Kıbrıslı Türk Bilim İnsanı Dr. Fikri Birey’in de aralarında bulunduğu ABD’li ekibin hücre araştırması bilim dünyasında yankı yarattı. ABD’deki Stanford Üniversitesi Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Fakültesine bağlı Pasca Laboratuarı’nın bir süredir yürütmekte olduğu araştırma kapsamında, insan derisinden alınarak üretilen beyin yapıları (organoidler) arasında gözlenen sinir hücrelerinin geçişleriyle ilgili bulgular, kök hücre ve rejeneratif biyoloji alanlarında yankı yarattı ve “kritik” bir gelişme olarak değerlendirildi.
ABD’de yayımlanan ve dünyanın prestijli bilim dergilerinden olan Nature’ün 4 Mayıs tarihli sayısında yer alan makalenin başyazarı Kıbrıslı Türk Sinirbilimci ve Genetik Uzmanı Dr. Fikri Birey ile Dr. Jimena Andersen ve Dr. Chris Makinson’un birlikte yürüttüğü çalışmada, bir petri kabında üretilen üç boyutlu insan beyni hücrelerinin (ön beyin küreleri) kullanılarak, otizm ve epilepsi gibi beyin bozukluklarının kökenleri hakkında ipuçları sağlandı.
Hızlı gelişen bir “kapta hastalık” teknolojisinin öne çıkarıldığı araştırmada, bir bireyden kolaylıkla elde edilebilen deri hücrelerinden alınan kültür nöronları bir birilerine bağlanarak, 3 boyutlu küreler oluşturuldu. Dr. Birey ve ekip arkadaşları, otizm ve epilepsiye yol açan genetik bir bozukluk olan Timothy Sendromlu hastalardan alınan deri örneklerini önce kök hücrelerine, daha sonra da ön beyin kürelerine dönüştürdüler. Bu yolla, beyin kürelerini kullanarak, hastaların kişisel erken beyin gelişimlerindeki bazı kritik süreçleri mikroskop altına almayı başardılar.
Dr. Fikri Birey tarafından konu hakkında Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi:
“Bilim çevrelerine göre, kişisel tıp alanında çok önemsenmiş olan bu yöntem, çeşitli gelişimsel hatalıkların kişiye özgü tanı ve tedavilerinde umut vaat etmekte. Araştırmalarını değerlendiren Dr. Birey “İnsan beyin fonksiyonunun temelinde yatan karmaşık gelişimsel süreçleri ve belirli hücresel ilişkileri incelemek için geliştirdiğimiz bu teknoloji, otizm, şizofreni ve başka nörogelişimsel beyin bozuklarının temelinde yatan çoğu sürece erişip bilgi sahibi olmamızı sağlayacaktır” dedi. Çalışma, bilim çevrelerinde geniş yankı uyandırdı.
Harvard’da kök hücre ve rejeneratif biyoloji profesörü olan Paola Arlotta, “Açıkçası çok iyi anlamadığımız, normal insan beyni gelişimiyle ilgili bir süreci ve hastalıklardan etkilenen hastaların beyinlerinde neyin yolunda gitmediğini gerçekten anlayabiliriz” dedi.
Stanford Üniversitesi’nde Davranış Bilimleri Öğretim Üyesi olarak görev yapan ve çalışmayı gerçekleştiren laboratuarın sorumlusu olan Dr. Sergiu Pasca ise, ekibi tarafından yürütülen bu çalışmayla ilgili olarak şunları anlattı:
“Hücreler gerçekten de ve şaşırtıcı bir şekilde geçiş yapıyorlar. Sadece sürünmekle kalmıyorlar, zıplıyorlar da. Birkaç saat hareket etmek istedikleri yönde arama yapıyorlar, bir tür ne yapacaklarına karar veriyorlar ve aniden bir sıçrama yapıyorlar”. Pasca , “Araştırmamız, spesifik hücre türlerinin etkileşimini anlamak ve kişiselleştirilmiş insan mikro-fizyolojik sistemleri içerisinde devreler kurmak (ve derinlemesine incelemek) için bir kavram kanıtlama oluşturmaktadır” dedi.
ABD Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü NIMH Direktörü Dr. Joshua Gordon ise konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Korteksi oluşturmanın çok önemli bir aşamasıyla ilgili bu teknik yeni keşifler için umut vaat etmektedir. Bu bizi, beyin bozukluklarına ilişkin hassas tıp hedefimize daha da yaklaştırmaktadır.”
Projeyi destekleyen NIMH Gelişimsel Nörobiyoloji Program Şefi Dr. David Panchision şu izahatı yaptı: “Bu farklı hücre türlerinin hassas zamanlaması ve yerleştirilmesi, beyin devreleri içerisinde uyarma ve engelleme arasında bir denge oluşturmak bakımından kritiktir. Bu dengenin beyin bozukluklarında aksadığı düşünülmektedir.” Dr. Panchision sözlerine şöyle devam etti: “Bir hastanın kendi hücreleriyle bu gelişimsel süreçleri yinelemek, bu farklı bozuklukları neyin ayrımsadığını moleküler ve hücresel seviyede saptamamıza imkan tanıyacaktır.”
Dr. Birey ve arkadaşlarının kök hücre kullanarak gerçekleştirdikleri bu çalışma ve bulguları, ABD’de Stanford Üniversitesi, Scientific American Dergisi, The Scientist Dergisi, Amerikan NPR Ulusal Radyosu, İspanya’nın en büyük günlük gazetelerinden bir olan El Mundo gazetesi ve İtalya’nın Le Scienze dergisinde de geniş yer aldı.”