BİR İSYAN
Geçtiğimiz hafta sonu, yine o bildik ‘gerilimli’ görüntülerle Kolej Giriş Sınavı’nın ilk basamağı yapıldı… Küçücük çocuklar sınav salonlarında ter döktü, aileleri dışarıda saatlerde endişeli bekledi… Günün sonunda kimi çok sevindi, kimiyse o küçücük yaşında ‘daha çok soru çözemediği’ için kendini yetersiz hissetti.
Kolej, taa bizim çocukluğumuzdan bu yana hep hedef olsa da, özellikle eğitimin gittikçe ‘oldukça pahalı özele’ kaydığı son yıllarda, hem çocuklar, hem de aileler için çok önemli bir hal aldı…
Yarış daha da kızıştı… Dershaneler, özel dersler, etütler aldı başını gitti.
Çocuklar ‘kazanabilmek’ için dersten derse koşup, banka banka sorular çözerken, ‘kazanamama’ durumunda, stres dolu geçen o günlerin ardından, bir de ‘yetersizlik’ hissi ile tanışmaya devam ediyor.
Yıllardır öylesi, böylesi denendi, bir türlü olmadı… Sınav kaldırıldı isyan çıktı, tüm okullara yayıldı tutmadı… Dünyanın en çağdaş, gelişmiş ülkeleri eğitim sistemlerinden ödevi bile kaldırdı, biz bir sistem oturtamadık…
Kolej sınavı çağında iki çocuk annesi Nihan Güleryüz, Eğitim Bakanı’na ithafen yazsını YENİDÜZEN’le de paylaştı…
“Çocukluklarını unutmuş iki çocukla koleje hazırlanıyoruz… hazırlanıyorduk…”
“Ne sizlere ne bir başkasına çocuklarımın psikolojisiyle oynama hakkını kimseye vermiyor” deyip buna vesile olduğu için çocuklarından özür dileyen anne, Nihan Güleryüz’ün yazdıklarını paylaşıyorum sizlerle…
“Öncelikle belirtmek isterim ki hırslı ve çocukları koleje girsin diye hırs yapan bir anne değilim hiç olmadım. Ancak maalesef ki sistem bunu gerektirdiği için sisteme uymak zorunda kalan bir anneyim.
İsmim Nihan, Çatalköy İlkokulu’nda okumakta olan ikiz kız çocuk annesiyim. Maalesef ki sistem bunu gerektirdiğinden bu sene çocukluklarını unutmuş iki çocukla koleje hazırlanıyoruz, daha doğrusu hazırlanıyorduk. Koleje hazırlanmamızın sebebi "çocuğum kolejde okuyor" demek değil daha kaliteli ve düzgün eğitim almalarını sağlamak için. Yoksa her fırsatta da söylediğim gibi bir çocuğum kazanıp diğeri kazanmazsa endişesi yaşayan biri olarak hiç kazanmamalarını tercih ederim”.
KTÖS Yönetim Kurulu üyesi Süleyman Gelener’in yakın zamanda yazmış olduğu bir yazısından da alıntılar yapan Nihan Hanım, Gelener’in “Yarışmacı bir sınava oyun çocukları dediğimiz yaşta hayattan ve oyundan kopartılarak hazırlanmak zorunda bırakılan çocuklarda hem de başarının soru çözme tekniklerine göre sınırlandırılması erken yaşlarda stres ve psikolojik travmalar yaratmakta uzun yıllar bunların etkisi devam etmektedir" ifadelerini paylaşıyor, “ben nasıl da bu çarkın içine kapıldım, bilemiyorum” diyor kendi kendine…
Çocuklar arasında fırsat eşitsizliği…
Özel dersler ve dershane sisteminin bir alternatif olarak devreye girdiği ve bunun sonucu olarak para ile alınıp satılan bir sistem ortaya çıktığına işaret eden Gelener’in yazısından, ekonomik olarak farklı sınıfta olan öğrenciler arasında bir fırsat eşitsizliği yaratıldığına ilişkin ifadeleri de paylaştı Nihan Hanım ve kendisinin de çocuklarını çok memnun olsa da Eylül ayından bu yana dershaneye yollayarak sistemin bir parçası olduğu özeleştirisinde bulunuyor…
“Girne bölgesinde bir adet ortaokul bir adette lise bulunmakta, O okullardaki öğretmenler kızmasın gücenmesin ama okulların durumu malum” diyen Nihan Hanım, “gazetelerde de okuduğumuz haberlerdeki birçok olaylara bu okullarda şahit oluyorken çocuklarımı nasıl gönül rahatlığıyla o okullara göndereceğim, o da tartışılır” diye de ekliyor…
Nihan Hanım, Lefkoşa’da ikamet eden bir çocuğun puanı düşük olduğu için Girne’ye başvurabilmesinden, sınav sorularının zorluğuna, henüz müfredatlarda olmayan konuların sorulmasından sınavdaki gözetmenlerin çocukları strese sokmasına bir çok konuya değindi, örneklemeler yaptı, belgeler sundu.
