Başbakan Tufan Erhürman Ankara ziyaretini yaptı.
KKTC’yi ‘tanıyan’ tek ülke sıfatıyla zaten Erhürman’ın ‘resmen’ ziyaret edebileceği bir başka ülke –ne yazık ki- yok.
Bu ‘bilinen’i neden tekrar ettim?
Zira Türkiye Başbakanı Yıldırım bu konuda bir şey söyledi. “Erhürman teamüller gereği ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirdi” dedi.
‘Tekrar’ın nedeni bu cümle işte…
Belki dili sürçtü Binali Yıldırım’ın. Olabilir.
KKTC’nin dünya nezdindeki nev-i şahsına münhasır vaziyetini bilmiyor olamaz.
Yanlış bilme ihtimali olduğunu zannetmiyorum.
Neyse…
Bu ‘yanlış söylem’i düzeltmek, KKTC’nin başka ülkeler tarafından kabul görmediğini hatırlatmak gereği bundan hasıl oldu.
* * *
Elbette Türkiye Başbakanı’nın KKTC’nin bu durumundan haberdar olmaması olası değil.
Ancak belli ki Binali Yıldırım başka konulardan gerçekten haberdar değil.
Eğer haberdar olsaydı, Erhürman’la ortak basın toplantısında bazı cümleleri kurmazdı.
Ya da onların yanında başka bazı cümleler daha kurardı.
Türkiye Başbakanı, “Ülkemizin haklı davalarına dil uzatmaya kalkışan birtakım kendini bilmez kurum ve kişilerin etkin bir şekilde kontrol altına alınması eminim ki yeni hükümet döneminde dikkate alınacak bir konudur” dedi.
Kuşkusuz herkes Yıldırım’ın ne demek istediğini çok net anladı, algıladı.
* * *
Yıldırım’ın bahsettiği konu, Türkiye ile ilgili Kıbrıs Türk basınında çıkan kimi haber, yorum, eleştiri ve görseller ile bazı sivil toplum örgütlerinin Ankara’nın kimi konulara ilişkin siyasetine dönük eleştiriler…
Özellikle de 22 Ocak saldırılarına yol açanlar, o dönemde yazılıp söylenenler…
Ve diyor ki Erhürman’a, “Siz bunları susturun…”
İşte buradan da anlaşılıyor ki Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım’ın bazı konularda bilgi eksikliği var.
Mesela KKTC yasal mevzuatında ‘düşünce suçu’ olmadığını…
KKTC mahkemelerinin ‘ifade ve basın özgürlüğü’ konularında Avrupa standartlarında bir tavır içinde olduğunu…
Bugüne dek kimsenin ‘düşüncesinden dolayı’ hüküm giymediğini…
‘Zem ve kadih’, yani ‘hakaret’ varsa buna karşı herkesin dava açma hakkının saklı olduğunu…
KKTC’de gazetelerin direkt ya da dolaylı ‘sansür’ edilemeyeceğini, hükümetin böyle bir hak ve yetkisinin olmadığını…
‘Örgütlenme hakkı’nın uzun mücadeleler sonucu kazanıldığını…
Sivil toplum örgütlerinin ‘otur arap kalk arap’ modeli, uzaktan kumandayla yönetilemediğini…
Ve buna benzer birçok gerçekten haberdar değil demek ki Binali Yıldırım…
* * *
Dahası da var ama uzatmamak için birkaç soru da ben sorayım Türkiye Başbakanı Yıldırım’a…
KKTC Başbakanı’ndan ‘yazıp çizenler’ için ‘tedbir’ isterken, mesela “Meclisinizin damına çıkanların
yaptıklarını da tasvip etmiyorum” gibi bir cümle neden kurmadınız?
Neden “Her türlü şiddetin karşısındayız” deyip de saldırganlara bir ‘ayar’ da siz vermediniz?
KKTC mahkemelerini baskılamak amacıyla, TC Cumhurbaşkanı’nın adının kullanıldığı demeç ve söylemleri ‘çirkin’ bulduğunuzu niçin söylemediniz?
Eğer bunları da söylemiş olsaydınız, belki çok daha ‘dengeli’ bir tavır olurdu.
Muhtemeldir ki bilmiyordunuz bunları ama…
Zaten o yüzden yazdım ben de…