Bir Bilim İnsanı... Alphan Sennaroğlu...

Dr Filiz Besim

 

Yine sıcacık kısa bir zaman aralığında buluştuk Alphan Sennaroğlu ile... Dr. Aydın Sennaroğlu’nun küçük oğlu... Amaç, Dr. Aydın Sennaroğlu’nun biyografisi için Dr. Aydın’ı bir de küçük oğlundan dinlemek... Lefkoşa’nın meşhur Dereboyu Caddesi’nin Kıbrıslı lezzetleri ile meşhur Aşkı- Cafe’de... Daha önce hiç karşılaşmasak da hemen tanıdım Alphan Sennaroğlu’nu ve sıcacık bir sohbet başladı aramızda yine o kolejli olmanın birleştirici büyüsüyle...

Öyle samimi bir insan ki Alphan Sennaroğlu ve öylesine mütevazı... Hâlbuki özgeçmişine baktığınız zaman ‘Uff, nasıl da sığdırmış bunca işi bu kadarcık yaşam aralığına?’ diyorsunuz. Elbette ki şu anda Koç Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığı görevini yürüten Prof. Dr. Alphan Sennaroğlu’nun detaylı biyografisini sizlerle Dr. Aydın Sennaroğlu ile ilgili biyografi kitabında paylaşacağım. Prof. Dr. Alphan Sennaroğlu bir bilim insanı ve özellikle de şu anda tıpta kullanılan lazer teknolojisi ile ilgili birçok bilimsel araştırmaları ve çok önemli ödülleri var.  Bu ödüllerden bir tanesi olan 2013 TÜBİTAK Bilim ödülünü Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den aldı.

Prof. Dr. Alphan Sennaroğlu 25 yılı aşkın bir süreden buyana lazer fiziği ve mühendisliği alanında araştırmalarını sürdürmektedir. Üzerinde uzmanlaştığı katı hal lazerinde, lazer ışığı üretmek için, içerisine ışıyabilen iyon katkılanmış camlar, seramikler veya yakut, safir benzeri kristaller kullanılmaktadır. 1994 yılında kurduğu Koç Üniversitesi Lazer Araştırma Laboratuarı’nda, özgün katı hal lazerinin geliştirilmesini ve femtosaniye darbe üretimini hedefleyen bilimsel araştırmalarını bugüne kadar sürdürdü.

1966 yılında Lefkoşa, Kıbrıs’ta doğdu. Eğitime çok önem veren bir ailede yetişti. Eğitimini ve doktorasını Cornell Üniversitesinde yaptı.

EVRAK TOMARI…

Dediğim gibi çok samimi bir sohbette buluştuk Alphan Sennaroğlu ile... ‘Ben organizasyon yeteneğimi, çalışkanlığımı ve dürüstlüğümü annemden aldım’ dedi. Gerçekten de beni hayran bırakan muhteşem bir evrak tomarıyla gelmişti sevgili Alphan... Önce annesinin özelliklerini bir kâğıda numaralandırarak sıraladı. ‘Anneme dair hiç bir ayrıntıyı kaçırmayım’ kaygısı ile... ‘Dedem eğitimci Hasan Behçet de böyleydi ve annem ve ben...’
Biz bu sıralamayı takip ederek konuştuk Alphan’la annesi Dr. Aydın Sennaroğlu’nu... Her özellikte ayrı bir yaşanmışlığı paylaşarak...

Bir numaraya insani yönünü yerleştirdi annesinin Alphan... “İnsani yönü çok kuvvetlidir. İnsanları seven, yardımsever, yardım etmeye gelince kim olursa olsun, emeğini hiç esirgemeyen biridir.” Bu öylesine doğru bir tespit ki; Aydın Hanım’ın biyografisini yazmaya başladığımızı öğrenen onlarca insan onun hakkında konuşmak ve yazmak istiyor. Hep Dr. Aydın’ın kendilerine yaptıkları iyilikleri anlatmak istiyorlar.

Heyecan ve enerji doludur, ‘Haydi şuraya gideceğiz, bunu yapacağız’ dendiğinde büyük bir heves ile iştirak eder. Washington’da yıl 2003, baktım ki ateşi 39 derece, “Eyvah” dedim “Yola çıkmayalım, dinlensin’’. Hemen, “Hiç olur mu deyip ateşine rağmen iki günde, sıcağın altında, bizimle beş tane müzeyi gezdiğini unutamam” diye devam eder sevgili Alphan annesini anlatmaya...

Üç numaraya görev bilir özelliğini koydu Alphan annesinin ve şöyle ifade etti: “Ona verilen işi bitmiş yapılmış bilin. Hiç aksatmadan yerine getirir. Örneğin batmak üzere olan bir bankayı düşünün. Gel başına geç dediğiniz andan itibaren bankanın kurtulmuş olacağından hiç şüpheniz olmasın” Ve ben “Ah ah…Bu günlerde o tür insanlara ne çok ihtiyacımız var” diye düşünmeden edemiyorum.