Çocuklarının bu güne kadar yapılan denemde sınavlarında aldıkları yüksek puanlara oranda giriş sınavında nispeten düşük puan aldıklarını da belirten anne Nihan Güleryüz, çocukların puanlarını öğrendikleri andan itibaren yaşadıklarını da aktarıyor…
“Geceyi acilde tamamladık…”
“Dün gece benim çocuklarım sonuçlar açıklandığı andan itibaren sabah saat 4’e kadar ağlayıp benden özür dilediler ‘anne bunca emek boşa gitti’ diye üzülerek. Sonrasında ne mi oldu? Geceyi acilde tamamladık çünkü o kadar ağlamaya başlayan ve durduramadığım bir burun kanaması...
İşte ben o andan beri bu sisteme de bu sitemin içinde kaybolup gittiğim için kendime de lanet ediyorum.
Ben hayatta olduğum sürece her ebeveyn gibi çocuklarımın en az zararla hayat tecrübesi edinmeleri için elimden geleni yapacağım. Ve lanet eğitim sistemi gibi ve zoraki şartlar yüzünden değil çocuğumun kanının bir damla gözyaşının akmasına asla izin vermeyeceğim. Daha önceki milli eğitim bakanımızın büyük bir gaf yaparak söylediği gibi bu sınav benim çocuğumun zekasını ölçen bir sınav değildir. Zira çocuklarımın zekâsını ölçmek kimsenin haddine değildir.
Bugüne kadar düzenlenen bu sistemin düzelmesi için ben elimden geleni yapacağım. Benim çocuklarıma bu konuda bir faydam olamadı belki başka çocuklara olur ama emin olun bu işin peşini bırakmayacağım. Ne sizlere ne bir başkasına çocuklarımın psikolojisiyle oynama hakkını kimseye vermiyor, ben de buna vesile olduğum için çocuklarımdan özür diliyorum”.
Üzerinden çok uzun yıllar geçti, çok büyüdüm ama bunu hiç unutmadım…
Hep iyi bir öğrenci oldum…
Ne şanslıyım ki ailem her zaman tercihlerime saygı duydu, destek çıktı. O küçücük yaşımda, ilkokuldayken kolej sınavına girmeyi reddettiğimi adım gibi hatırlıyorum…
Tam olarak o dönemde aklımdan geçenleri anımsamak zor ama birden bire kendimi içinde bulduğum okul, okuldan sonra ders sarmalının beni boğduğu ve ‘ben bunu yapmak istemiyorum’ dediğim aklımda.
Çok net hatırladığım bir şey daha var… O dönem okuduğum ilkokulda, kolej sınavını kazananlarının karnelerindeki notların ‘hepsi 10’ yazılmıştı… Benimse hak ederek aldığım notlarımdan biri düşürülerek karneme ‘9’ olarak girmişti… Nedense sadece koleji kazananların karnesi ‘hep 10’ olmalıydı…
Üzerinden çok uzun yıllar geçti, çok büyüdüm ama bunu hiç unutmadım…
Gönül ister ki, küçücük yaşta nice hırslar yükleyerek yorduğumuz çocuklarımızın hatıralarına hiç unutmayacaklarını kötü anılar, daha o yaşlardan ‘daha çok soru çözemedikleri için’ kendilerini ‘yetersiz’ hissetmelerine neden olacak sorumluluklar yüklemeyelim…
BİR ALINTI: Hayır, o değil de, hade anti federalist, çözüm düşmanlarını anladık, onlar Akıncı'ya zaten saldıracak. Peki size ne oldu çözümcü gençlik? Erken cevap vermemiş de bilmem ne de. Bence silkinin ve kendinize gelin zira uzatmaları oynuyoruz, haberiniz olsun... (Ulaş BARIŞ)