Kolejde mahsur kalan 300’e yakın öğrencinin heyecan ve korkusunu birlikte yaşadık.
Yağmurdan dolayı…
Ve ‘askeri araçlar’ kurtardı öğrencileri!..
***
Savaşın ardından kelimenin tam anlamıyla ‘yağmaladığımız’ topraklar bize yetmeyince ‘dere yatakları’na dahi bina yaptık!..
İki yüz bin insandan arta kalan parsele seksen bin kişi nasıl ‘sığışamadık’ tam bir tez konusudur aslında!..
***
Şimdi gelelim ‘siyasetin’ ve ‘arsızlığın’ kirlettiği hayatımıza!..
Kolej binası ‘sular’ altında, doğru!..
Peki bu okulumuzun yapıldığı arazinin ‘dere yatağı’ olduğunu bilmeyen var mı?
***
İşte ‘omurgasızlık’ buradadır ve ne acıdır ki ‘ilkeli’ bir duruş göstermemiştir ‘sorumlu’ makamlarda ‘geleceğimizi’ temsil ettiğimiz insanlar...
‘Sivil toplum’ da dayanmamıştır kapıya, tıpkı ödenmeyen tahsisatlar, geciken tazminatlarda olduğu gibi...
***
74 sonrası oluşan düzende ‘siyaset’in yumuşak karnını öyle güzel keşfetmiş ve kullanmıştır ki kimi ‘sermaye’ çevreleri…
Ve sayıları iki elin parmağını geçmeyen ‘hatırlı’ isimler, istedikleri her araziyi kapatmış, her türlü krediyi kullanmış, tüm yasaları ve kriterleri görmezden gelebilmiştir.
Hiçbir standart, etik, tüzük, yasa dikkate alınmadan tüm kapılar ardına kadar açılmıştır bu ‘paşa’lara…
Siyaset onları, onlar siyasi partileri beslemiştir.
Ve bugün hem kendileri, hem de çok geniş toplum kesimleri batmıştır çamura…
***
300 öğrencinin mahsur kaldığı ‘okul’ binası tam bir ibret örneğidir.
1982’de “dere yatağı”nın görmezden gelinmesi talebiyle, inşaat izni istenmiştir!..
Bakanlar Kurulu onay vermiştir, “Anayasa’ya aykırı” olduğunu bile bile...
‘İnşaat İzni’ dahi alınmadan inşaat başlamış, tamamlanmıştır hatta!..
Sonrasında gelen iktidarlar da bu çarpıklığa hiç dokunmamış, tümü hem yasaların hem de imar gerçeklerinin ‘etrafından’ dolanarak ‘sorumsuzluğa’ ortak olmayı sürdürmüştür.
***
Böylesi daha onlarca örnek vardır…
Hani kimi zaman deriz ya, niye hiç kimse ‘hesap sormuyor’, niye kimseler ‘hesap vermiyor’ diye…
Sanırım söylemekten utandığımız gerçek açıktır…
Çünkü bu ‘kirlilik’ bir yerlerden bulaşmıştır herkese...
Hemen herkesin elinde az ya da çok ‘çamur’ vardır.
Ve konuşmak, bağırmak, söylenmek boşunadır...
‘İcraat’ olmadıktan sonra.