Aşkı Cafe’de zaman durmuş gibidir ve Alphan annesini anlatmaya devam eder: “Çok dakiktir, hiç bir toplantıya geç gitmez. Geç gitmeyi bırakın, önemli bir daire veya banka işi varsa, daha ofisler açılmadan önce gidip kapısında kamp kurma alışkanlığı vardır!

Sevgi doludur ve sevdiği insanlar arasında, özellikle ben ve abim Levent’i kastediyorum, hiçbir şekilde maddi veya manevi, ayrım gözetmez. Birimize ne alırsa mutlaka eşdeğerini diğerine de alır.

Bir başka ve bence çok önemli özelliği, bizleri büyütürken, hiçbir zaman baba ve anne tarafı akrabaları arasında ayrımcılık veya seçicilik yapmadan, tümüyle bir arada ve hepsini kucaklayarak bizleri yetiştirmeyi başarmasıdır. Bu ayrıcalıklı vasfını, yıllar geçtikçe, çevremizde her zaman sıkı sıkıya kenetlenmiş bir büyük ailenin varlığını hissettikçe, çok daha fazla takdir ettim.

Son derece dürüsttür, borç almak, usulsüz iş yapmak, sahte sağlık raporu yazmak, kuralları ihlal etmek gibi hareketlerde bulunduğu hiç görülmemiştir.

Tabi ki hiç söylemeye gerek yok, çok çalışkandır. Öğrencilik günlerimizde güne sabahın beşinde başlayıp bizi okula hazır eden, ardından kendi terimiyle ‘vazifesine’ giden, gün boyu hasta bakan, evin tüm işlerini, alış verişini bu arada aksatmayan, akşam da çocuklarının huzur içinde ders çalışabilecekleri bir ortamı her zaman sağlayan bir anne olmuştur.

Hayatı son derece organize ve düzenlidir. Yapacağı işlerin listesini oluşturur, hastalarının bilgilerini özenle tutup saklar, işlerini zamanında ve başarıyla bitirebilmek için doğru sıraya koymasını çok iyi bilir. Yıllar sonra muayenehanesine gelen bir hastasının, ilk geldiği günden bu yana tuttuğu bilgilerini, itinayla kodlanmış defterleri arasında bulabilmekten büyük bir haz duyar. Bu son söylediğim vasfının ne kadar önemli olduğunu, beş yıldır Dekanlık yapan bir idareci olarak çok daha iyi anlayabiliyorum.

Bu listeleme özelliği aile dostlarımız arasında da meşhurdu. Bir gün Ayşe Coşar annemden piknik için gerekli malzemeler listesini alır. Pikniğe giderken o listeye göre Ayşe Coşar piknik çantasını hazırlar. Ancak Alevkayası piknik alanına vardıkları zaman, çantalarında şiş olmadığını görürler. Salih Coşar geri eve şişleri almaya döner. Ayşe Hanım da eve döner dönmez annemi arar. Listede neden şiş olmadığını sorar. Annem de ‘E biz şişleri evde dizeriz’ der. Bu olay bizim ailede yıllarca anlatılır. Yine ben on yedi yaşında Amerika’ya burs alıp eğitime giderken annemin hazırladığı valizi hiç unutmam. Yastık zarı dahil valizde her şey vardı. O valiz için de aylar öncesinden liste yapmaya başlamıştı.

Annem okulun yanı sıra, dengeli bir eğitim deneyimi alabilmemiz için, okul dışı faaliyetlere yönlenmemizde de ön ayak oldu. Ortaokula başlarken, iş ve sorumluluk deneyimi alabilmem için yazın Kâmuran Aziz Hanımefendi’nin eczanesinde çalıştığımı hatırlıyorum. Bu vesileyle ilk kez, küçük yaşıma rağmen bankaya para yatırmaktan, eczane işlerinde yardımcı olmaya kadar birçok sorumlulukları yerine getirebilmenin gururunu hissettiğimi hatırlıyorum. Dokuz yıl kadar keman dersleri almam yine buna başka bir örnektir.

Babamızı genç yaşta kaybetmesine rağmen ona olan bağlılığını bir ömür boyu sürdürmüş, hayatını çocuklarının iyi bir şekilde yetişmesine vakfetmiştir. Gerek Levent, gerekse ben, onu bu konuda utandırmadığımıza inanıyorum” diye de duygusal bir cümle ile bitiriyor Alphan annesi için sıraladığı on iki maddelik özellikler listesini.

Liste aslında onurlu, vefalı ve sevgi dolu geçen onca yılın özeti gibi...

Ve eklemeden edemiyor sevgili Alphan: “Bana annemin hangi vasıfları beni olumlu yönde etkiledi ve mesleğimde katkıda bulundu diye sorarsanız, hiç kuşkusuz organizasyon yeteneği, çalışkanlığı, dakikliği ve dürüstlüğü diye özetleyebilirim.”

Alphan Sennaroğlu’nun Dr. Aydın Sennaroğlu’na ait evraklarında neler yoktu ki. Beni en çok etkileyen mavi minik el kitabı. Kitabı elim titreyerek açıyorum. Eski şeylere olan tutkum kalp atışlarımı hızlandırıyor. Hele de bu eski şey birinin el yazısıyla dolu bir el kitabı ise... Duygu yüklü, yürekten ve zaman tünelinden süzülen dizelerle karşılaşıyorum.

