Hem 1963’te, hem de 1974’te köylüsü Kıbrıslıtürkler’in hayatını kurtaran Stroncilo muhtarı “kayıp” Stavros Poyrazis’in cenaze töreninde dokunaklı konuşmalar yapılmıştı…
İki torunu ve bir de torun çocuğu törende konuşmuştu…
4 Aralık 2016’da Lefkoşa yakınındaki Latça’da toprağa verilen “kayıp” Stroncilo muhtarı Stavros Poyrazis’in cenaze törenine biz de katılmıştık…
Bu cenaze töreninde yapılan konuşmaları Türkçeleştirerek okurlarımızla paylaşmak istiyoruz…
Stavros Poyrazis, iki kez Kıbrıslıtürkler’in hayatını kurtaran, köye başka yerlerden bazı Kıbrıslırumlar’ın girerek Kıbrıslıtürkler’i öldürmesine asla izin vermeyen, bu Kıbrıslırumlar’ı köyden kovan bir insandı…
Bu insani tutumuna karşın, Sindeli ve Stroncilolu bazı Kıbrıslıtürkler tarafından alınıp öldürülen ve “kayıp” edilen Stroncilo muhtarı Poyrazis’in ailesine küçük bir tabut içinde kavuşabilmesi için aradan 42 yıl geçecekti…
Onun ve onunla birlikte öldürülüp “kayıp” edilenlerin başından geçenleri bu sayfalarda kaleme almıştık yıllar önce. Bir okurumuz da onların gömü yeri hakkında bildiklerini bizimle ve Kayıplar Komitesi’yle paylaşmıştı… Abalestra’da bir kuyuda bulundu onlardan geride kalanlar ve teker teker ailelerine geri dönmeye başladılar şimdi, DNA testleri sonrasında, küçücük tabutlar içinde… Son bir veda için, düzgün bir cenaze töreni için her aile yaşadığı bölgeye göre, kendi yöresindeki kilisede toplanıyor ve sevdiklerine veda ediyorlar…
4 Aralık 2016’da Latça’da Ayio Eleftheriu Kilisesi’nde düzenlenen cenaze törenine biz de katıldık ve burada muhtarın torunu Stavros Stavru’nun konuşmasını dinledik.
Muhtarın torunu Stavros Stavru şimdi Stroncilo’nun yeni muhtarı… Dededen toruna geçmiş muhtarlık…
Stavros Stavru, cenaze töreninde yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“Bugün burada duygulanarak, çok özel bir insandan geride kalanları saygıyla defnetmek için toplandık… Bugün 1974 trajedisini canlı biçimde tekrar yaşıyoruz, Mesarya’daki küçük bir köyün trajik öyküsünü tekrar yaşıyoruz, o karanlık yazda kanla ağır bir bedel ödeyen o köyün trajedisini yeniden yaşıyoruz… Sekiz masum ve barışçıl insan ne yazık ki bazı fanatik Kıbrıslıtürkler tarafından korkakça öldürülmüşlerdi – ne yazık ki katiller arasında köyümüzden bazı Kıbrıslıtürkler de vardı.
Stavros Yeorgiu Poyrazis, Stroncilo köyünün doğal bir lideriydi… Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beridir köyün muhtarı idi, Kooperatif Sekreteri’ydi ve Aya Paraskevi Kilisesi Komitesi’nin de Başkanı idi. Stroncilo’daki bütün köylülerin, hem Kıbrıslırumlar’ın, hem Kıbrıslıtürkler’in derin saygısına sahipti, civar köylerden insanların da…
Mesarya ovalarında doğup büyüyen Poyrazis ve aynı trajediyi paylaşan köyülüleri için kaçmak mümkün değildi çünkü bu onun karakterine uygun bir şey değildi…
Herşeyden önce Stavros Poyrazis insandı ve tüm yaşamı boyunca insancıllığını korumuştu…
1964 yılında toplumlararası çatışmalar esnasında Stroncilolu Kıbrıslıtürkler köyden ayrılmaya hazırlanırken, Stroncilolu Kıbrıslırumlar’dan sorumlu biri olarak onları durdurdu ve evlerinde kalmaları, başlarına kötü hiçbirşey gelmeyeceği konusunda onlara güvence verdi.
Ancak Stavros Poyrazis’in ruhunun yüceliği orada noktalanmıyor. 1974 yazındaki hain Darbe ve Barbar Türk İşgali sonrasında, ateşkes esnasında, komşu köylerden tepeden tırnağa silahlanmış bazı fanatik Kıbrıslırumlar’ın önüne iki kez dikildi.
Onları durdurarak “Köylerinize geri dönünüz… Stroncilolu Kıbrıslıtürkler’e dokanamazsınız” demişti kendilerine.
