Binalar tek tek başımıza yıkılacak

Mert Özdağ

KIBRIS Türk liderliği ve Kıbrıs Türk siyaseti yeni bir yol ayrımında…

Kıbrıs’ta süregelen kapsamlı çözüm müzakereleri yanında güven artırıcı önlemler paketinin de masaya konulması Türk tarafı açısından yeni dinamikleri de beraberinde getiriyor.

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'in Kıbrıs ziyaretinden önce ve sonra aktif şekilde gündeme gelen konu, önümüzdeki süreçte de gelişerek tartışılacağa benziyor.
Türk tarafı çok uzun yıllardır Maraş'ı güven yaratıcı önlem olarak görmedi.
Hep 'bütünlüklü çözüm' başlığı altında yorumlamayı tercih etti.
Hal böyle olunca da elimizde tuttuğumuz bu koca şehir eridi, çürüdü.
Yani, Maraş'ın binaları gibi masadaki kozumuz da zamanla çürüdü.
Şimdi çekiniyoruz, utanıyoruz ya…
İşte bu çürümüşlükten utanıyoruz.

Hani, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun “Fizibilite raporu hazırlamak için Maraş’a girecek ekipte Rum olmasın” görüşü de bu utancın sonucudur.

Utanıyoruz!

Koskoca kenti yılanlara, sıçanlara armağan ettiğimiz için utanıyoruz.

Utanıyoruz, Akdeniz’in incisi kentte apoletli keyifler yaşadığımız için utanıyoruz…

Ve utanıyoruz, böylesi bir güzelliği 'rehin' tutarak hiçbir şey elde edemediğimiz için utanıyoruz…

Şimdi Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun son ziyareti ve Biden'in ziyareti ile yeni bir sürece uyandık.

Maraş ve Mağusa Limanı pazarlık konusudur artık. Realite bu!..

Davutoğlu’nun “bir karşılığı olmalı” sözü ve Biden’in ziyaretindeki girişimler bizlere gösterdi ki; Maraş artık bütünlüklü çözümden önce de bir güven yaratıcı önlem olarak masadadır.

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat da önceki gün katıldığı bir TV programında bu konuya sıcak baktığını belirtmiş “Maraş'ı pazarlık konusu yapmalı mıyız” sorusuna “Zaten tartışıyoruz, ben varım bu işte.  Ben görevdeyken Maraş’ı vermeyi bile teklif ettim, ama karşı taraf kabul etmedi… Ben izolasyonların kaldırılması karşılığında Maraş'ı vermeyi teklif etmiştim” cevabını verdi...

Öte yandan eski Başbakan Ferdi Sabit Soyer de önceki gün yaptığı açıklamada daha  önceden ( Talat döneminde) “Rum tarafı ile mutabakata varılan 30 uzlaşma kağıdının kabul edilmesi halinde Maraş’ın konuşulabileceğini”  söylemişti.

Yani Maraş ve limanlar konusu ciddi bir motivasyon kaynağı olarak masada aktif şekilde yerini koruyor.
Eğer bu fırsat liderliğimiz tarafından iyi değerlendirilmez ve doğalgaz süreci ile canlanan müzakere süreci başarısızlığa uğrarsa Maraş’ta çürüyen binalar tek tek başımıza yıkılmaya başlayacak.

AP seçiminde fiyasko yaşadık, kendi evimizde bir Anayasa’yı bile değiştiremedik, içe sıkıştık kaldık.
Eğer ciddi bir açılım getirmezsek bu statüko bizi çıtır çıtır yiyecek. Henüz çok geç değil... 
Bizden söylemesi…  

------------------------------------
‘CTP’ye yarayacak’

Önceki akşam UBP lideri Hüseyin Özgürgün Kanal T ekranında canlı yayın konuğuydu.
İzledim. Öfkeli…
Öfkesi ağzından bazı gerçeklerin de çıkmasına neden oluyor pek tabii.
Örneğin “DP ile ittifak bozuldu bu CTP’ye yarayacak” dedi.
CTP’nin birçok bölgede iddialı olduğunu söyledi.
Hatta bölge isimleri de verdi.
Spikerin “Lefkoşa’da kesin kazanırım diyor musunuz” sorusuna “İddialı olduğumuz yerlerdendir” dedi, “Kesin kazanırız” demedi. Yani anlayacağınız UBP şimdiden havlu attı, yenilgiyi kabul etti. Geriye teferruat kaldı.

 

--------------------------------------

Anayasa, belli ki başka bahara kaldı... Çok çok yazık oldu. CTP çok emek harcadı, uğraştı, bu işe takoz  koyanlar utansın...