İlk sayfada Şiir Pencerem. 4 Nisan 1961 diye yazıyor. Altında bir imza: Özdemir Sennaroğlu’nun imzası. 1961’de Özdemir Sennaroğlu 25’inci yaş gününde Aydın Sennaroğlu’na yazdığı 25 adet şiirin olduğu bu mavi minik şiir defterini hediye ediyor. Emek emek, aşkla ve en önemlisi de kendi el yazısıyla...

Alphan belli ki vermek vermemek arasında kararsız elleri titreyerek uzatıyor bana bu kitabı... “En sevdiğim iki numara” diyor...

Okuyorum...

İnönü Meydanındaki sigaracıdan
Paranın üstünü almayı unutmuşsam
Seni düşündüğümdendir.

Özdemir Sennaroğlu’nun, Dr. Aydın Sennaroğlu’na yazdığı mavi el kitabı içindeki şiirleri bu kitapta zaman zaman sizlerle paylaşacağım.

“İNEK GİBİ” BİR ÖĞRENCİ...

Prof. Dr. Alphan Sennaroğlu Amerika’nın Cornell Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümünden mezun oldu ve aynı üniversiteden yüksek lisans ve doktora derecelerini de aldı.

Ona ‘Kolejde nasıl bir öğrenciydin?’ diye soruyorum. Çok samimi bir cevap veriyor. ‘Ben kolejde inek bir öğrenciydim ama tüm derslerimi de çok severek çalışıyordum. Mesleğimi seçerken çok zorlandım, çünkü her dersi çok severdim. Biz o günlerde gerçekten çok şanslıydık. Bugün Türkiye’nin en pahalı liseleri ile denk, en kaliteli hocalarla hiç ekstra para ödemeden çalışıyorduk. İlkokul eğitimimiz de öyleydi. Şehit Tuncer’de çok ayrıcalıklı bir eğitim aldık. Şimdi geriye dönüp baktığımda her hocam mükemmeldi.

Sonuçta mühendislik ve fizik ağırlıklı olan araştırmama şimdi biyolojik uygulamaları da katmaya çalışıyorum. “Lazerlerin sağlık bilimlerindeki uygulamaları gün geçtikçe artıyor, çok önemli buluşlar ortaya çıkıyor” diyor ve nereden geldiğinin çok farkındalığında olarak ekliyor: “Türk Maarif Koleji gibi bir yerden, ya da benim ailem gibi bir aileden çıkmasam bu özelliklerimin çok da farkında olmayabilirdim. İş hayatımda hiç saat altıda eve döneyim diye uğraşmadım, araştırmacı olmaktan hep büyük haz duydum. Bu özelliğimden de hiç pişman olmadım.”

EĞİTİMCİ DEDE…

Alphan Sennaroğlu’nun hayatında, Kıbrıslı Türklerin eğitim hayatında çok önemli bir isim olan dedesi Hasan Behçet’in belli ki farklı bir yeri var. Onu anlatırken gözleri farklı bir gururla parlıyor ve dedesi ile ilgili birkaç anısı sohbet aralarında doğaçlama dökülüyor:
‘‘Orta birdeydim. İlk dönem Fen öğretmenimiz yoktu. ‘Dedem gel ben sana her akşam o dersi anlatayım’ diyor ve her akşam 18.30’da buluşup bana o dersi anlatıyor. Sonrasında biz o dersi sadece yarım dönem okumamıza rağmen benim o dersle ilgili hiç bir eksiğim olmamıştır.’’

Alphan Sennaroğlu 1994 yılında katıldığı Koç Üniversitesi Fizik Bölümünde Laser Araştırma Laboratuvarı’nı kurmuştur. 1994 Yılında Yardımcı Doçentliğe, 1999 yılında Doçentliğe ve 2004 yılında da Profesörlüğe yükseltilmiştir. Halen Koç Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığı görevini sürdürmektedir. Prof. Dr. Alphan Sennaroğlu’nun sayısız uluslararası ödülü ve çeşitli yabancı üniversitede araştırmacı bilim insanı statüsünde çalışmaları mevcuttur. Konusunda en önemli uluslararası dernek ve birliklerin üyesi ve aktif çalışanıdır. Photonics and Laser Engineering: Principles, Devices, and Applications adlı kitabı ise 2010 yılında, McGraw-Hill tarafından basılmıştır.

Ben kısacık bir zaman aralığında Kıbrıslı Türk başarılı bilim insanı Prof. Dr. Alphan Sennaroğlu ile sohbet etmekten acayip keyif aldım, bir o kadar da gurur duydum.

Hiç kuşkusuz Dr. Aydın Sennaroğlu’nun biyografisinin en anlamlı parçaları, bu dünyaya eşi Özdemir Sennaroğlu ile birlikte yetiştirdiği gurur duyulacak dünya çapında iki başarılı Kıbrıslı Türk evlâtlarıdır…