Ölümden korkmuyordu, ölümü biliyordu… Sürekli siyah bir gömlek giymekteydi, on yıl kadar önce adil olmayan biçimde kaybetmiş olduğu sevgili kızının yasını tutmaktaydı yıllardır, bu da içinde taşıdığı acının kanıtıydı…
15 Ağustos 1974’te Sinde’den iki Kıbrıslıtürk ile Stroncilo’dan üç Kıbrıslıtürk tarafından bazı öteki köylüleriyle birlikte tutuklandı ve onları köyün dışında vahşi biçimde öldürdüler…
Kanları o çok sevdikleri ve hiçbir zaman terk etmedikleri Mesarya toprağına aktı…
Gerçekten de muhtarın iyiliğinden yararlanmış olanlar neredeydi? Tarihe ve İnsanlığa karşı ne kadar da küçülmüş oldular! Bugüne kadar bundan utanıyorlar ve köye her ziyaretimizde başlarını utançla önlerine eğiyorlar.
Kayıplar Komitesi’nin yorulmaz çabalarının yanı sıra Kıbrıslıtürk aktivist ve gazeteci Sevgül Uludağ’ın olağanüstü katkıları sayesinde köylülerimizin kemikleri bulundu. Sevgül Uludağ, kendi hayatını tehlikeye atarak kayıplarımız hakkında bilgi topladı ve onların akibetini öğrendi…
Sevgili Sevgül’e kendimi Stavros Poyrazis’in torunu olarak tanıttığım zaman bana söylediği sözcüklerle konuşmama son vermek istiyorum:
“Bu, benim için bir onurdur… Muhtar Stavros Poyrazis, yurdumuzun bir kahramanıdır…”
YEORGİA YEORGİU’NUN SÖZLERİ…
Bundan sonra Stavros Poyrazis’in kızı Maria’nın evladı olan torun Yeorgia Yeorgiu bir veda konuşması yapıyor “kayıp” dedesi için… Yeorgia Yeorgiu şöyle diyor:
“Kızım dedesine veda ederken, benim düşüncelerim de sana doğru akıyor… Yıllar önce sana bir söz vermiştim, sana veda edecektim…
Stavros Poyrazis… Dedem benim… Seni hiç görmedim çünkü seni hiç tanıma fırsatı bulamadım… 42 yıllık acı ve umuttan sonra işte şimdi bize geri geliyorsun…
Ben dedemi, ninem Zoiros ve annemin anlattıklarından tanıdım. Bana her zaman söyledikleri, “Senin deden Stavris çok ilerici bir insandı, dürüsttü ve sosyal biriydi… Düzgün bir aile babasıydı… İşte bu nedenle dedeni çok sevdiği köyünün köylüleri de çok seviyordu ve bu yüzden köyünü bırakıp gitmedi.”
Bugün burada sana veda etmek için toplandık – çocukların, 24 torunun ve 50 torun çocuğun… Ninemle birlikte kurduğunuz ancak senin bizimle birlikte neşelerimizi ve kederlerimizi paylaşmak için yaşayamadığın büyük bir ailedir bu – 42 yıldır eksiktin ve senin eksikliğin her aile buluşmamızda o kadar büyüktü ki…
Dedeciğim yukarıda gideceğin yerde eminim ki seni kucaklamayı bekleyen sevgi dolu kızın Theodora, yakın geçmişte hiç beklenmedik biçimde kaybetmiş olduğumuz dayımız Yiorgos ve sevgili eşin nenemiz Zoiro vardır – Zoiro ninemiz, senin dönüşünü beklemenin acısıyla göçüp gitti bu dünyadan…Umarım iyi bir yolculuk olur sevgili dedeciğim…”
BİR ŞİİR…
Sonra mikrofona 12 yaşındaki Panayotis Yeorgiu geliyor – küçük Panayiotis, Stavros Poyrazis’in torun çocuğu… Stavros Poyrazis’in kızı Maria’nın “kayıp” babası için kaleme almış olduğu şiiri okuyor:
“Babacığım seni hiç unutmadım
Ve asla unutmayacağım…
Günler geçer, geceler gelir
Sözcüklerin hep aklımdadır.
Söylediklerin bana tavsiye oldu ve
Bunları başkalarına da söylüyorum…
Torunlarına söylüyorum babacığım ve
Torun çocuklarına…
Ancak ruhuma kazınan en değerli tavsiye
Bana söylediğin “Yalanlara ve adaletsizliklere
Sakın yüz verme kızım” demiştin...
Bana çizdiğin yolda yürüyorum
Her zaman aklımda sen,
Öyle yürüyeceğim sonuna kadar…
Evinden pek çok insan geldi geçti
Köyündeki Hristiyanlar ve Türkler:
Ekmeğini yediler, suyunu içtiler, sen onlara ruhunu açtın
Tek derdin köyündü senin
Ancak babacığım hiçbiri seni kurtarmak için
Orada olamadı…
Bana söylediğin gibi yaptım babacığım:
“Çocuklarını al ve git kızım” demiştin bana
“Git ki onları kurtarasın
“Ben köyümde kalacağım,
“Değerli bir vatansever olarak…”
Ruhum her zaman haykıracak:
“Stavros Poyrazis,
BENİM DEĞERLİ BABACIĞIM…”
DEVAM EDECEK