Bu seçim başka seçim…
Aday çok…
Partili partisiz…
Hepsi de kazanmak istiyor…
Ancak kurumsallıktan uzak bazı adaylar, daha şimdiden kesenin ağzını yıpratmış durumda…
Bazı partilere mensup kimi adaylar kendi partilerinden ayrı 'kişisel' propaganda yürütüyor.
Bunlara bir de bağımsız maskeli adaylar da eklenince, tam bir cümbüş havası esiyor.
Böyle dönemleri çok iyi koklayan 'gazeteci' kılıklı sözüm ona propaganda uzmanı para sevdalısı tipler yine revaçta…
Her biri bir adayı kapsamış sömürüyor!
* * *
Fark etmişsinizdir, internetteki amatör kliplerini, çok sıradan broşürlerini…
Sağdan soldan araklama seçim şarkıları ve sloganlarla adayların ceplerini boşaltan bu kan emici insanlar medyada da yer alıyor.
Sakın yanlış anlamayın, bu adamların gazetecilikle, habercilikle ilgisi yok.
Ya birer köşeleri var, ya birer TV programları ya da internet siteleri...
Köşelerindeki yazıları dahi satılığa çıkaran “Ver parayı öveyim seni” modunda takılan bu tipler kendi hazırladıkları TV programlarına da konukları para ile çıkama hazırlığı yapıyor.
Geçen seçim bunu da yaşamıştık.
Para ile TV programı rezaleti de kapıdadır diye düşünüyorum.
Diğer yandan kimi gazeteler de ne yazık ki “haber kılığında” propagandaları ne yazık ki ön sayfalarına taşımaya başladı.
Hatta kimi gazetelerde sürmanşetlerin, manşetlerin satılık olduğu da siyasi kulislerde konuşulmaya başlandı.
Bunları yazarken bu medyanın bir parçası olmaktan utanç duyduğumu da belirtmek isterim.
Üzülerek görüyorum ki bu çıkar grupları ile aynı sektörde çalışmak zorunda kalıyoruz.
Gazeteciliği emeğiyle yapan yüzlerce meslektaşımı bir kenara koyarak bu yorumu yapıyorum.
Ama ne yazık ki içimize öbekleşen bu çıkar çetelerinin siyasilerin ceplerine yapışması canımızı yakıyor, meslek adına utandırıyor.
Keşke kimi belediye başkan adaylarımız bu adamlara prim vermeseydi, keşke 'propaganda' adı altında bu tarz işleri medyamıza bulaştırmasaydı.
Evet, kabul ediyorum, taraf olabiliriz, siyaseten yorumlar yapabiliriz ancak bunu para odaklı bir şekle çevirmek, düşüncelerimizle değil, cebimize girenlerle taraf tuttuğumuzu gösterir ki bu en tehlikelisidir…
Özete medyamıza öbekleşen bu adamlar, para kazanma uğruna mesleğimizi kirletmektedir ve kimi siyasiler de bu duruma ortak olmaktadır. Seçim yaklaştıkça çirkefleştiklerini de göreceğiz...
Çamur siyaseti en sevdikleridir çünkü o zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız...
‘Yaz avına’ dur denmeli
2009’dan sonra başımıza kabus gibi çöken UBP hükümetinin belalarından biridir “Ağustos avı”…
Yıllardır kapalı olan yaz sıcağında av sezonu 2009’dan sonra uygulamaya kondu ve yapılan tüm bilimsel uyarılara rağmen her yıl açılmaya devam etti.
Fark etmişsinizdir, AB üveyik avını yasakladı önceki gün.
Şimdi bizim hükümetten beklenen açık ve nettir; bu sene “yaz avı” denen olaya dur demek gerekiyor.
Yıllardır anlatıyoruz, ancak yeniden değinmekte yarar vardır.
Neden yaz sıcağında av yanlıştır?
Birincisi bahar aylarında büyümeye başlayan doğadaki birçok kuşun yavruları bu mevsimde henüz civciv durumundadır.
Halk deyimiyle 'palaz' olan birçok genç keklik ve turaç içinde bulunduğumuz çetin yaz şartlarında yaşam mücadelesi veriyor.
Susuzluk, gıda bulmakta yaşadıkları zorluklar, aşırı sıcak hava doğada en zor günlerin geçmesine neden oluyor.
Bu nedenle doğadaki birçok canlı şu sıralarda su kaynaklarına yakın yerlerde yaşamaya çalışıyor.
Böyle bir ortamda av sezonu açmak yavruları ile yaşama tutunmaya çalışan av hayvanlarının nesline büyük zarar vermeye sebep oldu yıllarca…
Buna ek olarak yuvasında oturan kuşa ve su kaynaklarından su içen hayvanlara ateş etmek gibi çok vahşi bir duruma göz yummak anlamına gelir, yaz avı…
İşte bu nedenlerle yaz sıcağında av sezonunun açılması hem avcı kitlesi tarafından, hem de çevreye duyarlı bilim insanları tarafından yanlış bulunuyor.
Çünkü gerçek avcılar da biliyor ki, yaz avı sürdürülebilir avcılık için de uygun değildir, yok edicidir…