi...

-*-*-

Neden?
Çünkü, özetle dediler ki; “... bu korkunç felaket yaşanırken, on binlerce depremzede yardım beklerken, bizim, devletimizin veya sponsorlarımızın maddi kaynaklarını bu organizasyona harcamayı uygun bulmadık...”
Bin kere helal olsun!

-*-*-

Külliye inşaatını hastaneye çeviremeyenlere, kaynağını hala depremzedelere iade edemeyenlere, bu konuda sessiz kalanlara mı?
Vallahi bir şey demeyeceğim!

-*-*-

TC Lefkoşa Büyükelçisi, M.K. başta olmak üzere, buradaki tüm “yalakalarınının”, çok inandıklarını iddia ettikleri Allah’a ufak bir SMS attığımı bilmelerini isterim:
SMS’e ne mi yazdım?
“... Bildiğin gibi...”

-*-*-

Yalaka değil misiniz?
Doğru!
Yalaka bile değilsiniz!
Türkiye’de insanlar soğukta, evsiz, aç, sokaktayken hala gösteriş maksatlı külliye yapılmasına ses çıkarmıyorsanız, evet yalaka bile değilsiniz!

-*-*-

Külliyeden vazgeçmeyen, izaz ikramdan vazgeçmeyen, örtülü ödenekten vazgeçmeyen, veterinerleri başbakanlığa istihdam etmekten vazgeçmeyenler, hala izinsiz bina yapımına sebep olacak yasa değişikliğini geri çekmeyenler yalaka değilse nedir?
Bildiğin gibi Allah’ım, bildiğin gibi!


Bizim devlet olduğu 
gibi kanalizasyon kaçağı!

KKTC’yle kıyaslarsak “İngiliz şaşırdı!” demek lazım!
Neden mi?
Hemen anlatayım:
The Guardian gazetesinin ön sayfasında bir haber...
Neymiş, son 12 ayda, İngiltere’deki hastanelerde toplam 450 kanalizasyon kaçağı saptanmış!
Ve bu kanalizasyon kaçağı nedeniyle hem hastalar hem de sğalık personeli ciddi sağlık riski altındaymış!

-*-*-

KKTC’yi düşündüm!
Lefkoşa, Girne, Mağusa, İskele...
Bu ilçeler başta...
Alsancak...
Esentepe, Tatlısu takipte...
Hamitköy içler acısı...
Gönyeli’de bir çok noktada benzer sıkıntı...

-*-*-

Hem hastanelerin, hem evlerin kanalizasyon atıkları, sokakta, derelerde yüzüyor...
Lefkoşa Devlet Hastanesi’nden kanalizasyon kaçağı yan taraftaki dereden akıyor...

-*-*-

Son 6 aydır her gün yürüyüş yapıyorum ve yürüyüş yaptığım 5 kilometrelik farklı parkurlarda, bir çok noktada kanalizasyonun dereye, sokağa veya açılan kanallara akıtıldığını gözlerimle görüyorum, burnumla soluyorum...

-*-*-

Girne, Mağusa ve İskele mi?
Denize!

-*-*-

Bak ama ha İngiliz gazetesine!
Koskoca ülkede, yüzlerce hastanede denetim yapılmış ve 450 kanalizasyon kaçağı saptanmış!
Bizim devlet olduğu gibi kanalizasyon kaçağı; kimsenin de umurunda değil gibi duruyor!
Ortalığı mok götürmüş, no problem! Bayrak dalgalanıyor, ezan sesi net, tamamdır!

-*-*-

Gündemde deprem var, bu konu nereden çıktı?
Doğru!
Ama gerçekten binaların sağlamlığına bakacaksak, kanalizasyon alt yapısına da bakalım!
Çünkü, öylesine plansız, öylesine salma, öylesine çulli diktik binaları ki; deprem öldürmezse, pisliktan – hastalıktan öleceğiz!

-*-*-

Girne, Alsancak, İskele gibi “yoğun inşaat bölgelerinde”, yılların ihmali, yılların ganimet zihniyeti; Ersin Tatar’ın konuşmasına kadar yansıyan “yasa falan tanımayın inşaat yapın arkanızdayız” mantığıyla geldiğimiz nokta nedir biliyor musunuz?
Özellikle bu üç bölgede, tüm evlerde ve dairelerde ortalama bir kişi yaşasa, o kişi sağlıklıysa ve her sabah ya da akşam, günde bir kez büyük abdeste çıksa, KKTC mok içinde yüzecek!

-*-*-

Lütfen Alayköy Sanayi Bölgesi’ne bir bakın!
Lütfen!
Kanalizasyon, iş yerlerinden, yatı evlerinden toplanıp, yola veriliyor!
O yoldan geçen araçların tekerleri aracılığıyla da tüm ülkeye yayılıyor!

-*-*-

Kısacası, eğer hemen tedbir alınmaz – alınamazsa; deprem öldürmezse bile; mok içinde boğulacağız!
Hastalıktan, koleradan, salgından geberip gideceğiz!

-*-*-

Nasıl nasıl?
Egemen ve eşiiiiit?
Kıbrıslı da der; “Anlat da açılın b’annem!”


Çok acı bir Kıbrıs gerçeği!

Mağusa’nın en güzel noktasındadır Laguna Beach!
Bina depreme dayanıklı mı değil mi?
1974 sonrasının “sözde mal sahibi” Evkaf ile kiracıların derneği arasında bu konuda bir “çatışma” var!
Evkaf, “yıkılması lazım, kullanılamaz” diyor, dernek “güçlendirilmeli, bakımı yapılmalı” görüşünde...

-*-*-

Ama bu kavganın öncesinde, “Laguna Beach apartmanlarının yasal sahibi kim?” sorusunu sormayalım mı?
Bu binalar Lordos ailesine ait değil mi?
Kıbrıs sorunu çözülünceye kadar yasal sahip onlardır... 
Ya da mesele Taşınmaz Mal Komisyonu önüne gitmediği sürece...

-*-*-

Ayrıca, Evkaf, bu çok değerli yeri birilerine peşkeş çekecek korkusu sizde de var olan bir “Kıbrıslı korku” çeşidi değil mi?

-*-*-

Ne acı durumdayız farkında mısınız?
İnsan yaşamı tartışması ile peşkeş, yolsuzluk, usulsüzlük hatta tarikat – çıkar kavgaları bir birine girmiş durumda!
Ersin Tatar da diyor ki, “egemen ve eşit devletiz!”...
Hade be o yanı!