Hakan Karahasan
hakan.karahasan@gmail.com
Bilge Karasu. Şiir Çevirileri. Hazırlayan: Tunç Tayanç. İstanbul: Metis, 2014, 106 sayfa.
1930 yılında doğan Bilge Karasu, Türkiye edebiyatında sahip olduğu dil anlayışı ve üslubuyla, kendine has isimlerden. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun olan Karasu, sonrasında Ankara Radyosu Dış Yayınlar Bölümü’nde çalıştı. Bir dönem Rockefeller Bursu da kazanan Karasu, daha sonra Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Yazdığı kitaplar ve çeviriler ile birçok ödül alan Karasu, 1995 yılında vefat etti. Özellikle “Gece” romanıyla Pegasus Ödülü alan Karasu, bu romanda oluşturmuş olduğu üslup ve kullandığı dil ile Türkçeye ‘farklı bir soluk’ getirenlerden olduğunu belirtmek, herhalde çok iddialı bir yorum sayılmaz
Karasu’nun bütün yapıtları ölümünden sonra Metis yayınları tarafından yayımlandı. Yayımlanan yapıtları içinde sonradan günışığına çıkan “Şiir Çevirileri” bu anlamda Karasu’nun farklı bir noktasını göstermesi açısından önemli. Daha çok düzyazı çevirileri bilinen Karasu’nun “Şiir Çevirileri”ne bakıldığında, bir yandan değişik dillerden ve dönemlerden yaptığı çevirileri orijinal dilleri ile karşılaştırmalı okuma şansına sahip olurken, diğer yandan ise Karasu’nun nasıl bir çeviri anlayışına sahip olduğunu da anlama fırsatına sahip oluyoruz.
Çevirileri hazırlayan Tunç Tayanç’ın da belirttiği üzere, çevirilere bakıldığından bazı şairler üzerine yoğunlaşan Karasu şiir çevirilerine özellikle 1950’li yıllarda yoğunlaşırken, 1960’lı yıllar ile daha çok düzyazı üzerine yoğunlaşmış bulunmaktadır.
106 sayfalık kitapta çevirileri sunulan şairlerin isimler sırasıyla Gustavo Adolfo Bécquer, Federico Garcia Lorca, Ezra Pound, William Shakespeare, T. S. Eliot, B[alachandra] Rajan ve Srinivas Rayapol.
“Sunuş” yazısında Tayanç’ın ifade ettiği üzere: “Öte yandan, Shakespeare bir yana bırakıldığında, Becquer, Rajan ve Rayapol’un o yıllarda, hatta şimdi de, Türkiye’de yeterince tanındıklarını söylemek olası değildir” (s. 16). Türkiye’de hâlâ az bilinen bu şairler dışında, yaptığı çevirilere bakıldığında görülecektir ki, Karasu çeviri mesaisinin önemli bir zamanını Federico Garcia Lorca üzerine harcamıştır.
“Bilge Karasu’nun ‘şiir çevirileri’, Bilge Karasu’nun imzasını taşıyan bütün çevirileri, özgün dildeki metinlerle birlikte vermeye yönelik çok daha kapsamlı bir çalışmanın sadece ‘şiir çevirileri’ni içeren parçasını oluşturmaktadır” (s. 11) sözüyle “sunuş”a başlayan Tayanç’ın sözünü ettiği diğer çeviriler ile birlikte ileride okunacak olan önemli bir katkı “Şiir Çevirileri” edebiyat dünyasına. Salt bir yazar olarak değil, aynı zamanda titiz bir çevirmen olan Karasu’nun çeviri yaparken göz önünde bulundurduğu noktaları incelemek ve “çeviri nedir?” sorusunu yeniden sormak için, orijinal metinlerle birlikte son derece faydalı bir çalışma “Şiir Çevirileri”